5•

136 18 15
                                    

"Üzgünüm, buna izin verebileceğimi zannetmiyorum."
Eren'i kolundan tutarak gitmesine engel oldu Armin.

Eren, şaşkınca Armin'e baktı.
"Neden? Bilmeden onu kıracak bir şey mi yaptım?"

"Bilmiyorum, zannetmiyorum. Henüz onunla ben de konuşmadım." Dedi Armin, ancak yüzünde kardeşi için endişelendiğini belirten bir ifade vardı." Fakat kendisini kolay kolay odasına kapatan birisi değildir, bugün akşam yemeğine de inmedi. Kendisiyle baş başa kalması için onu rahatsız etmemek daha önemli."

"Yalnız kalmasını istemiyorum." Demişti endişeyle." Bir derdi varsa anlatmalı, bu şekilde kendisini hırpalar ve ben kendisini hırpalamasını istemiyorum."

"Sence de sadece bir 'abi' olarak fazla endişeli yaklaştığını düşünmüyor musun?" Demişti Armin, kaşlarını kaldırarak.

"Ne?"
Eren, oldukça şaşırmıştı.
Böyle bir şey beklemiyordu.
"Ben...sadece endişe ettim o kadar."

"Elbette bunu biliyorum, neticede siz kardeş gibisiniz değil mi? Geceden geceye birbirleriyle camda konuşan, üstelik sürekli vakit geçiren kardeşler."

"Armin, bu imâ ettiğin şey...Deliah'ı sevdiğimi biliyorsun, değil mi?"
Kaşlarını çatmıştı.
"Ve Erika için hissettiklerime gelirsek-"
Birden durmuştu.
Ee, Erika için ne hissediyordu?
Neden birden bire durup, cevap vermekte zorlanmıştı ki?

Armin, iç çekmişti.
"Birbirinizi bugün görmemeniz en iyisi olacaktır. Son zamanlarda Deliah ile çok tartışıyorsunuz, bundan dolayı kafan karışmış olabilir. Ancak kardeşimi aptal bir aşk oyununda bulmak istemiyorum, Eren."

"Onu böyle bir şeye asla dahil etmem." Dedi Eren, çatık kaşları bir ân bile eski hâline dönmemişti.
"Sorun karşısında şaşırdım, o kadar."

Tekrar Bayan Arlert'a döndü.
"Gitsem iyi olacak, sanırım bugün herkes biraz gergin..."

"Eren, burası seninde evin sayılır biliyorsun. Her zaman kapı sana açık."

Eren, tebessüm etmişti.
"Evet, biliyorum. Teşekkür ederim."
Armin'e dönüp baktığında, Armin'in ona dostça gülümsediğini fark etti.
Elbette onu karşılıksız bırakmayarak gülümseyerek karşılık verdi.
"Yarın okulda görüşürüz."

"Deliah'dan paçanı kurtarabilirsen neden olmasın?"

Eren, gülümsemesini yüzünden silmeden geri geri giderek, kapıya ilerledi.
Kapıyı açıp dışarı çıktığında, kapıyı kapattığı gibi derin bir nefes vermişti.

"Erika'ya hissettiklerim mi..." diye mırıldandı.
Daha sonrada oflayarak, eliyle saçlarını dağıttı.
"Aptal mısın Eren, ne düşünüyorsun böyle?"
Kendisine kızmıştı.
Sevgilisine, sevgisine sadık biriydi ve bir ân bile olsa bu şekilde düşünmek onu sinirlendirmişti.
Kendisineydi bu siniri, nasıl böyle bir şey düşünebilirdi ki?

Başını kaldırıp, Erika'nın ışığı yanan odasına baktı ve derin bir nefes verdi.
Ellerini cebine sokarak, hemen yandaki kendi evine ilerledi.

Kapıyı tıklattığında, açan abisi Zeke'ydu.
"Naber şampiyon?"
Abisi onu gülümseyerek karşılamıştı.

"İyidir." Diyerek içerim girdi ve ayakkabılarını çıkardı Eren.
"Seni sormalı? Yüzünü gören cennetlik."

"Bütlerim var, deli gibi ders çalışıyorum."

Eren, kaşlarını kaldırıp ona baktığında Zeke, gülmüştü.
"Ders çalışmaya çalışıyorum diyelim."

Eren, gözleriyle Zeke'un elindeki dumanı tüten sigarayı işaret etti.
"Annem, evin içerisinde içtiğini biliyor mu?"

"Dalga mı geçiyorsun? Görse beni öldürebilir."
Göğsünü kabartmıştı.
"Ancak babamla beraber dışarı çıktılar, sanırım bu gece gençliklerine dönecek. Carla Teyze, pek bir süslenmişti. 23-24 demeyen utanır."

