13

574 56 7
                                    

25 dakikadır salonda oturmuş, hazır bir şekilde Luna'nın yatak odamdan çıkmasını bekliyordum. Kafamı, zaman geçirmek için haberleri açtığım televizyondan kaldırıp bir kez daha duvardaki saate baktım.

Davetin başlamasına henüz 1 saat vardı fakat Ellio biraz erken gitmemizi rica etmişti ve şu an, onun gelmemizi istediği saate yetişemeyecekmişiz gibi hissediyordum. Obsesifliği onu her şeyin mükemmel olmasına itiyordu bu yüzden bir şeyin sorumluluğu tamamen onun üzerinde olduğu zaman fazla evhamlı davranıyordu ve böyle durumlarda en yakın arkadaşı olarak ona yardımcı olmakla görevli oluyordum.

Sonunda yatak odasından çıkan adım sesleri ile ayağa kalktım.

Pudra rengi tül elbisesiyle salonumdan içeriye adeta bir melek gibi inmişti. Elbisesinin üst kısmı dantelliydi, fazlasıyla zarif bir tasarımdı, boynunun güzelliğini ortaya çıkarıyordu ve bu şekilde uzak doğunun krallıklar zamanından kalma soylu bir hanedan üyesi gibi gözüküyordu.

Bel oturtmasının olduğu kısımlar dantelden minik çiçeklerle kaplıydı. Saçlarının üst kısımlarını arkadan tutturmuş, uçlarını omuzlarına ve sırtına doğru bırakmıştı.

Dudağımı ısırarak kendisine yaklaştığımda gülümseyerek başını eğdi. Konuşamıyordu fakat karşısındakinin yaşadığı duyguları sürekli sesli olarak dile getirmesini istiyordu, bunu çok net bir şekilde öğrenmiştim.

''O kadar güzel olmuşsun ki... Bir meleği, fanilerin basit dünyasına sokmak bana cehennemde kaç yıla mal olur diye düşünmekten kendimi alamıyorum.'' dediğimde kıkırdamıştı. Güldüğü zaman kısılan gözleri içimi gıdıklıyordu.

İyice yaklaşıp ellerimi belinin iki yanına yerleştirerek onu yavaşça kendime doğru çektim. Uzanıp dudaklarına uzun bir öpücük bıraktığımda gözlerini kapatmıştı. Ellerini uzatıp omuzlarıma tutunduğunda ondan uzaklaştım. Her öpüşmemizde sersemleşiyor, bir yerlere tutunma ihtiyacı duyuyordu anlık olarak. Aşk sarhoşu olmuştu minik bebeğim.

Dudağıma bulaşan ruju serçe parmağımla yedirirken sırıttım. ''Ruj sürmeyi unutmuştum da'' dediğimde 'boşuna mı heyecanlandım' dercesine göz devirmişti. Gülümsedim. Ellerini tutarak onu koltuklara doğru çektim. Sürekli temas etme ihtiyacı hissediyordum...

''Bir saniye oturup beni bekler misin?'' dedikten sonra koşarak yatak odasına girip günler önce eve getirdiğim kadife kutuyu aldım. Geri döndüğümde arkası bana dönük bir şekilde koltukta oturmuş bekliyordu. Saçlarının aralarındaki minik beyaz çiçekleri fark etmiştim bu sayede.

Doğa tanrıçasıyla çıkıyormuş gibi hissediyordum. İçimde çiçekler açtıran, kalbime ilkbaharı bahşeden, göğsümde fırtınalar kopartan, dokunduğu yerlerde şimşekler çaktıran bir tanrıça...

Topuklularımın sesini duyduğunda arkaya dönmeye yeltenmişti ama beklemesini söylediğimde nihayet tekrar önüne döndü.

Kutudan çıkardığım kolyeyi ellerime alıp gururla baktım. İlk defa biri için aldığım hediyeyi bu kadar beğenmiştim. Hatta kendim için de aynı tasarıma sahip bir bilezik almıştım.

Küçük inciler sıralanmış olan kolyeyi, elmaslar işlenmiş lotus çiçeği boynunu ortalayacak şekilde takıp, kutuyu elime alarak önüne geçip diz çöktüm. Kutunun içindeki küpeleri gördüğünde kaşları havalanmış, derin bir nefes almıştı.

Tıpkı kolyenin ucundaki lotus çiçeği gibi elmaslar işlenmiş olan küpeleri çıkartıp dikkatli bir şekilde Luna'nın kulaklarına taktığımda buradaki deliklerin kapanmamış olasına şükrettim.

Narin ellerinden tutarak onu kaldırdım. Evden çıkmadan önce dakikalarca boy aynasının önünde durup hediyelerini seyretmişti. Ne kadar güzel olduğunun farkında değildi. Hayranlıkla boynundaki kolyeye bakıyordu fakat onların güzel gözükmesini sağlayan şeyin kendi ilahi güzelliği olduğunu bilmiyordu.

SALVATORE GirlxGirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin