.8 | trenin altındaki beden

160 20 3
                                    


...

Bazen düşünüyorum. Haftasonları yurttan çıkıp annemin zoruyla o lanet eve dönerken, treni beklerken düşünüyorum. Daha ileri gitmememizi söyleyen sarı çizginin önünde durduğumda tam tren gelirken son adımı atmayı düşünüyorum. Ya da ben mi düşünüyorum? Yoksa o içimde her zaman daha iyi yapmam gerektiğini, böyle giderse hiç bir şey başaramayacağımı, ölmenin bile benim için kolay yol olacağını fısıldayan 'şey' mi bana bunları düşündürüyor?

Bazen kendimi ayağımı kaldırırken buluyorum. Son anda, adımımı basmadan geri çekiliyorum. Daha başaramamışken ölemem diyorum. Belki de beni bu düşüncelere, bu davranışlara iten 'şey'e karşı savaşımı kazanıyorum.

Bazen de o adımı attıktan sonra olacakları düşünüyorum. Trenin iş işten geçtiğinde frene basışını, o ani frenin çıkardığı ray gıcırtılarını, iğrenç bedenim trenin camıyla buluştuğunda hissedeceğim acıları düşünüyorum. Kırılan kemiklerimden çıkan sesi duyuyor, kopan uzuvlarımdan fışkıran kanın etrafa dağılışını görüyorum. İnsanların yüzündeki şok ve korkuyu görüyorum. Bazılarının çığlıklar atacağını, bazılarının da iğrenmeyle kafalarını çevireceğini biliyorum.

Bazen o adımı atarken yanımda Deku'nun olduğunu düşünüyorum. O yaptıklarımı fark edene kadar çoktan beklenen çarpışmanın gerçekleşmiş olacağını biliyorum. Aynı League of Villans beni kaçırdığında yaptığı gibi beni yakalamaya çalışacağını biliyorum. Ama ne kadar güçlü de olsa yetişemeyeceğini, yetişmemesini düşünüyorum. Son duyacağım şeyin onun 'Kacchan!' diye bağırması olacağını biliyorum. Eğer böyle bir şey olursa son gördüğüm yüzün de O olmasını istediğimi düşünüyorum. Çünkü yaptığım her şeye rağmen duygularımı biliyorum.

Bazen tüm bu düşünceler komik geliyor. En iyi kahraman olmak için, insanları kurtarabilmek için, bu hayatta düzgün bir şey yapabilmek için bu kadar çaba sarf ederken bir yandan da ölümü düşünüyor olmam komik geliyor. Kendime gelmem gerek, diye düşünüyorum. Ama böyle gecelerde ölüm isteği biraz daha ağır basıyor sanki. Her şeyden, herkesten kurtulmak... Ölümün bana bu rahatlığı vereceği düşüncesi beni kendine çekiyor. Yine böyle gecelerde korkmaya başlıyorum. Ya içimdeki 'şey' savaşı kazanırsa ve ben o son adımı atarsam?

Rahatlar, rahatlatır mıyım? Yoksa acı çekmeye, çektirmeye devam mı ederim?

Uzun bir süredir o kadını görmemek için eve gitmediğimden ve gitmeyi de planlamadığımdan sanırım bu soruların cevabını yakın bir gelecekte öğrenemeyeceğim.

not: Benim dışımda biri bu kağıdı bulur ve okursa onu doğduğuna pişman ederim.

not 2: Yine diğer yazdığın her kağıt gibi bunu da en yakın zamanda yakacağını biliyorum. En azından çabuk yak da kimse bulmasın.

not 3: Kaç hafta geçmiş üstünden ve hala yakmamışım. Bir de kaç haftadır eve dönmüyormuşum bunu fark ettim.

not 4: O siktiğimin evine gitmektense trenin önüne on bin defa atlarım.

...

Katsuki, artık yemek istese bile hiçbir şey yiyemiyordu. İlk defa kan kusmasının üstünden iki hafta geçmişti. İlk başta tabii ki de umursamayıp her zamanki rutinine devam etmişti. Ama artık boğazı o kadar yanıyordu ki bırakın ufak bir meyve yemeyi su bile içmek işkence gibi geliyordu ona. Hatta kustuktan sonra suyun tadının bile değiştiğini bu iki haftada öğrenmişti.

Boğazı sürekli alevler içindeydi. Hiç bir şey yemese, içmese bile her uzandığında asit yukarı tırmanıyor, boğazını cayır cayır yakıyordu. Geceleri bu yüzden uyuyamıyordu. Her 'Sonunda dinlenebilirim.' diyerek girdiği yatağından dakikalar sonra içinde tutamadığı asidi kusmak için fırlıyor, dakikalar belki de saatler boyunca mide asidi ve, tabii ki de, kan kusuyordu. Artık yatmak bile yorucuydu onun için.

.something wicked | slow updateHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin