otuzbir'

881 100 15
                                    

Bir Ay Sonra

Carol öyle bir sarılıyordu ki nefes alışverişim zorlaşmıştı. Annesi kenardan çekiştiriyordu, Nathan'ın fazla sarhoş olmuş kardeşi de sürekli çığlık atıp duruyordu. Nihayet uzun sarılmamız bitince annesiyle yedinci kez sarıldılar.

"Oh, benim küçük kertenkelem. Tatilinizi sakın yarıda kesmeyin, beni düşünmeyin. Her yere gidin, olur mu? Yunanistan'dan bana o istediğim çinilerden al. Seni seviyorum, bebeğim." Bu kadını tanıyor olmasaydım yine de Carol ile bir akrabalığı olduğunu tahmin ederdim. İkisi de aynı acayipliğe sahipti çünkü. Ağlamaları arasında garip konuşmalar yapıp duruyorlardı. Arabanın yanındaki Nathan'a baktım, biraz çaresiz gözüküyordu ama oldukça mutluydu. 

Bu bir ay içerisinde aralarında bir sürü aksilik çıkmıştı. Tuttukları ev iki başka kişi tarafından daha tutulmuş, dolandırılmışlardı. Polisle uğraşırken nikah tarihini ertelemek zorunda kaldılar. Balayı için Güney Amerika'da etnik bir otelde kalacaklardı fakat her şey ertelenince o da iptal oldu. Sonrasında annesi ve biz birlik olup onlara Avrupa turnesi hediye ettik. Jeongguk'un annesi de bu konuda pek yardımcı olmuştu. Bir ara gerçekten evlenemeyecekler sanmıştım ama işte, çılgın bir düğünün sonundaydık. Gece boyunca epey eğlenmiştik ve şimdi şahane bir tatile gidiyorlardı. Arabalarının ardından onlara el sallarken, geride kalan küçük kalabalık da çoktan dağılmıştı.

Gece yarısına geliyordu, ben yalnızca ayılmak için girmiştim duşa ama Jeongguk her ne kadar onunla kalmak istesem de beni banyodan atmıştı. Çok terlemiş ve bir ara üzerine içki dökmüştü. Neredeyse uyuyacaktım, biraz daha dinç hissetseydim ne yapıp ne eder Jeongguk'un yanına girerdim.

Girsem ne olacaktı? Neyi hedefliyordum? Her şey düzeleli bir ay olmuştu ama hala bir şeyler beni sıkıştırıyordu, geri çekiyordu. Onu sabaha kadar öpebilirdim, sarılıp öyle kalabilirdik ama ilerisine gücüm yetmiyordu sanki. İçimden atamıyordum bunu, ne kadar çabalasam da olmuyordu. Jeongguk önemsemediğini söylese de üzüldüğünü biliyordum çünkü biz her anlamda dinamik bir çifttik her zaman. Her şey yolunda gibi gözükse de yatakta geri çekilmem beni çok üzüyordu. Jeongguk'a gereken değeri gösteremiyormuşum gibi hissediyordum. 

"Yarın sabah başım fil gibi olacak kesin, çok yorgunum." Ben oradan oraya gezinirken kafamın içinde, Jeongguk çıkıp kollarımın arasına geldi. Bu akşam çok güzel olmuştu. Pelerinli beyaz bir takım giyinmişti. Düğünden sonraki partide de sırt dekoltesi olan siyah takımını giymişti. Bu giysileri haftalardır ayarlıyordu. Eş gözükelim diye beni de kendisine uygun giydirmişti, sesimi çıkartmamıştım. Şimdi o şatafatı yoktu üzerinde ama hala parıl parıldı. Sarıldım, nemli saçlarına daldırdım burnumu. Şu hayattaki tek amacım onu sevmek ve mutlu etmekti.

"Geçer, bebeğim. Mışıl mışıl uyuturum seni şimdi."

"Çok eğlendim, Carol çok güzel bir gelin oldu." Yüz üstü yatıp ellerini çenesine koydu. Bebek gibiydi, saçlarını okşamadan duramıyordum.

"Evet. Yine de benim için gecenin en güzeli sendin."

"Bunu sakın ona da böyle söyleme, Taehyung. Çok ayıp!" Hafif sitemkar çıkmıştı sesi ama hoşuna gittiğini biliyordum. Elini öptüm, avcunu yanağıma yasladım. Öyle bir müddet baktık birbirimize. Onu izlemek terapiydi sanki.

"N'oldu?" Derin bir nefes alıp döndüm ve sırtımı ona dönüp kollarının arasına girdim.

"Hiç, hadi uyuyalım. Yorgunum dedin." Boynumu öpüp sarmaladı beni.

"İyi geceler, sevgilim."

Sabah biraz tembellik yapmak istemiştim fakat Jeongguk'un ajansa gitmesi gerekiyordu, o yüzden ben de onunla birlikte erken kalktım. Üzerini giyinirken tost hazırlıyordum, içeriden seslendi.

güneşin yüreğiWhere stories live. Discover now