Elin Adamı ~24~

666 26 2
                                    

İyi okumalar...:)

----

Duyduklarım üst üste kulağımı çınlattığında idrak eden beynim kalbimi susturmuş, duyularımı yitirmiştim. Bunun sonu ne olacaktı? Aileler arası düşman olurdu belki de ve ben yine şu an susan kalbimin acısını hissederdim. Öte yandan ya abime zarar verirlerse? Bu kadar ileri gidemezlerdi değil mi? Böyle şeyler çok geride kalmıştı. Tamam, hâlâ berdel vardı ama keskin bir ölüm emrini kimse vermek istemezdi. Kalpler artık o kadar acımasız olamazdı.

Rüzgar benden önce odadan çıkıp onların yanına gittiğinde ben gidecek gücü kendimde bulamamıştım. Gerisin geri kendimi sandalyeye bıraktığımda ellerimi başıma götürdüm. "Abi n'aptın sen?" Diye sessiz çığlığımı verdim. Her şey alt üst olmuştu. Eğer abim böyle bir saçmalık yapmasaydı abim de, ben de mutlu olacaktık ama şimdi... Abim her ikimizi de mahvetmişti. Bir yandan ona zarar verecekler diye korkarken, bir yandan ona delicesine öfke kusmak istiyordum, onu affetmek istemiyordum. Her seferinde kendi istekleri için beni harcıyordu. Ben yaptığım saçma oyundan dolayı onun evliliğini bozduğum için kendimi harap ederken o beni tek bir an bile düşünmeden yine fevri davranmıştı. Durumun farkında değil miydi? Kaçarak mutlu olacağını mı sanıyordu?

Salondan gelen seslere kulak kesilmek yerine duygularımın yoğunluğunu dinliyordum. O sırada içeri giren Neriman teyze kolumdan tutup beni kaldırdı. Yüzündeki korkulu telaş benim yüzümdeki zaten var olan korkuya bulaştı, içim korkunun esiri oldu. "Gel kızım," dedi, beni salona götürerek. Herkesin gözü bizi bulduğunda gözlerim tek bir kişinin gözlerinde durdu. Bana anlamsız bir bakış attı. O da ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Hiçbir şey yapmayacaksın, Sefa." Dedi Feyza'nın babasına. "Biz de Gülçehre'yi alacağız ve hiç kimse bir şey demeyecek."

Yutkundum. Rüzgar kaşlarını çattı.

"Yenge," dedi Sefa amca. "Senin oğlun için benim kızım..."

"Ne fark eder?" Dedi Neriman teyze, onun sözünü keserek. "Feyza'yı geri mi getireceksin? Bu işin tek çözüm yolu bu." Babama döndü. "İmam nikahını bizim evde kıyacağız."

Bu da ne demek oluyordu? Annem araya girdi ve içimdeki sesi sesli söyledi. "Bu da ne demek oluyor Neriman Hanım? Kızımı bu gece götüremezsiniz."

"Neriman doğru söyler, kızı alıp gideceğiz ve bu iş burada kapanacak." Dedi Rüzgar'ın dedesi Kemal amca. Hayır, bunu kabul edemezdim.

Rüzgar'a başımı iki yana salladım ve gözlerimi anneme çevirdim. "Anne, olmaz!"

Annem çaresizlikle bana baktı. Gözlerimi bir ümit babama çevirdim ama o çoktan kabullenmiş gibiydi.

Neriman teyze her iki elini de koluma koydu. "Hadi kızım." Dedi. Kendimi geri çektim. "Lütfen, hayır."

Rüzgar annesinin önüne geçti. "Anne bu saçmalık da ne?" Dedi.

"Oğlum, hadi. Gidiyoruz." Dedi itiraz kabul etmeden. Kolumdan çekiştirdiğinde Rüzgar onu durdurdu. "Anne, tamam. Ben hallederim." Dedi. Neriman teyze her ikimizi de bakıp başını salladı. Gözlerimden yaşlar akarken çaresizce Rüzgar'a baktım. "Lütfen bir şey yap." Dedim.

Kolumdan yumuşakça tuttu. "Gülçehre hadi..." Dedi sadece. Annem arkamda ağlarken benim sessiz gözyaşlarım ona eşlik ediyordu. Rüzgar beni dışarı çıkardı. Ailesi bizi aşağıda bekliyordu. "Rüzgar şimdi değil, lütfen."

Bana döndü ve öfkeyle baktı. "Bunu sana ben yapmadım, abin yaptı."

Beni kolumdan çekiştirip aracın yanına götürdü. Amcasının aracı önden giderken beni arkaya bindirip kendisi de şoför koltuğuna geçti. Neriman teyze koluma dokundu ve yatıştırır gibi okşadı. Burnumu çektim ve başımı cama çevirip gözlerimi yumdum. Abimden nefret ediyordum.

ELİN ADAMI (Yarı texting)Where stories live. Discover now