6| Ani Gelen Veda

176 37 54
                                    

Bölüm Şarkısı; Aytekin Ataş - Seyran

Puslu, yapış yapış bir geceydi. Gökte çok parlak olmayan iki yıldız ışıldıyordu. Sağda solda, yamaçlarda çoban ateşleri yanıyordu. Dersim bölgesinde bu zamanlarda gecelerin pek sıcak olduğu görülmezdi. Bunu fırsat bilen çobanlar da sürüsünü da buralara getirip geceyi yamaçlarda geçiriyordu.

Biz de Bahoz'un ısrarı ile bu nadir gecenin tadını çıkarmak adına büyük bir çaydanlıkta çay demleyip kapılarının önünde oturmuştuk. Bana kalsaydı bu yapışık geceyi umursamadan zamanın geçmesi adına kafayı vurup yatardım ancak bu genç delikanlının ısrarına dayanamadığım için onu kırmamıştım.

Çaylarımızı dolduran Bahoz, bana kısa bir bakış atıp işini yapmaya devam ederken, ''Kazanmışım.'' dedi.

Neyden bahsettiğini anladığım için kaşlarım hafifçe çatılırken, ''Neyi kazanmışsın?'' diye sordum.

Doldurduğu çaylardan birini bana doğru uzattığında elinden alıp bağdaş kurduğum bacaklarımın önündeki taşların önüne koydum. Bardağın düşmeyeceğinden emin olduktan sonra tekrardan ona döndüm. Şeker attığı çayını karıştırdığı sırada sorumu yanıtladı.

''Üniversiteyi kazanmışım.''

Dudaklarım benden bağımsız bir şekilde gerildiğinde, ''Tebrik ederim.'' dedim içten bir şekilde. ''Nereyi kazanmışsın?'' diye sormayı da ihmal etmedim.

Gömleğinin ön cebinden tütün tabakasını çıkarıp, önceden sarılmış olan tütünlerden birini alıp dudaklarına yerleştirdi. Ardından pantolon ceplerini yokladıktan sonra ön cebinden kibrit kutusunu çıkarıp dudaklarının ucundaki sigarayı yaktı. Derince bir nefes alarak içine çektiği dumanı tekrardan dudaklarından geri yollarken, ''Ankara Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümü.'' dedi.

Dudaklarımdaki ufak gülümsemenin yerini büyük bir gülümseme almıştı. Nedenini tam olarak kestiremiyordum ama Bahoz'un, şu anda okumakta olduğum okulu kazanması beni mutlu etmişti. Sanırım hayatımı kurtaran bu gence bu kısa zamanda fazla alışmıştım ve onunla yollarımızın tekrardan kesişeceğini bilmek buna neden olmuştu.

''Çok sevindim kardeş. Gerçekten çok sevindim. Belki hatırlarsın, sana daha önce bahsetmiştim okuduğum okuldan. İşte o okul, kazandığın Ankara Üniversitesi'ydi.''

Kafasını usulca salladı. ''Hatırlıyorum, demiştin.''

Önümdeki çayı alıp dudaklarıma yaklaştırdığım sırada durgunluğu dikkatimi çekerken kaşlarım hafifçe çatıldı.

''Hayrola? Sevinmemiş gibisin bu duruma.'' dedim çayımı yudumlamadan önce.

Bu çayın kokusu da tadı da bildiğim çaylardan epey farklıydı. Aromasının ağzımda bıraktığı tat çok güzeldi, yıllardır içtiğim çaylardan da.

Bakışlarını yerden çekip kahverengi gözlerimle göz teması kurduğunda mahcup bir şekilde, ''Estağfurullah.'' dedi. Sigarasından derince bir nefes alıp aynı saniyede burnundan geri verdi. ''Hayalimdi üniversite okumak. Hele ki böyle güzel ve köklü okullarda okumak... Bugün bahsetmiştim sana, benim derdim anamdır. Onu düşünüyorum.'' dedi.

''O kadar abin var, illa birisi sahip çıkar annene.'' dediğimde yüzünde öyle bir ifade oluştu ki sanki dünyanın en saçma cümlesini kurmuştum.

Buruk bir şekilde gülümseyip, ''O kansız ülkücüler hayatta anamı kabul etmezler. Yağmurlu günde bir damla su vermekten kaçınırlar.'' dedi. Kendisinden çok emin konuşmuştu.

Ne diyeceğimi bilemediğim için sessiz kalmayı tercih ederek parmaklarımın arasında tuttuğum dumanı tüten çayımı yudumlamaya devam ettim. O da sessizliğime ayak uydurarak karanlık gökyüzünü seyre dalıp sigarasını ve çayını beraber tüketti.

Yarınlar Bizimdir [manxman]Where stories live. Discover now