Break Me|

547 78 30
                                    

"Now all of my friends are missing again
'Cause that's what happens when you fall in love
You don't have the time, you leave them all behind
And you tell yourself it's fine, you're just in love
And I don't get along with anyone
Maybe I'm the problem
Maybe I'm the problem"

...

Hyunjin'in hastanede geçirdiği sekizinci gündü.
Keşke sekiz gün önce ölseydim, dediği sekizinci gündü.

Yaşadığını hissetmiyordu. Ciğerlerinde hissettiği havanın, içini yaktığını hissediyordu. Dayanabileceğini de zannetmiyordu, eskisi gibi güçlü değildi. Gücünü yitirmişti.

Bilincini açtığında polis memurları toplanmıştı başına, umudu vardı. Gerçekten bu yaşadığı her şeyin biteceğine dair bir umudu vardı içinde. Ama polis ona bunu yapanların sadece bir özür dilekçesi ve ayda bir defa gönüllük işleri yapması karşılığında serbest bırakmıştı.

Hyunjin insanlara karşı umdunu kaybetmişti. Artık nereden başlayacağını, nasıl toparlanacağanı bilmiyordu. Yakında taburcu olacaktı ve okula geri dönecekti. Hyun, sadece rahat bir nefes almak istiyordu.

Lee Minho. Kendisini ziyaret etmeye birkez olsun gelmemişti. Kimse gelmemişti. Zaten çoğu arkadaşı okulunu değiştirmiş bu olay sanki hiç yaşanmamış gibi hayatına devam etmişti. Hyunjin, kendinden birkez daha nefret etti. Belkide gerçekten yaşamayı hak etmediğini düşündü.

Kendisini defalarca kez değersiz hissetmişti. İlk defa bu kadar acıtmıştı bu his. Yaşamasının bir anlamı olmadığını ilk defa bu kadar net hissetmişti.

Belki şuan aldığı bıçak yarası fazla derin olmadığı için nefes alıyor olabilirdi ama aynı yara kendisinde hiç kapanmayacak ve nefes almasını zorlaştıracak başka şeyler açmıştı içinde.

Hyunjin artık bir şeyleri içinde yaşamaktan yorulmuş ve her şeyi bitirmeye karar vermişti.

...

Minho, okul çıkışı kendisini çatı katına sürükleyen çocuğa şaşınlıkla bakıyordu. Bundan olsa gerek kendisini sürüklemisine izin veriyordu. İlk defa onu bu kadar sinirli görmüştü ve bu açıkçası onu biraz endişelendirmişti.

Hyunjin, kapıyı sertçe açtıktan sonra tiksinircesine elini çekmişti Minho'nun bileğinden. Okula geri döneli bir hafta olmuştu, hiçbir şeyin değişmemiş olması çıldırmasına sebep olmuştu. Özellikle Minho'nun hâlâ aynı olması. Yüzüne bakabiliyor olması, alaycı gülüşüyle şuan kendisine bakması.

"Bana bunu neden yapıyorsun?"

Sesinin kendinden emin çıkmadını istedi Hyunjin. Ama kendini tutamadı ve kısık sesi, titredi. Minho, beklemediği ani çıkışla gülümsemesinin yavaşça dudaklarından silinmesine izin vermişti.

Hyunjin, kendisiyle konuşmazdı. Bir haftadır bir kere bile konuşmamıştı da, birden ne olduğunu idrak edemiyordu.

"Sana bir şey mi yaptım? Size bir zararım mı dokundu? Neden bana bunu yapıyorsunuz? Neden hâlâ karşımdasın? Neden hiçbir açıklama yapmıyorsun?"

Üç sene uğradığı zorbalık karşısında ilk defa katlanamadığını hisseti Hyunjin. Fiziksel acıya dayanabiliyordu ama ruhsal olarak sınırını çoktan aştığını biliyordu. Aklını kaçırmış gibi hissediyordu. Ya da aklını kaçırmak istiyordu. Çünkü zihni kendisine fazlası ile acı çektiriyordu.

Aklına yaşadığı şeyler geldikçe ağlama isteğini bastırması zorlaşıyordu Hyunjin'in. Özellikle Minho karşısında onunla dalga geçer gibi durması onu delirtiyordu.

Minho gülümsedi. Hyunjin, Minho'dan nefret etti. İçindeki Minho'ya karşı beslediği her bir duygunun nefrete dönüşmesine izin verdi.

"Nedeni yok."

Hyunjin olduğu yerde donduğunu hissetti. Haraket edemedi. İçine çektiği nefesi geri veremedi. Bağıramadı. Hiçbir şey yapamadı. Duyduğu iki kelimelik, tek cümlenin zihnini dağıtmasına izin verdi.

"O yüzden benden bir açıklama bekleme, sorunu kendinde ara. Herkes senden nefret ediyorsa vardır bir sebebi, değil mi?"

Minho, elini Hyunjin'in omzuna koyup acırcasına sıvazladı. Hyunjin, hiçbir tepki veremedi. Onu çatı katında yalnız bırakıp gülümseyerek gittiğinde bile,

Sadece yaptıklarından dolayı pişman olmasını istedi. Çokça pişman olmasını. Çünkü Hyunjin kin tutmak için dâhi kendini çok yorgun hissediyordu.

...

Reflections, HyunhoWhere stories live. Discover now