4. Bölüm ☾

3K 135 26
                                    

ŞEHİR ORMANI, Ev

Aniden son bulan karanlık ve tüm hücrelerde yayılmaya başlayan acı hissi. Uzun süredir acıyla uyanmaya alışık olmayan Heaven için bu sabah hiç normal değildi. Bacaklarıyla üzerindeki pikeyi ittirdi ve yattığı yerde doğruldu. Karnında ve bacaklarına hiç de normal olmayan ağrıyı hissediyordu. Normalde olması gereken yaralarının dakikalar içinde iyileşip eskisinden farklı hissetmemesiydi fakat o anda çok büyük olmasa da acıyı hissediyordu.

Zihni çok bulanıktı. Gözlerini kapatıp neler olduğunu hatırlamaya çalıştı fakat her şey kopuk kopuktu. En son bir büyüye çalıştığını hatırlıyordu. Zihnini biraz zorladığında ise ellerinden çıkan siyah kordonlar gözlerinin önünde canlandı. Ardından bir kadının konuşmalarını, karnında ve bacaklarında hissettiği kordonları bir bir hatırlamaya başladı. Hatırladıkça yaraları daha çok sızlıyor, içini daha da büyük bir sıkıntı kaplıyordu.

Kalbi hızla çarparken yataktan kalkıp odasına baktı. Çoğu şey yere düşüp kırılmıştı. Büyük ihtimal bütün evde böyle diye düşündü Heaven kafası karışmış bir şekilde. Etrafına bakarken kadının "Kendi lanetinden güç almamalıydın," diyişi kulaklarında yankılanıyordu.

"Caleb... Caleb ile konuşmam lazım," dedi kendi etrafında bir tur dönüp odaya bakarken. Kafası o kadar karışmıştı ki dün gece neler olduğunu bile zar zor hatırlayabilmişken hissettiği acı hiç de yardımcı olmuyordu o anda.

Kalbi giderek hızlanmıştı. Büyüye salonda çalıştığını hatırlıyordu. Onu Caleb mı yatağına taşımıştı? Fakat Caleb'ın uzun saatler boyunca gelmeyeceğini sanıyordu. İçini kötü bir his sardı. Hızlıca kapısını açıp Caleb'ın odasına yöneldi. Bacakları sızlıyordu. Caleb odasında yoktu. Yatağı bomboştu, hiç bozulmamıştı bile.

Heaven korkmaya başlamıştı. Hayatında önem verdiği tek insanı düşünüyordu o anda. Ya başına bir şey geldiyse diye geçirdi aklından. Heyos onları yakalamak için önlemleri maksimum seviyeye çıkartmıştı.

Caleb'ın odasından hızla çıkarken "Caleb!" diye seslenmeye başladı. Banyoyo kontrol etti, orada da yoktu. "Caleb neredesin?" Gözleri yaşlarla dolmuştu.

Banyodan çıkarken merdivenden gelen sesleri duyunca hemen oraya yöneldi. Ani bir hareket yaptıkça yaraları sızlıyordu.

"Caleb?"

Merdivenlerden çıkan kişi Caleb değildi. Kıvırcık saçları ve endişeli gözleriyle Heaven'ın karşısında dikilen Blake, Heaven'ın ona karşı bir atak yapmasına izin vermeden "Caleb aşağıda, uyuyor," dedi ve Heaven'a yaklaştı. "Sen iyi misin Heaven? Seni bulduğumuzda gerçekten çok kötü bir haldeydin. Ne oldu burada?"

Heaven hiçbir şey anlamadan Blake'e baktı. İçini karanlık bir öfke sarmaya başlamıştı. "Sen neden buradasın ve Caleb neden aşağıda uyuyor?" Blake'ten cevap beklemeden merdivenlerden olabildiğince hızla aşağıya indi ve karşısındaki manzara karşısında şok olmuş bir şekilde olduğu yerde kala kaldı. Blake de arkadından inip karşısındaki manzaraya katıldığında dili tutulmuştu adeta.

Karşısında tam tamına 3 alfa ve sürüsü duruyordu. Kurtlardan kimisi ayakta dikiliyor, kimisi salonla birleşen yemek odasındaki masada oturup bir şeyler atıştırıyor, kimisi de deri koltuklarına yayılmış bir şekilde bekliyorlardı. Heaven'ı fark ettiklerinde hiçbiri bir şey söylememiş, sanki hepsi kendilerini zorunda hissetmiş gibi bir saygı gösterisi olarak başlarını eğmişlerdi; sadece üç alfa bunu yapmamıştı. Üçü de anlayışlı bir şekilde ona bakıyordu. Hepsi de konuşmaya başlamak için başkasından adım bekliyordu sanki. Ortama rahatsız edici bir sessizlik çökmüştü.

Gücün Ötesinde I | UYANIŞ Where stories live. Discover now