"SON TAKSİT ALTI KURŞUN"
Gazeteci Sevan Çamlıca'nın Bergen'in ölümünden sonra Müzik Magazin dergisinde yayımlanan "Hızlı Yaşadı Genç Öldü" başlıklı yazısından (Sevan Çamlıca Bergen'le gazeteci ve ünlü ilişkisinin ötesinde bir arkadaşlık yaşadığı için bu yazıda onun hayatına dair pek bilinmeyen ayrıntıları aktarıyor. Bu yüzden yazıdan uzunca bir alıntı yaptım. Alıntıda noktalama işaretleri de dahil olmak üzere hiçbir düzeltme yapmadım): "Nişantaşı'nda, eski bir apartmanın bodrum katında bir gece kulübü vardı. Adı Starlight'dı... Küçük bir pisti, Amerikan barı, gülünç denilecek derecede de bir kulisi vardı. Yani sanatçıların soyunup giyindiği yer. İnsanın içeri girerken başını vurmaması işten bile değildi.
İşte Bergen'i 1986-1987 yıllarının başında orada tanıdık... Doğrusunu isterseniz bir kova kezzap yemiş bir kadını görmek, gazeteci bile olsanız ilginç geliyor.
İki büklüm olarak fermuarını çekmekte olan Bergen, çok güç durumda olmasına rağmen yine gülümsüyordu... Ve "Merhaba" diyordu... Arkasından ise sahneye çıkıyor ve gece kulübünü tıklım tıklım dolduran insanlara müzik ziyafeti çekiyordu...
Bergen için bir çokları alkolik derdi... Günün her saatini içkiyle geçiren, içkisiz yapamayan bir kadın olarak tanırlardı... Oysa doğru değildi bu... Evet Bergen içki içerdi... Ancak sahneye çıkmadan önce ve sahneden indikten sonra, belli ölçülerde... Çok özel durumlar dışında bu, yarım şişe viskiyi kesinlikle geçmezdi... Bunun nedenini sorduğumuz zaman da, ünlü arabeskçi şöyle cevap verirdi: "Korkuyorum. Sahnede birisi bana çiçek vermek için bile gelirse, sanki bana saldıracak gibi geliyor. Oysa içki içtiğim zaman bana cesaret geliyor. Bunun için içiyorum..."
Bunun dışında Bergen'i ne zaman gördüysek, ağzına içki koyduğuna rastlamadık... Öldürülmeden önce son olarak İstanbul'a geldiğinde kocası Halis'le beraber Kumkapı'da bir lokantaya gitmiştik. Eski kocasıyla biz rakı içmemize rağmen o sadece gazoz içmeyi yeğlemişti...
Belki birçoklarına abartılı gelecek ama Bergen, tipik bir ev kadınıydı... Annesiyle beraber oradan oraya koşturuyor, yaşam mücadelesi veriyordu... Bir gözünü kaybetmesine rağmen yine de içindeki yaşama arzusu, mutlu olma çabası vardı "Acıların Kadını"nın... Başka ilişkileri olmuştu ama yine de içinden hayatını karartan adamı söküp atamamıştı... Belki "Korkuydu bu" diyenler olabilir ama korku filan değildi...
YOU ARE READING
Bergenin Hayatı - Gerçekten İbretlik bir Aşk
אקראי"Acıların Kadını" olan, senden önce de vardı. Maalesef senden sonra da hâlâ boşandığı eşi tarafından yüzüne asit dökülerek iki gözünü kaybeden kadınlar, 10 yaşında zorla evlendirilen, babasının tefecilere olan borçlarına karşılık, 13 yaşında kocaya...