Vice Versa (2)

2K 167 114
                                    


-Cengiz-


"Abi geldik."

Anlamadan kafamı yaslandığım pencereden ayırdım. Ön tarafta oturan şoför yana doğru dönmüş, tuhaf bir şekilde suratıma bakıyordu.

"Adres burası?" camdan dışarı bakıp, yaşadığımız apartmana görünce hızlı bir şekilde gerçekliğe çekildim. Ne ara bardan çıkmıştım, taksiye binmiştim muallaktı. Kafamda yankılanan tek şey Boran'ın söyledikleriydi. Günlerdir kazan gibi olan kafam kendini uyuşukluğun pençesine öyle hızlı bırakmıştı ki, sudan çıkmış balık gibi hissediyordum kendimi.

"Kusura bakma." diyerek cebimden para çıkardım. Apartmanın önüne kadar attığım her adımda biraz daha uyuşuyordum sanki. Ama bir yere kadar. Çünkü az sonra merdivenleri tırmanıp onun kapısının önüne vardığımda işler değişmişti. Şimdi avuç içlerimde hissettiğim nabzımın sesinden başka bir şey duyamıyordum. Titreyen ellerimi sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Ne bir giriş cümlesi tasarlamıştım buraya gelirken ne onun tepkisini kestirebiliyordum.

Yalnızca uçar adımlarla kapısında bitmiş ve onu görmediğim günlerin bıraktığı boşlukta şimdi bambaşka olasılıklarla dolup taşıyordum.

Çekinerek kapısını bir kere tıklatıp, bir adım geri çekildim. Kapıyı açmasını beklerken hala kelimeleri mantıklı bir diziye sokup cümle kuramayacak durumdaydım. Kendi kendime mırıldanır halde 'akışına bırak oğlum' telkinlerim bile işe yaramıyordu.

Bir hafta olmuştu. Tam bir hafta. Onu yakından görmeyeli. Konuşmamıştık. Gözleri bile değmemişti bana. Yoksunluk hissinin beni delirtmemesini sağlayan tek şey başka dertlerimdi. Ama şimdi burada, kapının önünde dikilirken kafayı yiyecektim. Bir giriş cümlesine ihtiyacım vardı, aynı sessizliğin kurbanı olmamamız lazımdı.

Ki az sonra, kapı aralandığında karşımda gördüğüm mavi gözlerle tüm düşüncelerden kopmam yalnızca bir saniyemi aldı.

Konuşmayı bilmiyordum. Hamlem yoktu. Aptal gibi önünde dikilip onun bir şey yapmasını beklemekten başka bir çarem de. Hissettiklerimin hepsi birbirine dolanmıştı. Dizlerimdeki derman bile çekiliyordu. Perte çıkmamam için bana dokunması lazımdı.

Kaşları ilk önce şaşkınlıkla havalanıp hemen ardından sinirle çatıldı. Mavi gözleri beni sert bir şekilde deşerken tüm kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Biri ağzıma kilit vurmuştu, aptal dudaklarım aralanıp boş bir nefes salmaktan başka bir boka yaramıyordu. O kadar gün sonra kapısında dikilip suratına boş boş bakmak değildi buraya gelmekteki niyetim. Burnunun üstüne düşen gözlüğünü itip alt dudağını ısırdı. Onun bu hali bile beni çıldırtmaya yetiyordu. Ne için gelmiştim kapısına? Boran'ın söylediklerinden sonra resmen kendimden geçmiştim. Doğru muydu? Zaten hissettiğim bir şeyi yüzüme öyle apansız vurmuştu ki? Bunu beklemişim gibi. Bir ışık. Şimdi işte dünyanın en güzel ışığı tam karşımda duruyordu. Ellerim ona doğru uzanıp, ona dokunmamak için kasılmıştı resmen. Bu ışık ya beni kör edecekti ya da karanlıkta çürümeye başlamışlığıma renk verecekti. Böyle bir his. Onun önünde daha önce çaresiz olduğumu hatırlıyordum ama bu öyle bir şey değildi. Felç geçiriyormuşum gibi. Bildiğim tek panzehir oydu. Ve tepkisinden ilk defa korkuyordum. Çünkü şimdi olduğum yerde şüphe yoktu. İtiraf da yoktu belki ama duymuştum. Taşların yavaşça yerine oturmasına yaramıştı o salağın söyledikleri.

İçimi kemiren özlemle baktığım suratından ne anlamam gerekiyordu bilemiyordum. Benim gibiydi belki de. İlk hamleyi yapacak cesaretim yoktu. O yüzden içimdeki yangına rağmen hareketsizce onun bir şey yapmasını bekledim. Neyse ki beni çok bekletmedi. İnce bedeni, üzerime doğru bir adım attığında, irkilerek dikleştim. Kimsenin karşısında böyle olmuyordum. Kontrolü kaybetmek ve korku. Bileğimi güçlü bir şekilde tutup, beni içeri çekti. Sarı ışığın aydınlattığı koridordan arkasından adımlarken, kalbim uyuşuyordu. Beni odasına götürüp, kapıyı kapattı. Hala tek kelime etmemişti. Sonra beni yatağa doğru attı. Benden güçsüz olmasına rağmen şimdi öyle hissetmiyordum. Ben küçücüktüm, o ise dev gibi. Yatağın üstünde sırt üstü kollarımın üstünde durduğumda bana bir kaç saniye bakıp, üstündeki tişörtü tek hamlede çıkarıp yere yolladı.

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin