Sinan koşarak yerde yatan bedene doğru gitti. Annesi yanında diz çökmüş ağlıyordu. Sinan kardeşini kaldırıp dizlerine yatırdı. "Ne oldu sana? Ne oldu birtanem?" Sulanmış gözlerini annesine çevirdi. Bir cevap bekliyordu. Annesi kızı kan kaybetmesin diye yarasını kapatmakla meşguldü.
"Neler oldu burda?" Sinan kızın yapışan saçlarını alnından çekti.
"Bilmiyorum.. eve geldiğinde bu haldeydi zaten. Çok geçmeden bayıldı. Sinan.. bunu kızıma kim yaptı?"
"Bilmiyorum anne, bilmiyorum. Ambulansı aradın, değil mi?"
"Evet. Neden hala gelmediler? Selen'e bir şey olmaz, değil mi? Kızıma bir şey olursa ölürüm daha iyi." Bir yandan annesi, bir yandan Sinan ağlıyordu. Selen her geçen saniye daha fazla kan kaybediyordu.
"Kim yaptı sana bunu Selen? Kim yaptı?"
"Bir şey yap Sinan. Çok kan kaybediyor. Bebeğim, benim güzel kızım lütfen gitme. Bırakma bizi," diye haykırdı annesi. Sinan ne yapacağını bilemez halde etrafına baktı. Eline geçen fuları hemen kapıp kızın yarasına bağladı.
"Bu şekilde daha az kan kaybeder. Lanet olası ambulans nerde kaldı?" Kızın yüzünü okşuyor ve ismini sayıklıyordu. Uyanması için elinden geleni yapıyordu ama Selen hala baygındı.
Birkaç dakika sonra ambulans gelmiş ve Selen'e yapılan ilk müdahaleden sonra sedyeye almışlardı. Ambulansa annesi binmiş Sinan'ın gitmesine izin vermemişti. Artık yapabileceği bir şey zaten yokmuş. Evde kalıp ondan haber beklemeliymiş. Sinan her ne kadar gitmek istese de yüzüne kapanan kapı bunu mümkün kılmamıştı. En sonunda tek yaptığı uzaklaşan ambulansı izlemek olmuştu. İçerisinde kız kardeşinin olduğu ambulansı..
"Bulacağım lan seni. Sevdiğim kıza, biricik kardeşime bunu yapanı mutlaka bulacağım. Bu yaptıklarının hesabını bizzat bana vereceksin," dedi yolun ortasında bağırarak. "Pişman edeceğim seni. Ölmek için yalvaracaksın bana."
Telefonuna gelen zil sesi duygularını birkaç saniyeliğine ertelemesine sebep olmuştu. Sinirinin geçmesi için biraz durup derin nefes aldı. Telefonunu cebinden çıkarınca arayanın bilinmeyen numara olduğunu görmüştü. Merakla telefonu açtı. "Alo?"
"Sürprizimi beğendin mi Sinan?"
"Kimsin ulan sen? Kimsin ne istiyorsun?!"
"Mutsuz olmanı istiyorum. Ayrıca beni asla bulamayacaksın. Boşa nefesini tüketme." Demek onu dinliyordu. Sinan dönüp etrafına baktı. Karşı taraftan bir kahkaha yükseldi. "Boşuna yorma kendini. Beni asla bulamayacaksın. Asla." Yine yüksek sesli bir kahkaha yükseldi. Ve telefon kapandı.
"Alo?" Telefonu kulağından çekti ve bir küfür savurdu.
Cenk'e haber verip vermemek konusunda kararsızdı. Ama eninde sonunda öğrenecekti zaten. Bunu ertelemenin anlamı yoktu. Üstelik eğer uyanırsa Selen'in ona ihtiyacı olacaktı. Ki uyanacakdı da. Uyanmak zorundaydı. Sinan onsuz yapamazdı. Hızlıca Cenk'e mesaj attı ve geri içeri girdi. Yerdeki kana baktı. Bir kez daha hayatından nefret etti. Bir kez daha keşke o köprüden atlasaydım diye düşündü. Yerdeki kan aklına kız kardeşinin hareketsiz bedenini de getirdi. Ve Sinan o an şoktan çıktığını bir şeyi fark etmesiyle anladı. Selen'in boynu neden kızarıktı? O fuları neden takıyordu? Yoksa bu izi kapatmak için mi?
"Ne yaptınız kardeşime? Artık tek kişiye değil, iki kişiye yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz bana. Kardeşime bunu yapan her kimse, Mercan'ıma bunu yapan her kimse onu kendi ellerimle öldüreceğim." Önce yerdeki kanı içindeki büyük öfke ile temizledi. Bu kanın hesabını öyle ağır soracaktı ki. Yerden temizlenen her damla kan düşmanın kanıydı Sinan için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNÜMDE KALDIN (KİTAP OLDU)
Teen FictionBu kitap sevgisiz büyümek zorunda kalan, hayatın tüm zorluklarına tek başına göğüs germek zorunda kalan tüm yaşıtlarım için. Sinan gibi siz de kendi hikayenizin baş kahramanısınız. ♤♤♤ Sevdiği kadını kaybettikten sonra onun katilini bulmaya çalışan...