Eren, gülerek abisinin omzuna hafifçe vurdu.
"Yine de içeride içmesen iyi olabilir abi, eve kokusu yayılırsa seni parçalamak isteyeceğine yemin edebilirim."

"Doğru diyorsun..." diye mırıldanmıştı Zeke."Ben arka bahçedeyim o hâlde."

"Odamda olacağım."

"Anlaşıldı ufaklık, belki daha sonra film izlemek istersin?"

"Olabilir..." diye mırıldandı.
Merdivenlerden yukarı çıkarken, aklına takılan soruyu abisine sormak için arkasına döndü.
"Abi."

"Hım?"
Arka bahçeye yönelen Zeke, Eren'in seslenmesiyle durup, başını kaldırarak merdivendeki kardeşine baktı.

"Bir konuda kafan karışıksa...yani düşünceler böyle bir hortum gibi kafanda dönüp dolaşıyorsa ve bir türlü cevap veremiyorsan..."

"Hıım..."
Zeke, göğsünde kollarını bağdaş yaptı.
"Kafanın neden karışık olduğunu mu öğrenmek istiyorsun?"

"..."
Omuzlarını düşürmüştü.
"Evet..."

"Bir insanın kafası bir konu hakkında karışıksa eğer kendi doğrusundan emin olamadığı içindir."

"Doğrusundan emin olamamak mı?"

"Evet, sonuçta neden doğruluğundan emin olduğun bir şey hakkında şüpheye girip kafan karışsın ki? Eğer bir şeyin içerisine şüphe karışıyorsa, doğru olmayan bir şeyler olmalı."

Eren, dudağını ısırıp başını salladı.
Daha sonrada tebessüm etti.
"Peki, teşekkür ederim. Ben odamdayım."

"İhtiyacın olursa, bahçede olacağım."

Zeke, tekrar arka bahçeye yönelirken Eren'de odasına çıkmıştı.
Odasına girdiğinde, kendisini yatağına attı.
"Hislerimden şüphe etmek mi?"
Yan dönmüştü.
"Doğru olmayan bir şeyler..." diye mırıldandı.

Döndüğü tarafta, Erika'nın hızlı hızlı çizim yapışını görebiliyordu.
Yatakta doğrulup ona baktı.

Daha sonra ise onunla konuşmak için hep kullandığı, yatağın kenarında daima hazır olan deftere uzandı.

Erika, onu fark ettiğinde kendisine bir şeyler yazmak için hareketlendiğinin farkındaydı.
İster istemez heyecanlanmıştı.

Ne zaman gitmişti ki?

Eren, defterini alıp yazmaya başladı.
Cümlesini bitirdikten sonra Erika'ya tuttu.
"İyi misin?"

Erika, şaşkınca ona baktı.
Resim defterinin en son sayfasından bir önceki sayfasını açtı.
"Neden kötü olmalıyım?"

Eren, hafif kaşlarını çatarak tekrar yazmaya başlamıştı.
"Armin senin kötü hissettiğin hakkında bir tahminde bulundu, endişe ettim."

"Endişe mi ettin? Bu çok tatlı!"
Erika, tebessüm ederek bir sayfa çevirdi ve tekrar yazdı.
"Ben iyiyim."

"Peki beni görmeye neden inmedin?"

Erika, beklemediği soru karşısında afallamıştı.
Eren'in bunu sorması normaldi çünkü daha evvel hiç böyle bir şey yapmamıştı.
O ân tekrar sevgilisinin onu aldattığı gerçeğini hatırladı ve vicdanı sızladı.

Titreyen dudaklarını birbirine bastırıp, yazmaya başladı.
"Geldiğini duymadım."

Eren, gözlerini kısarak ona bakmıştı.

Ne? Yoksa inanmamış mıydı?

"Armin, bana beni duyduğunu söyledi."

"ARMİN!"
Gülümsemeye çalışmıştı.
"Kulaklık takıyordum, hehehe."

Eren, rahatlamış bir ifadeyle gülümsedi.
"Her şeyin yolunda olmasına sevindim."

"Hiçbir şey yolunda değil ve ben seni seviyorum..."
"Artık uyumam gerekiyor, iyi geceler!"

Eren, bir şey yazmadan sadece ona gülümsemişti.
Erika da tebessüm ederek, perdesini çekti.
Yüzündeki o aptal ifadeyi silerek, üzüntüsünü tekrar gün yüzüne çıkarmıştı.

Eren, deftere tekrar bir şeyler yazdı ancak elbette onu Erika'ya tutmamıştı.
Yazdığı sayfayı kopartıp, top hâline getirdi ve çöp kutusuna fırlattı.

Kolunu başının altına alarak, tavana baktı.
"Aptal Armin..."

you know, you're mine.|| Eren Yeager.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin