(13)

38.8K 1.8K 96
                                    

Serdar ile beraber bahçeye çıktığımızda sinirle bir banka ilerlemiş ve oraya oturmuştu.

Etrafa göz atarak derin bir nefes çektim. Ellerimi montumun cebine koyarak yanına yavaşça ilerledim.

Benim yanına oturmam ile hızla bana döndü. Tahmin ettiğimden çok daha fazla sinirlenmişti.

"Orada ne işin vardı Çilen. Ben gelmeseydim nasıl çıkacaktın oradan?"

Serdar'ın sert sesini duyduğumda arkama yaslanarak karşımı izlemeye başladım. Derdi vardı. Bir derdi vardı. Bize asla anlatmayacağını biliyordum ama bir şeyler yaşamıştı. Ben de onu daha fazla tetiklemiştim.

"Görev Serdar. Görev."

Rahat tavrım karşısında o da sinirini koruyamayarak arkasına yaslanıp derin bir soluk aldı.

"Tamam görevdi. Bu konuda bir şey demem ama o akılsız kafan düzgün bir plan yapamıyor mu senin?"

Serdar'ı uzun zaman sonra beni azarlarken duyduğumda bakışlarım ona döndü.

Yandan gördüğüm yüz hatları olayın akıbetiyle sertleşmişti. Kaşları çatılmış, çenesi kasılmıştı. Bana fazlasıyla öfkeliydi.

Haklıydı da. Bu aralar dikkatim fazla dağınıktı. Çoğu zaman ne yaptığımı ben bile farketmiyordum. Gözümün önünde gerçekleşen hiçbir şeyi anlamıyordum.

"Bu aralar dikkatim dağınık ama toparlayacağım." diyerek onu rahatlatmak için konuştum.

Birimiz düşse hepimiz yanında olurduk. Galiba ben düşmek üzereydim ve Serdar beni önceden uyarıyordu.

"Dikkatin dağınık değil Çilen senin."

Kendinden bu kadar emin konuşması ile kaşlarımı çatarak ona döndüm. Beni benden daha iyi tanıyacak değildi. Dikkatim dağınık diyorsam dikkatim dağınıktı.

"Neyim var o zaman bay doktor." diyerek Serdar ile alay ettiğimde belki de ilk kez bana ayak uydurmadı.

"Zaafların."

Kaşlarım iyice çatılırken ne demek istediğini anlamamıştım.

"Ne demek istiyorsun?"

Oturduğumuz bankta bana doğru döndü.

"Zaafların Çilen. Zaafların artıyor. Eskiden belki sadece tim ve baban vardı. Şimdi öyle değil. Annen var. Baban var. Abilerin var. Tanımasan bile akrabaların var Çilen. Zaafların artıyor ve sen ne yapman gerektiğini bilmiyorsun. Yalpalayıp duruyorsun. Sana benden naçizane bir tavsiye, yapma Çilen. Onları o kadar yakınına alma."

Serdar konuşmasını bitirdiğinde gözümü kırpmadan onu dinlemiştim. Haklı mıydı?

Zaaflarım artıyor muydu?

Zaaflar en büyük zayıf noktaydı ve benim zayıf noktam olamazdı.

Serdar iri avucunu yanağıma yaslayarak bana baktı.

"Onları sevme kendinden it demiyorum Çilen. Sakın yanlış anlama. Ama bütün duvarlarını da yıkma. Bir gün birinin başına bir şey gelirse yıkılan sen olursun."

Serdar'ın yanağıma yasladığı eline yanağımı bastırarak kafamı salladım.

Haklıydı. Onları sevmek suç değildi. Olamazdı da. Ama Serdar'a karşı nasılsam onlara da benzer olacaktım. İçten içe bütün duyguları yaşayıp dışıma etten bir duvar olacaktım.

Serdar elini enseme kaydırarak beni kendine çekti. Kafamı göğsüne koyduğumda başıma minik bir öpücük bırakmıştı.

Ardından benden uzaklaşarak banktan kalktı. Bana bir daha bakmadan uzaklaştığında gözlerimi kapatarak kafamı eğdim.

DaLıYoRuM Where stories live. Discover now