2.BÖLÜM/ GEÇMİŞ

41 19 17
                                    

Herkes birilerini bekleyerek yaşar ve ölür..

Zühre'nin hayatı diğerlerinden biraz daha farklı ilerliyordu.  Cesaret çok önemli bir kavramdı bu onun hayatında bir nokta tanesi kadar yer etmiş sayılmazdı.  Küçükken çok cesur bir kız oluğu aklına geliyordu beş yaşında annesinin gelinliğini giyip kırmızı yumurta topuklu ayakkabılarını ayağına geçirip keremin evine koştuğunu hatırlıyordu.

Annesi Cemile hanım arkasında ne kadar koşturup dursa da onu yakalamak güçtü.

Eliyle koca gelinliği avuçlamış, dudağına yarım yamalak sürdüğü kırmızı rujla karşı apartmana trafiği yararak geçmişti.

"Kerem! Kerem aç kapıyı annem geliyor çabuk aç"

Keremin annesi Neslihan hanım, kapıyı alacaklı gibi kimin çaldığını korku içinde merak etmiş kocasını uyandırmadan kapıya koşmuştu. Keremin adının sayıklandığını duyunca ağzına gelen yüreği biraz ferahlamıştı derin bir iç çekti kapıyı açmadan. Kapı dininde üstüne sabahlığını geçirip kapıyı açtı. Gördüğü manzara karşısında önce şaşkınlık sonra gülme krizine girdi. Cemile hanımla oğlu Karan zühre'nin arkasından yalın ayak koşturmaktan nefes nefese kalmıştı merdiven basamaklarında kendini yere atan Karan, derin iç çekişlerle :

"Ben.. ah-hh.Bu kızını boğarım artık" diyordu.

"Neslihan" nefes almakta zorluk çekiyordu derin iç çekişlerle nefesini düzene sokuyordu. "oohh... Arabaların altında kalacak diye ödüm patladı."

Neslihan hanım zühre'nin önüne diz çökerek yanağına bulaşan ruj'u baş parmağıyla silerek:

"Maşallah ne kadar güzel olmuş benim bebeğim "dedi, ve ekledi

"Damada kaçtı sanırım. Ama o senden beş yaş büyük be kızım.İlerde yaş sorun olmasın senin için?" .

"Bana ne Keremi çağırın bana"

"Oğlum ban alırım seni..."

Cemile hanım oğlunu dürttü
Karan annesinin çimdiklemesiyle  geri adım attı.

"Ne haliniz varsa görün" diyen bakışlarla apartmandan sinirli bir şekilde çıkmaya başladı.

Cemile hanım mahcup bir edayla Neslihan hanımdan özür diliyordu.

"Kusura bakma, sabahın köründe rahatsızlık verdik böyle de"

"Yok estağfurullah canım. Ne rahatsızlığı?"

"Ya yeter! ben Keremi göreceğim."

"Eşim sefere çıkacak diye uyandırdım yedi sekiz ayda bir geliyor eve diye. Çocuklarla kahvaltı etmek istiyordu. Zühre sandıkta bunu bulmuş geçirmiş üstüne ben de mutfak penceresinden gördüm. Caddede tarfik vızır vızır geçiyor arabanın altında kalacak diye ödüm koptu.
Evden yarı çıplak ayakla koştuğumu görünce  karan da arkamdan koştu. Ne olduğu bile anlamadan"

İkisi de gülüştükten sonra Cemile hanım Zühre'yi kucağına almaya kalkıştı. Küçük kız çığlık çığlığa annesinin kucağında sağa sola tekmeler savuruyordu.

Neslihan hanım zühre'nin onlarda kalmasını kahvaltıdan sonra eve bırakacağını söylese de Cemile hanım izin vermedi.

"Babası kahvaltıya bekliyor"

"Peki öyleyse başka bir zaman kalır"

"Oldu görşürüz canım"

"Görşürüz"

                  ~~~

"Zühre?

Abisi kahvaltı edip çıkmıştı
Zühre düşünceler içinde kahvaltı sofrasında oturuyordu hâlâ. Annesinin sesiyle düşerden kapup gerçeğe döndüğünü anladı.
Eskiden ne kadar da mutlu olduğunu anımsadı.

