Kâbus

8 1 1
                                    

Kadın hâlâ konuşuyor sakin olmamla ilgili bir şeyler söylüyordu. Bense sarışınım ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafımıza bakıyordum.

Yalan söylüyor hayır

"Hayır bu imkansız. Siz, siz yalan söylüyorsunuz. Bu olmuş olamaz. O yaşıyor!"

"Hayır Bahar hanım. Neden yalan söyleyim size. Bakın, zor biliyorum"

"Hayır. Hayırr"
Hıçkırıklara teslim olurken telefonu düşürdüm elimden. Beni bırakamazdı o. Bırakmazdı.

    Siren sesleri beynimin içinde ötüyor acıma daha çok acı katıyorlardı ve beni yüzümü yıkamam için bir oraya bir buraya sürükleyenler de bırakmıyorlardı acılarımla beni tek başıma.

Geldiler yine en güzel anılarım aklıma.
Yağmurun altında beni döndürdüğü zaman, evlendiğimiz gün, yapmayın lütfen.
Gözyaşlarım bugün bitmesin. Herşey bir günlük olmasın.

   Yanımdakiler evlerine gidecekler yine gülecekler. Bunu yapmak zorundalar.
Unutmak herşeyi çözer diye düşünürler.
Ama ben yapamam. Seni unutamam. Neden diye sorma sevgilim. Kelimeler anlatamaz.

    Mezarına konarken. Yaşlı gözlerle son kez baktım sana. Ah, yüzünü göremedim. Gözlerine bakamadım.

Gözlerimi açıp kapattım. Ellerimi birleştirdim dizlerimin üstünde. Ellerinle bana varlığını hissettirmedin sarışınım.

    Kolay olmadı mezarını bırakıp eve gitmem. Yanımdaki herkes, evet şimdi yanımda değiller. Evde tek başıma ne yapacağım şimdi.
Üşüyorum sensiz.
~

Yağmur yağdı sonraki üç gün boyunca.
Yataktan çıkamadım koklayamadım havayı.
Sensiz herşey saçma. Herşey renksiz.

Bir hafta geçti sevgilim. Yapamıyorum. Olmuyor.

Sonsuzluk için güzel bir yer seçmişim ki düşünceler sardı her yerimi. Dayanamazdım. Dayanamadım.
Köprünün taş duvarına çıktım. Baktım aşağıya. Su çok derin değildi ama keskin taşlar son verirdi hayatıma. Kollarımı açtım ve ayağımı kaldırarak boşluğa adım atarmış gibi yaptım. Derin bir nefes alarak ayağımı geri çektim

Ya ölmezsem? Ah acıyor her yerim. Gözyaşlarım durmadılar akıp gittiler hemen.

" Hey atlayacak mısın?"  Küçük bir çığlık atarak etrafıma bakındım.
" Burdayım " diyerek çıktı ışığa doğru.

" Bugün boş olur diye gelmiştim. Doluymuş meğerse " Sırıttı hafiften.
Ne dediğini anlayamadım. Suratımın aldığı şekile bakarak kahkaha attı.

" Bak ölmek isteyen bir sen değilsin " dedi bana.

" Ne? Neden? Yani sen neden ölmek istiyorsun?"

"Sen neden narin prenses?"

"Ben, ben mi? " Karanlığa bakarak düşündüm onu

"Hayatından çok sevdiğin biri sonsuza kadar çıkıp giderse ne yaparsın?" Baktım tekrardan. Taş duvara oturmuştu

" Hmmm. Ne mi yaparım? Ah, eğer çok ama çok seviyorsam bu yolu seçerdim. Tabi öyle biri olsaydı"

"Bende bu yolu seçtim işte"

"Hayatına son vermek bu kadar basitmi prenses?"

"Bunu sen mi söylüyorsun?"

"Hey, ne varmış bunu ben söylüyorsam!?"

"Sende bunun için gelmedin mi?"

"Eee, evet. Ama geliş nedenleri farklı."
Güldü.
Cidden her şeyi dalgaya vuruyordu. Yanaklarımdaki yaşları sildim.

" Sıramı çaldın şimdi otur da telafi olarak biraz lak lak edelim"

Ciddi miydi? Gülüşü yüzünden ayrılmıyordu. Ah oturup konuşmak istemiyordum. Ama kötü bir tepki vermek de istemiyordum.
Ayakta durduğum yere çöktüm. İç çekti ve

"İlk ve son kez diyip atladığım geceyi andırıyorsun."
Dedi.

~•
Devam etsem mi bilemiyorum.
İstek gelirse devam ederim gelmezse silerim sanırım^_________^

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 25, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SonumWhere stories live. Discover now