9.BÖLÜM | KAÇTIĞIM ŞEYE GERİ DÖNÜYORUM

32 8 0
                                    

"Her şeyle savaşamazsın."

**

Boğazımda derinlemesine kenetlenen parmaklar derime işliyordu. Elle değil de sanki iki taraftan demirle sıkılıyordu boğazım. Nefes almak zorlaşıyor, görüşüm bulanıklaşıyor ve bilincim kayboluyordu. Ölüme yaklaştığımı bir kez daha hissediyordum. Ölmek korkutuyordu ama buradayken inadına yaşamak adına bir amacım da yoktu. Hayattaki her şeyini kaybetmiş bir kız yaşamak için neye tutunmalıydı emin değildim.

Vücudum titrerken ellerimi Anıl'ın elinin üstüne koymak için hareket ettirmeye çalıştım ama başarısız oldum. Beynime sinyal gönderemiyordum ve onun hâlâ gülen suratı bana hiç yardımcı olmuyordu. Eğer öleceksem, son gördüğüm şey onun bu aptal gülümsemesi olmamalıydı.

Oksijen birden vücuduma akın ettiğinde dizlerimin bağı çözüldü ve gürültüyle yere yığıldım. Düşerken duvardaki rafı da kendimle birlikte yere serdim. Ardı ardına öksürmeye başladım. Aynı zamanda hıçkırarak ağladığımı fark ettim. Ne ara duvara yaslandığımı ve ayaklarımı kendime çekip oturduğumu bilmiyordum. Ellerim boğazımdaydı ve gözlerim kapalıydı. Hiçbir şey görmek istemiyordum. Kulaklarımı tüm dünyaya kapattım. Kim beni ölümün pençesinden kurtarmıştı onu da bilmek istemiyordum. Sadece buradan gitmek istiyordum. Tiazza'dan def olup gitmem gerekiyordu. Buraya ait değildim ve olamazdım.

Dizlerimde oluşan temas boğazımda duran ellerime ulaştı. Ellerim benden uzaklaştırıldı ve nefesim yavaş yavaş düzene girdi. Bu şekilde neredeyse beş dakika bekledim. Gözlerimi açtığımda zaten karanlığa yakın olan oda görmemi zorlaştırmadı. Karşımda o tanıdık yüz vardı. Gözlerinin içine baktım. Onun ismi, görüntüsü ve birkaç bilgi dışında hiçbir şeyini bilmiyordum. Düşününce birbirimize oldukça yabancıydık fakat farklı bir his vardı. Onun burada olması kendimi bir nebze iyi hissettiriyordu çünkü beni ölümden uzaklaştırmıştı.

Solumda duran bedeni fark ettiğimde, endişeyle ismimi duydum onun dudaklarından. "Eliz?"

İlker'e çevirdim bakışlarımı. Gözlerimdeki korkuyu görmüş olacak ki hemen eğilip beni yerden kaldırdı. Ani hareketi başımın dönmesine neden oldu. Dengemi sağlamama gerek kalmadan bana çoktan sarılmıştı. Sarılışına yavaşça karşılık verdim. Benim sarılışım dostça, onunki ise birine âşıkmış gibi sıkı sıkıyaydı. Gözlerimden yaşlar süzüldü. Çok korkmuştum ve ağlamamı bastıramıyordum. Hıçkırıklarımın arasında yapabildiğim tek şey nefes alabilmekti.

Benden ayrılıp yüzüme baktı ve kafasını iki yana salladı. Bakışları birkaç saniyeliğine arkamdaki bedene ilişti. Ardından sol elime kenetlendi ve beni yürümem için nazikçe ilerletti. "Hadi gidelim."

Arkama bakmadım. Bunu yapmak doğru hissettirmedi. Teşekkür etmeyi istedim ancak bunu yapmaya fırsatım olmadı çünkü İlker tarafından çoktan odadan çıkarılmıştım.

Tekrar insan kalabalığının içine girdiğimizde İlker beni çıkışa doğru yönlendirdiği sırada onu durdurdum.

"Gitmek istemiyorum," dedim ondan uzaklaşırken. Bu yaşadığım ikilemin sebebini kendime açıklayamıyordum. Az önce gitmek istememe rağmen şu anda burada kalmak istiyordum. Gitmek doğru hissettiriyordu ama sanki biraz daha kalmalıymışım gibi geliyordu.

Olaylar yaşanmadan önceki yerime geçtim. İlker peşimden gelmişti ve ben deri koltuğa oturduğumda şaşkın gözlerle bana bakıyordu.

"Emin misin? Canını bir şey sıktığında o ortamdan uzaklaşırsın. Kendin gibi davranmıyorsun."

Omuz silktim. "İnsanlar değişebilir," diyerek sakince konuştum. Sesim ağladığım için tiz çıkıyordu ama bunu gürültüden anlayacağını sanmıyordum.

DÜŞÜNCELER CEHENNEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin