1/1, yalnız benim için bak yeşil yeşil.

2.1K 263 882
                                    

ŞOK ŞOK ŞOK!!! MAKİNE YAĞI MI YİYORUZ? MEŞHUR ZEYTİNYAĞI KRALI YAĞINA MAKİNE YAĞI MI KARIŞTIRIYOR?!

Akşam Yıldızı'nın yeni sayısını elimde tutarken ilk sayfaya büyük harflerle atılmış manşete gülümseyerek bakıyordum. Ülkenin Zeytinyağı Kralı fabrikatör Kamil Bey'in, ürettiği zeytinyağlarına makine yağı karıştırdığını, yağlarının hiç de sağlıklı ve yenilebilir olmadığını anlattığım uzun yazının altındaki Kepçe mahlasını görmek sırıtışımın daha da büyümesine neden oldu ve keyifle kıkırdamadan edemedim. Kepçe, doğru ya!.. Akşam Yıldızı gazetesinin, bu mesleğin sadece kimin orası güzel, kimin burası çirkin anlatmak olmadığına inanan meşhur gazetecisi, halka gerçekleri anlatmaktan bir an bile çekinmeyen Kepçe'siydim ben. Nam-ı diğer Tahir, Tahir Çetin.

Uzun yıllardır bu gazetenin ekmeğini yiyordum ve kendi haberlerimi ön sayfada bastırmak en büyük gurur sebebimdi. Foyasını ortaya döktüğüm kişiler sadece fabrikatör Kamil Bey'le sınırlı değildi elbet. Hangi ünlü nerede sürtüyor, kim kimin hakkını yemiş... Sosyete kesimin karıştırdığı haltları ortaya çıkarmak ve halka sunmak benim işimdi. Bazı kendini bilmezler paparazi de derdi şahsım için ancak hayır, özel hayatlarını ifşalamak için yapmıyordum tüm bunları. Benim derdim tüketicinin, alt tabakanın, zenginin yanında fakir olanın gözünü açmaktı. O fabrikatör bozuntusunun yağına neler karıştırdığını öğrendikten sonra gerçek yüzünü halka göstermek için bir an bile tereddüt etmemiştim.

Omzumun pat patlanmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım ve bakışlarımı siyah beyaz sayfadan ayırmak durumunda kaldım. "Ulan Tahir!.. Ulan Kepçe kılıklı!.." diyordu Ekrem abi, baskı işiyle uğraşan emektar bir abimiz. "Şu gazete senin sayende yükseldi bu kadar! On yıldır buradayım, daha önce hiç bu kadar bastığımızı hatırlamam!"

Övgü dolu sözleriyle beraber sırıtışım mahcup bir gülümsemeye evrilmiş, boynum karşımdaki büyüğüm yüzünden eğilirken estağfurullahlarımı sıralamıştım. Gazetenin müdürü de dahil çoğu kişiden benzer lafları duyuyordum zaten. Kimliğimi gizli tutup en çetin haberleri yaparak bu gazeteyi en yükseğe taşıyordum.

Gazetenin basıldığı yüksek tavanlı odadan çıkıp şahsi odamın olduğu kata adımlamaya başladığımda omzuma bir kol atıldı. Başımı çevirince bizim Ceyhun'dan başkası olmadığını anladım. Gülüyor, güldüğü için gözleri kayboluyor ve merdivende bana yetişmeye çalışırken kısa boyu yüzünden daha hızlı tırmanması gerekiyordu. Bir yandan da lafını esirgemiyordu şerefsiz. "Yapmışsın yine yapacağını, Kepçe Bey. Bizim kattakiler bile ilk sayfadaki haberi konuşuyordu."

Benim gibi bir gazeteci olan Ceyhun, burada tanıştığım bilmem kaç yıllık arkadaşımdı. O daha çok fotoğraf işleriyle ilgilenirdi. Bilirsiniz, ben cebimde saman kağıtlı not defterimi, kulağımın arkasında mavi mürekkepli dolma kalemimi nasıl yanımdan eksik etmiyorsam o da her yere şu küçüklü büyüklü kameralarından taşırdı. İkimiz de haber yapardık ve genelde benim yazdığımın fotoğrafını o çeker, onun çektiğini ben haber yapardım. Bir nevi bir ekiptik.

"Onu bunu bırak da," diye konuştum. Benim, müdürün ve birkaç gazetecinin daha olduğu kata varmıştık sonunda. "Bu akşam gidiyor muyuz Mavi Boncuk'a?"

Kolu omzumdan düşerken "Gidelim," dedi. "Gidelim de kafa toplayalım biraz. Bu hafta çok yoğun çalıştık."

.

Mavi Boncuk ancak ayda bir gelebildiğimiz, dekorasyonu ve kaliteli içkileriyle lüks olduğunu bas bas bağıran bir meyhaneydi. Ne zaman bir şeyler başarsak paranın canına kıyar, felekten bir gün çalmak ve biraz kaliteli rakı için buraya gelirdik Ceyhun'la. Yine böyle bir cuma akşamı çalan şarkıya yarı gidik kafamla eşlik ediyor, saydamsı beyaz sıvının olduğu küçük bardağı da parmaklarımın ucunda gelişigüzel sallıyordum. Ceyhun deseniz çoktan gitmişti, karı kıza bakıyordu. Hoş, ünlülerin ve sosyetenin bol olduğu böyle yerlerde de bir güzel hatunlar olurdu bir bilseniz...

𝙗𝙖𝙠 𝙮𝙚𝙨𝙞𝙡 𝙮𝙚𝙨𝙞𝙡, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠 ✓ #𝙮𝙚𝙨𝙞𝙡𝙘𝙖𝙢𝙛𝙛जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें