8. Bölüm: "Sarılmayı Bekleyen Yaralar."

7.6K 369 241
                                    

Umarım psikolojiniz bu bölüm için kuvvetlidir çünkü afedersiniz ama ağzınıza edeceğim...

İyi okumalar...

YAZAR

Çakır, arabayı uzun zaman sonra geldiği bahçeye park etti. Hepsi hızla arabayı boşaltırken koşarak arka bahçeye doğru ilerlediler. Olgay, Yağmur'a müdahale etmek için orada kalmıştı. Arden ise arkalarından tek başına gelmişti.

Beşide korku içinde bahçeyi aydınlatan lambaya göz gezdirdiklerinde, haykırışları son bulmayan kardeşlerinin ağlamasını duydular.

Erik ağacı...

"Damla..." Kısık çıkan sesi, boğazına dizilmişti Ömer'in. Diğerleri hızlı adımlarla Damla'nın yanına dizilirken, o sessizdi. Gözlerini sımsıkı yumdu. Ardından kız kardeşinin yanına yürüdü.

Gömleğinin kolları yırtılmış, altına giymiş olduğu eşofmanı yere fırlatılmıştı. Bacaklarındaki parmak izleri o kadar belliydi ki... Kollarına gelen darbeler her yerini morartmış, kanatmıştı. Kaşları ve dolgun dudakları patlamış, göz altları kızarmıştı. Ama o gömleğine sarılıp kollarını göğüsünde birleştirmişti. Sanki saklanmak istiyormuşçasına kapatmaya çalışıyordu bedenini.

"Kollarını... Açar mısın?" diye sordu Uraz, onun boyuna ulaşmak için eğilerek. Gözlerinden feryat eden yaşlar yavaş yavaş yanaklarından süzülürken, dudaklarını sertçe ısırdı.

Damla başını iki yana salladı. "Ç...Çiçek," Burnunu çekti ardı ardına. "Olmalıyım..."

Çakır da başını iki yana salladı bu kez. "Hayır... Çiçek olma,"

Ömer ve Kaan sessizce ağlarken, Arden gözlerini kapatıp sesli sesli ağlıyordu. Çakır ve Uraz omuzlarındaki ağırlıkla dizlerinin üstüne çökmüştü. Hepsi... Hepsi de tıpkı Yağmur gibi yıkılmışlardı. Aynı zamanda da şoka girmişlerdi.

"Damla, aç kollarını... Lütfen abiciğim..." diye yalvardı Uraz, kalbi cayır cayır yanıp, göğüs kafesini kül ederken. Yalnızca göreceği görüntüden korkuyordu. O kadar çaresizdi ki...

"Dokundu... Neden dokundu?"

Damla'nın sorduğu soruya karşı herkes beyninden vurulmuşa dönerken, Arden avuçladığı toprağı sımsıkı hapsetti eline. Ömer yavaşça kendini yere bıraktı. Kaan pantolonunun bir tutamını ellerinin arasına alıp tüm gücünü bacağına uyguladı. Her yeri yakıp yıkmak istiyordu.

Uraz yavaşça kardeşinin kollarına dokundu. "Şimdi sal kendini." Damla yorgunluktan ölen kollarını abisine teslim etti. Uraz yavaşça iki yana ayırdı Damla'nın ellerini.

Her şey daha da kötüye doğru yol alırken, bütün abileri nefesini tuttu.

Görüntüsü berbattı...

Sadece iç çamaşırlarıyla kaldığında, hepsi tokat yemiş gibi çivilendiler oldukları yere.

Göğüslerinde küçük küçük morarmalar, birinin oraları öptüğüne dair en büyük kanıttı. Bu morarmalar karnını takip ederek kasıklarına kadar devam ediyordu. En büyük sorun, bir sürü bıçak izinin vücudunun her yerini kaplamasıydı. Kan revan içindeydi bedeni. Omuzunda derinden kesildiği belli olan bir yara vardı. El izleri... Bütün vücudunu ele geçirmişti.

"Ağlamayın," dedi küçük bir çocuk gibi. "Geçti ki... Acımıyor hiç bir yerim." Gözyaşlarını silip gülümsemeye çalıştı zorlukla. Sonra bir elini Uraz'ın, bir elini Çakır'ın yanağına koydu. Onlarında gözlerinden akan damlaları sildi usulca.

ERİK AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin