✰yıkım severler

619 72 91
                                    


my chemical romance / demolition lovers

-

güneşin doğmasına on dakika var, Taehyung uyuyor ve ben kan çanağına dönmüş olduğundan emin olduğum gözlerimi daha yavaş kırpıyorum. taehyung'a bakıyorum.

uzun kirpikleri ve sarı saçları dün döktüğü terlerden dolayı yağlı gözüküyor. ağzı hafif açık duruyor. hatta son beş saattir dudakları ve ağız kıvrımına odaklanmasam fark edemeyeceğim o gülümsemesi.

gülümseyerek uyuyor.

belime tutunmuş olan ellerini okşuyorum. burnu hâlâ göğsümde olduğundan her nefesini takip ediyorum.

göğsümdeki taehyung'un aldığı nefeslerin ritmini dinliyorum. yarım açık pencereden esen rüzgar açıkta kalmış bacaklarına çarptıkça daha hızlı nefes alıyor. yorganı düzeltip kafasını omzuma daha çok yaslıyorum. havanın bu halini sevmemişti bacakları.

kafası en rahat konumunda, benim omzumdaydı. burnumu saçlarına götürüyorum. alkolle karışmış parfümünün kokusunu daha yoğun alıyorum artık. soluklanmayı sevdiğim en güzel ibadet yerim.

şimdi ise gözlerimi kapatıp uzun süre uyumamış olmamın acısını çekiyorum.

Ve ardından uzaya fırlatılan roketlerden bile daha hızlı şekilde, zaman diliminin daha farklı olduğu dünyaya dalıyorum.

rüyaya.

güneş tamamen doğmuş, yer yüzüne yalancı soğuk ışıklarını gönderirken, kapalı gözlerime de uğruyor. uyku sarhoşuyum ve yorgunum. en çok yorgunluktan nefret ederim ama uyumanın yorgunluğundan bambaşka boyutta nefret ediyorum.

bu nefretin başrolü ise daha ortaokulda okuduğum bir yazarın cümleleriydi. şöyle diyordu uykunun yorgunluğu ve rüyalar için: "Ve kimse farkında değil, bedeninin sabahki yorgunluğumun, çok uzaklardan göz açıp kapayıncaya gelmesinden kaynaklandığının."

ona göre gözler ışık hızını bile alay konusu ederdi gözlerin rüyaya geçiş hızı.

yorardı da bir o kadar.

yorulmaktan yorulmuş biri -ki bu kişi ben oluyorum- işine gelen her anlamı çıkarması kaçınılmazdı. hele daha ergenliğinin en uç noktalarında iken.

perdenin yetişemeyip güneşin girmesine izin verdiği yer gözüme uğruyor şimdi. burnumu ve gözlerimi sıkıyor, kırıştırıyorum devamlı. uykuya devam edemediğimi fark edince bırakıyorum güneşe direnmeyi.

şimdi sadece gözlerimi açabilmeyi bekliyorum. biraz daha uyumak istiyorlar ama kontrol etmem gereken biri var diye hatırlatıyorum kendime. Taehyung. Yatakta döndüğüm için arkamda kalmış.

dikleşip uykulu gözlerimle yattığı yere dönüyorum. yok. o, yoktu.

sanırım çok da önemli değil.

geri uyuyamam, keşke o siktiğimin güneşi ben burada çürüyüp yok olana kadar çıkmasaydı ortaya.

ellerimi başıma koyuyorum. ağlamak istiyorum. ne elimden bu soruna çözüm geliyor, ne de Taehyung'a bir şeyleri anlatabiliyorum.

içkiye ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. belki bir gün içkinin dozunu kaçırıp zehirlenirim. Kim bilir?

ama zihnim bu kadar ezikçe bir ölümü kaldırabilir mi bilmiyorum. tabii önce zihnimin beni ve benliğimi kaldırabilmesi gerek.

yapacak bir şey yok diyorum kendime. bu işkenceyi bir yerde geberene kadar çekmek zorundayım. elimi komidine uzatıp bir sigara yakıyorum. vücudum başlığa yaslı.

Irelia ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin