27 ও

307 41 32
                                    

"Çocuğuna William adını kim koyar ki?" Dedi Jisung

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

"Çocuğuna William adını kim koyar ki?" Dedi Jisung. Minho, küçüğüne güldü ve saçlarını karıştırıp alnını öptü.

Hyunjin, Minho, Jisung ve Jeongin şu anda yeni öğrenci William'ı karşılamak için dışarıdaydılar. Bu dört çocuk yeni öğrenciye yardım etmekte görevliydi. Ancak ana görevli kişi Hyunjin idi.

"Jisung, ona iyi davran." Diye uyardı Hyunjin.

"Tamam tamam. Ama William lanet olası garip bir isim."

Hyunjin arkadaşının dediği şeye gözlerini devirdi.

Tam o sırada William içeriye girdi. Saçları sarıydı ve tiki bir kıyafet giyiyordu. Zeki ve hoş bir çocuğa benziyordu.

"William!" Hyunjin seslendi.

William ismini duyunca dört çocuğun olduğu yöne doğru ilerledi. Yanlarına geldiğinde hafifçe gülümsedi. Fakat bu gülümseme Jeongin'i rahatsız etmişti.

"İlk gününe hoşgeldin. Daha önce konuştuğumuz gibi ben Hyunjin, bu Jeongin, bu sincap görünümlü kaltak Jisung ve bu da Lee Minho hyung."

"Peki ama neden beni tanıtırken aşağıladın? Ne kadar da iyi bir arkadaş." Jisung, Hyunjin'in kafasına şaplak atarken şakacı bir şekilde konuştu. Hyunjin ise yalandan sızlandı.

"Siz iyi arkadaşlara benziyorsunuz." Dedi William, sahte bir gülümsemeyle.

"Evet ama artık okula girme vakti."

Onlar içeriye girer girmez herkes Hyunjin'i selamlamaya başladı. Hyunjin de onlara karşılık vererek gülümsedi. Kızlar o gülümseye bayıldı ve bazı erkeklerin siki kalkmıştı.

"Günaydın Hyunjin."

"Merhaba Hyunjin!"

"Gömleğini beğendim Hyunjin."

"Umarım güzel bir gün geçirirsin Hyunjin."

William bu sözler karşısında gözlerini devirdi. Hyunjin'i özel yapan şey neydi? William, ondan daha iyisini yapacağını düşünüyordu. Çünkü Hyunjin sadece görünüşten ibaretti.

'Bok parçası, bahse girerim senden daha iyisini yapabilirim. Artık ikinci sırada olmayacağım, hayatını mahvedeceğim Hwang.'

~~~~

"Merhaba prenses!" Dedi Hyunjin sevgilisine arkadan sarılırken ve yanağını öperken.

Seungmin bankta oturuyordu, erkek arkadaşına gülümsedi ve oturmasını işaret etti.

"Merhaba, Jinnie. Seni özledim." Dedi, başını Hyunjin'in omzuna yaslarken.

"Ben de seni özledim."

"Günün nasıldı? Seni okulda nadiren görebiliyorum, bu beni üzüyor."

Seungmin somurtuyordu, Hyunjin ise küçüğünün büzülen dudaklarını öptü.

Okuldayken şüpheleri üstlerine çekmemek için birbirlerinden kaçıyorlardı. Çünkü Hyunjin bunun duyulmasına hazır değildi ve Seungmin ona saygı duyuyordu. Kim bu kadar şöhret sahibi iken sırf eşcinsel olduğu için linçlenmek ister ki?

"Hey, daha fazla somurtmak yok. Biliyorum bu çok üzücü ama yakında sır olmayacağız bebeğim. Ve günüm güzeldi bebeğim, seninki nasıldı?"

"Sıkıcıydı, yakışıklı yüzünü göremedim."

Hyunjin ona gülümsemişti, Seungmin ise bu gülümsemeye karşı kıkırdadı.

'O çok tatlı, dayanamıyorum.' Hyunjin kendi kendine düşündü.

"Çok tatlısın."

"Değilim!"

"Emin misin?"

Seungmin, Hyunjin'in koluna hafifçe vurarak başını salladı. Hyunjin güldü ve bebeğinin yanağını okşadı.

Daha sonra prensesini büyük bir tutkuyla öpmek için eğildi. Başka hiçbir şeye dikkat etmediler. Dünyada ki hersey bloke edilmişti sanki. Birbirlerine fazla odaklanmışlardı.

Ve birisi o an fotoğraf çekti. İkisi bunun farkında bile değildi.

Drunken Start -HyunminTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon