1.3

678 70 52
                                    

Playist:

Kalben-Yara...

"Üstünü çıkart

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Üstünü çıkart."

Duyduklarım beni şoka uğratırken gözlerim kocaman olmuş bir şekilde şaşkınlıkla başımı arkama çevirip ona baktım. Yüzünde hiç şaka yapar gibi bir ifade yoktu. Amacı neydi?

"Anlamadım?" Derin bir nefes verdi. Burun delikleri sinirden büyümüştü. Bir dakika sinirden mi? Ama neden? Bir cevap da vermiyordu ki! Ona korkarak baktığım birkaç saniyenin ardından konuşmaya başladı. "Düşündüğün şeyi yapmayacağım. Sadece bakacağım." Yutkundum. Yara izleri hala geçmemişti. Gösteremezdim. Üstelik neden bakacaktı ki? "İstemiyorum."

Evet o bir prens olabilirdi, hatta velihat prens de olabilirdi ama bu hiç umrumda değildi şu an. Çünkü konu benim bedenimdi. Aslında teknik olarak benim değil geçmişteki benim ama her neyse!

"Ölmek mi istiyorsun?" Diyerek burnumun dibine girdiğinde yutkundum. Havası sönmüş bir balon gibi kalmıştım. İki saniye önceki cesaretim lütfen gelir misin? Çünkü bu cani adamla dip dibe durmak korkutucu. Üstelik kalbim çok hızlı atıyor. Ah geçmişteki ben ah! Ne kadar da salaksın. O kadar adam arasından buna aşık olmuşsun, bravo.

"Kendimi tekrarlamayı sevmiyorum. Üçe kadar sayacağım. Eğer sen çıkartmazsan ben çıkartırım." Tekrar yutkundum. Çok korkunç duruyordu. Eğer kabul etmezsem ona saygısızlık ettiğim için bana türlü türlü işkence yaptırabilirdi. Eğer kabul edersem de bedenimi görürdü. Ne yapacağım ben Tanrım? Yine bir çıkmaz sokağa düştüm...

O saymaya başlarken pes ederek önüme döndüm. Normalde inatçılığımdan pek ödün verdiğim söylenemez fakat bilmediğim bir zamanda bilmediğim insanlarla oldukça tehlikedeydim. Eğer gelecekten geldiğimi söylesem ya deli olduğumu söylerler ya da içime şeytan girdiğini. Çeşitli ayinlere katılmak ve cezalar almak istediğim bir şey değildi. Dolayısıyla bunu yapamam. Yani bu zamanda doğup büyümüş gibi davranmam gerek ama bilgilerim kısıtlı. Ne yaparsam zarar görürüm bilmiyorum. Bu yüzden inat etmeyi bırakıp yaşamak için çabalamam gerekiyor. İğrenç bir durum fakat yapabileceğim bir şey yok ve saçma bir şekilde hâlâ ona olan bir güven var içimde.

Hanbokumun önündeki düğümü açıp üstünü çıkarttıktan sonra omuzlarımdan aşağıya doğru sıyırdım. Tamamen açmak istemiyordum. Bu kadarı yeterli olur muydu ki? Of, bu adam...

Birdenbire omzumda hissettiğim soğukluk ile irkilirken dudağımı ısırdım ses çıkarmamak için. Resmen beni taciz ediyordu! Kaskatı kesilip kaldım öyle. O ise ilk önce uzun saçlarıma dokunarak yavaşça kaldırıp önüme aldı ve hanboku biraz daha aşağı indirdi. İkimizden de çıt çıkmadı. Korku, panik ve utançtan kıpkırmızı olmuş nefes alışverişlerim, hızlanmıştı. Delici sessizliği sonunda bozdu. "Kim yaptı bunları?" Gözlerimi kapattım. Bunu söyleyemezdim. Başım büyük bir belaya girerdi. Yutkundum. Sesimi çıkartamadım.

Retrouvailles|Lee Min HoWhere stories live. Discover now