9. Bölüm ☾

1.6K 89 5
                                    


DOBROTA, Devlet Binası

Dobrota'nın deposundan geriye kalan tek şey rüzgarın dağıttığı küllerdi. Devasa depo, saatler içinde yanıp kül olmuştu ve yapılan her şeye rağmen yangın söndürülememişti. Dobrota halkının aylarca emek vererek topladığı ekinler, her şeyleri yok olup gitmişti. Dobro, halkı sakinleştiremiyordu. Halk isyan etmek üzereydi, bundan sorumlu olanların kellesini istiyorlardı. Onların kellesini alamazlarsa da devlet binasının kapısına dayanıp isyan çıkaracakları aşikardı. Dobrota ırkı melek gibi görünse de adalet konusunda acımasız, kibirli bir ırktı. İstediklerini elde edemezlerse devlet binasındakilerin kellesini alır ve yönetimi devirir, hayatlarına devam ederlerdi. Dobro da dahil olmak üzere yönetimin başındaki herkes bunun farkındaydı.

Devlet binasının içinde anormal bir hareketlilik hakimdi. Dobro odasında bağırarak depo nöbetçilerini azarlayıp tehdit ediyor, Dobrota ordusunun başındakiler Dobrota'nın dört bir yanında keşif birlikleriyle iz arıyordu. Güvenlik önlemleri maksimum seviyeye çıkarılmıştı. Halktan korkan yönetim bir yandan özel timlerini halkın yaşadığı mahallelerinde bekleterek hazırda tutuyordu. Dobrota yollarındaki ışıklar, kıpkırmızı bir şekilde yanıp sönüyordu. Dobrota'ya kırmızı rengi hakimdi bu korkunç günlerinde. Bu asırlardan sonra ilk kez olmuştu. Bugün Dobrota tarihi kitaplarına "Kırmızı Gün" olarak geçecekti.

Dobro, Beatus'un başkanı Patrick'i Dobrota'ya çağıralı yarım saat olmuştu. Ondan geçiş kapısı raporlarını istemişti. Depoyu ateşe veren kişinin Dobrotalı olabilme ihtimalini sıfır olarak görüyordu, haklıydı da. Dobrotalılar kendi hayatlarıyla oynamazlardı, canlarına fazla düşkündüler. Birbirlerine de zarar vermeyecek kadar asildiler. Tek bir seçenek vardı, dışarıda gelmiş bu öldürülmesi gereken yaratığın nereden geldiğini öğrenirlerse işleri çok daha fazla kolaylaşırdı.

Dobro, nöbetçileri son kez tehdit ettikten sonra, odasından def etti. Dirseklerini masasına koyup iki elini başının arasına aldı ve başını ovuşturmaya başladı. Çok sinirliydi ve bunu yapanları ya da yapanı bulursa bizzat halkın eline verip linç edilmesini zevkle izleyecekti. Dobrota halkının çoğu ekinlerle beslenirdi, önlerindeki aylarda ne yapacaklarını bilmiyordu. Halkın öfkesi bir yana da bu yüzdendi.

Birkaç dakika sonra kapı tıklatıldı. Dobro ince ama yaşlı sesiyle gir diyerek bağırdıktan sonra, Patrick elindeki siyah deri çantasıyla içeri girdi. Arkasından kapıyı kapattıktan sonra Dobro'nun masasının önündeki koltuklara oturdu.

"Olanlar için çok üzgünüm, Yüce Dobro. Siz haber verdiğiniz an hızlı bir şekilde kapıların raporlarını inceledik. Görünen o ki, yangının çıktığı saatlerden kırk beş dakika önce, Heyos'tan bir kapı açılmış, yangının başlamasının ardından on dakika sonra da Heyos'a geri bir kapı açılmış. Onun dışında herhangi bir Dobro'ya giriş eylemi olmamış dün. Bunlar da kanıtlı raporlarımız," dedikten sonra yapmacık bir üzüntüyle elindeki çantadan birkaç sayfalık raporunu çıkarıp Dobro'nun masasına bıraktı.

Dobro öfkeyle raporları aldı. Nasıl bunu tahmin edemediğini düşündü, bunu Heyos dışında kimse yapamazdı. Bir anlığına bunu Omnia ve Caleb'ın yapabileceğini de düşünse, Beatrix'i kurtarmalarına yardım ettiği için bunu yapmayacaklarından emin olmuştu. Heaven'ın o kadar da kötü biri olduğuna inanmak istememişti. Haklı da çıkmıştı. Küstah Heyo, belki de Beatrix olayını eline yüzüne bulaştırdığı için kendisinden intikam almak istemişti. Ama bu burada kalmazdı, bu resmen soğuk bir savaşın başlangıcıydı. Dobro bu soğuk savaşta asla geri kalmayacak, Heyo'ya hak ettiği karşılığı verecekti. Omnia'lı ya da değil, aralarında büyük bir atışmanın başlangıcıydı bu.

"Teşekkürler Patrick, çıkabilirsin. Sana da teşekkür ediyorum. Yakın zamanda sizinle bir toplantı yapmayı da düşünüyorum, bu konuyu kurulunla konuş, iki tarafın da insanların yanında olduğunu unutmadan ve unutanlara da hatırlatarak."

Gücün Ötesinde I | UYANIŞ Where stories live. Discover now