"Anne? Geliyorum" dedi aniden masadan kalkarken, annesinin yatak odasına koşar adımlarla..

Cemile hanım yatağında uzanmış baş ağrısını kesmek için başına yazmasını bağlamış.
Kızının kapıyı açmasıyla kızına sorgulayıcı gözlerle baktı," ne oldu bana.?"

"Anne iyi misin? "

"Kızım iyim ben. Başım çatlayacak derecede ağrıyor. Bir tane ağrı kesici versene, şu çekmece olacaktı." Dedi.

Bu sabah yaşadığı ataktan heberi yokmuş gibi sergilediği tavırlarla.

Zühre, annesine olanlardan bahsetmedi bir nebze içi rahatlamıştı. Sürekli bir durum olmasından korkuyordu. Çekmeceden ağır kesiciyi alıp annesine verdi. Komodinin üzerinde duran su şişesinden bardağa su doldurup annesine uzattı.

"Al anneciğim."

"Teşekkürler kızım."

"Sen biraz dinlen ben tüm işleri halederim."

"Sağolasın kızım. Ama senin derslerin aksamasın?"

"Yok. Öğleden sonra kırtasiye uğramam lazım. Kütüphanede işim var o kadar."

"Tamam bebeğim"

Annesi, son baharın ilk ayının tatlı esintisi, pencereden gelen rüzgarın altında başını beyaz yastığına koydu. Zühre annesine kapıdan çıkmadan
Ürkek bakışlar savruldu.

Kapıyı çekip mutfağa geçti. Kahvaltı masasını toplayarak bulaşıkları bulaşık makinesine attıktan sonra banyoyu, tuvaleti de yıkandı. Yorgun argın  bitmişti işi kırtasiye uğrayacak hâli bile kalmıştı.
Yatak odasına gideceği sırada abisinin odasını da toplamadığını fark etti.

Odaya uğramadan önce sigara izmaritlerinin dolduğu balkonu da yıkadı.
Abisinin odasına girdi gördüğü manzara karşısında kafayı yiyebilirdi. Etrafa dağılan eşyalar, siyah yatak çarşafı yerde rezillik içinde. Komodinin üzerinde sigara paketinin etrafında izmaritler.

"Allah'ım bu ne hal"

İçinden bu günün çabuk bitmesi için Dular okuyordu. Bu kadar kötü başlayan bir gün nasıl biter diye kara kara düşünüyordu şimdi.

Kolları sıvadı odayı adam etmeye kararlıydı. Yerden yatak çarşafını alıp kirli sepetine attı. Eşyaları dolaba yerleştireceği sırada yırtık bir fotoğraf dikkatini çekti. Eline alıp bakmaya başladı.. 

Eski bir fotoğrafa benziyordu. Yere savrulan yırtık parçalaları toplayıp yatağın baş ucuna oturup fotoğrafi birleştirdi.
Balıkçı teknesinde balık tutan bir adam, yanında yedi sekiz yaşlarında esmer bir kız çocuğu vardı

"Kim bu" diye geçirdi aklından. Balıkçı teknesi olan olan kimse yoktu burda. Küçük kız çocuğu gözünun önünden geçiyordu.

"Kimdi bu"diyen bakışlar, fotoğrafın eksik tarafını kafasında tamamlıyordu.

Fotoğrafın eksik tarafını aramak için yatağın altına çekmecelerin dibine bakındı. O parçayı bulamadı belki, ama abisinin eksik tarafını bulmuştu çöp kutusunda sonlanan öfkenin sebebini.

Çöp kutusuna bakınca gördü diğer fotoğrafları.

"Lale abla" dedi şaşkınlık içinde.

Karan Lale'yi beş yıldır  hayatına almıştı kalp bir yerde atmaya başadığında o yerde atmamaya da başlar.

Lale karan için bitmemiş bir
Türkünün son nakaratı gibiydi.

Dün düğün davetiyesi gelmişti. Belki de öfkesinin asıl sebebiydi o kadar sigara onun için yakılmıştı.

Herkes birini bekleyerek yaşar ve ölür..

SONBAHAR IŞIKLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin