Ne Oluyor Bana

161 18 49
                                    

Bütün gece uyuyamamıştım. Merak ediyordum ama bir o kadar da korkuyordum. Ya deliriyorsam? Sınav stresinden dolayı da olabilir aslında.

Kulaklığımı takmış, okula doğru yürüyordum. Kafamda milyonlarca soru vardı. Hiçbirine mantıklı bir cevap bulamıyordum. Bulacağım cevaplarda bir o kadar korkutuyordu. Son zamanlarda çok stres yapıyordum. Kendimi stres yapıyorum diyerek avutmaya çalışıyordum. Ayağıma çarpan ufak taşı ileriye doğru sürüklemiştim. Yaklaşık 2-3 dakika boyunca o küçük taş ile uğraşmış karşıma çıkan markete girmiştim. Muzlu sütün olduğu rafa ilerlemiş 2 tane almıştım. Kasada ödeyip çantama koymuştum. Tekrardan okula doğru adımlamıştım. Kolumdaki saate baktığımda geç kalacağımı anlamıştım. Adımlarımı hızlandırarak okula doğru ilerledim.

Okula girmiş, sırama oturmuştum.
Jimin her zamanki gibi bütün enerjikliği ile beraber Jin'i de yanına alarak yanıma gelmişti. Bu halimi görünce yüzü asıldı, "yine mi uyuyamadın kook" diye başladı konuya. Evet diyerek geçiştirdim, şuanlık ikisine de dün geceden bahsetmeyecektim. O sırada hoca içeri girdi. Hocanın gelmesiyle Jin sınıfına, Jimin ise bir ön sırama oturmuştu. En arka cam kenarında oturmak en iyi şeylerden biri olabilirdi. İstediğim zaman uyuyabiliyor, dışarıyı izleyebiliyordum.

Aslında Jin ve Jimin'e son 2 aydır Taehyung denen adamın adını sayıklayarak uyandığımdan bahsetme gibi planlarım yoktu, ta ki onlarla kaldığım gece sayıklayarak uyanana dek. O gece Jimin ve Jin beni soru yağmuruna tutmuşlardı. Otomatiğe bağlamış gibi konuşuyor sorular soruyorlardı.
"Taehyung mu, o da ne?"
"İnsan mı?"
"Taehyung kim?"
"Sevgilin mi?"
"Kaç yaşında?"
"Tanıyor muyum?"
"Yoksa okuldan biri mi?"
"Neden onun adını sayıklıyordun kook?"
"Yoksa aşık mı oldun lan"
"Oha bizim kook aşık olmuş" gibi milyonlarca soru sorup milyonlarca şey söylemişler, milyonlarca teori bulmuşlardı ve evet bunlar 2 dakika içerisinde olmuştu. 2 dakikada milyonlarca şey üretmişlerdi. Jimin ve Jin'di işte, alışmıştım bizim keratalara.
O gece anlatmıştım olup bitenleri. Daha önceden tanıyor olabileceğimi ve bilinç altımda kalmış olabileceğinden bahsetmişlerdi ama ben Taehyung adında birini tanımıyordum.

Adını sayıkladığım adam, Kim Taehyung hakkında bildiğim tek şey ise rüyamda gördüğüm insan silüeti idi. Rüyalarını hatırlayan biri değildim hatta fazlasıyla unutkan biriydim ama o anı hatırlıyorum. O kesinlikle insana benziyordu.. Yüzünü göremesemde insan olduğuna emindim. Bir dakika. NE! Sadece bir ad sayıklayıp uyandığım için düşündüğüm şeye bakın. Saçmalık! Koca bir saçmalık! Taehyung adında biri yok ve ben sadece saçmalıyorum. Kesinlikle sınav stresinden dolayı. Evet, evet. Kesinlikle sınav stresinden dolayı. Aksi iddia edilemez. Bu olaylar bilinçaltımın bir oyunuydu ve beni bunlara inandırmaya çalışıyordu.

Tam düşüncelere dalmış, camdan dışarıyı izlerken ensemde tekrardan bir soğukluk hissettim. Sonrasında ise yine o ses.. "Jungkook." Yine korkudan titremeye başlamıştım. Anında etrafıma bakındım ama kimse bana bakmıyor, seslenmiyordu. Bazıları uyuyor bazıları dersi dinliyor bazıları ise konuşuyordu. Korkmaya başlamıştım ki yine o ses "Jungkook." Bir an için nefes alamadığımı hissettim. Bu 2 olmuştu. Dün geceden sonra bu olayın tekrarlanacağını düşünmemiştim. Ayaklarım o kadar çok titriyordu ki Jimin arkasını dönüp ne olduğunu sormuştu. "Hey kook, iyi misin? Yüzün beyazlamış, neler oluyor?" diyen Jimin'e karşılık yine o adamın "Jungkook" demesiyle Jimin'e cevap bile veremeden ayağa kalkıp lavoboya gitmek için izin istedim.

Neredeyse koşarak lavoboya gittim. Hızlı adımlarla musluğa doğru ilerledim. Musluğu açarak su tanelerinin avucuma hücum etmesine izin verdim. Yüzümü yıkarken birden bire kapı kapandı. Ardından kilit sesi duyuldu. Kapıyı mı kilitlemişlerdi. Hemde içeride birisi varken. Hızla kapıya yöneldim. "Kapıyı açar mısınız? İçeride biri var." Ama kimseden ses gelmedi. Tekrardan o tok sesin "Jungkook" demesiyle bağırmaya başlamıştım. Daha fazla burada kalmak istemiyordum. Hızla kapıya vurmaya başladım. "Hey! Şaka mı yapıyorsunuz? Hiç komik değil. Açın lan şu kapıyı!" Aklıma dank eden şeyle kapıya daha sert vurmaya başlamıştım. Kapının anahtarları sadece temizlik görevlilerinde olurdu. Herhangi bir öğrenci de bulunmazdı. Kapıya vurup karşı tarafa seslenmeye çalışıyordum ki birden bire ışıklar söndü. Kapıya daha da sert vurmaya başlamıştım ama kimseden ses gelmiyordu. Artık korkmaya başlamıştım. İçerisi sıcak olmaya başlamıştı. Nefes alamadığımı hissediyordum. Ben daha ne olduğunu bile anlayamadan bir ses yükseldi. Evet bu kesinlikle o adamın sesiydi. "Jungkook" diye seslenmişti. Hızla yere çömeldim. Sırtımı kapıya dayayarak ellerimle kullaklarımı kapatmaya çalıştım. Gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Tekrardan adımla seslendiğinde sus diye bağırmaya başlamış, gözyaşlarımın akmasına izin vermiştim. Ardından tekrar o tok sesini duymuştum.

The Devil Himself | Taekook Where stories live. Discover now