pilot

142 14 4
                                    

"Her zamankinden lütfen

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Her zamankinden lütfen." mırıldanarak konuştuğum için miydi, yoksa görünüşümden miydi emin değilim ama, kasadaki kısa saçlı kadının bakışları pek de şirin değildi. Anlaşılan her zaman ne sipariş ettiğimi bilmiyordu. "Yani... Ekstra sütlü latte alacağım."

"Sıcak?" Diye sorduğunda başımı salladım. Bakışlarını bir süre daha üzerimde hissetmek tuhaf olduğu için ellerimi paltomun ceplerine soktum ve rahatsızca etrafa bakındım.

Sabah saatlerinde kafenin bu kadar kalabalık olması normal olmalıydı. Herkes işine ya da okuluna gitmeden önce atıştırmalık bir şeyler alıyordu. Paket sırası bekleyen birkaç kişiyi görebiliyordum. Sarışın genç bir oğlan Boston'da kış ortası olmasına rağmen ince bir kapüşonluyla sabırsızca siparişini bekliyordu. Arkasında gülüşerek sohbet eden orta yaşlı bir çift vardı. Sadece arkadaş da olabilirlerdi tabii. Ama adamın bakışlarının boş olmadığını ben bile görebiliyordum.

Kafenin bar masası tarzı olan kısmı yalnız takılanlarla doluydu. Kulaklığını takıp kendini soyutlamış bir liseli, yağmur yağmayacağı belli olsa da sarı yağmurluk giymeyi tercih etmiş başka bir liseli ve uzun boylu bir adam vardı.

Kumral adamın gözlerinin, ben ona bakmadan önce de üzerimde olduğunu fark ettim. Yüzünde tek gözlü uçan yaratık görmüş gibi, şaşkın bir ifade vardı. İnsanları izlediğimi görmüştü belki ve buna verdiği bir tür tepkiydi o ifadesi. Gözlerimi kaçırmak istedim ama bunun pek mümkün olduğunu hissetmiyordum. Beni ona kilitleyen bir şeyler vardı.

Biçimli burnunun ve kusursuz kesilmiş sakallarının üzerimde uyandırdığı tanıdıklık hissini görmezden gelmek istedim. Her şey ağır çekimde gibiydi. Saçlarının dokusu onu inceledikçe sanki parmaklarımı gıdıkladı. Hiç duymadığım kıkırtısı doldu kulağıma. Güzel kokuyordu, erkeksi bir koku...

Şakaklarıma keskin bir acı saplandığında bana seslenildiğini duydum.

"Siparişiniz hazır!" Omzuma bir el dokunmuştu. İrkilerek o yöne döndüm. Kasada konuştuğum kadın kahvemi uzatıyordu. Gülümseyip teşekkür ederken üzerinde adım yazan bardağı aldım. İçimde tuhaf bir his vardı. Tedirgindim ve yeterince sıkı giyinmiş olmama rağmen titredim.

O noktadan sonra ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bacaklarım beni biraz önce ölümüne süzdüğüm adamın yanına götürdü. Tam yanındaki boş sandalyeye oturdum. Yüzümde bir gülümseme vardı ve asla silemiyordum, asla.

Tuhaftı.

"Merhaba." dedim en azından daha ucube görünmemek adına.

Bana döndü. Mavi gözleri az önceki parlaklığını koruyordu. Adem elmasının kalkıp inmesini seyrettim. "Merhaba." Sesini duyduğum an kalbim öyle hızlı attı ki, tüylerim diken diken olmuştu. Üşüme hissi vücudumda yayılmaya devam etti. Bu yüzden de ellerimi montumun cebinde saklamak zorunda kaldım. En azından, tuhaf his geçene kadar.

"Soğuk bir gün, değil mi?"

Yeniden yutkundu ve başını salladı.

Göz ucuyla bardağında yazan isme baktım.

Chris.

"Hoş bir isim." İltifat benden çıksa da yanaklarımın kızardığını hissettim. Gülümsedi. Gözlerini kırpıştırırken onu seyrettim. Kaç yaşındaydı acaba?

"Teşekkür ederim."

Elimi tokalaşması için önüne doğru uzattım. "Ben Keyanna."

Gözleri elimde bir süre dolandı, yanlış görmediysem derince içini çekti. Onu sıkıyor muydum? Rahatsız ettiğim düşüncesi yüzünden elimi hemen geri çektim.

"Hem soğuk, hem kötü bir gün anlaşılan." diye mırıldandım ve kalkıp gitmek için kendimi zorladım. Ama yapabildiğim en başarılı şey, arkamı dönmek olmuştu.

Kahvemden bir yudum aldım. Sıcak tanıdık tadın vücuduma yaydığı ısıyı hissederken dışarıyı seyrediyordum. Güneşin parlamasına rağmen ayaz bir soğuk hissediliyordu. Kafeye giren her müşteriyle içeri soğuk hava dalgası yayılıyordu.

Kollarımı yeniden bedenime sardım ve kendimi ısıtmaya çalıştım. Bu ay kar yağmayacak, sadece soğuğu gelecek diyordu annem. Anlaşılan fazlasıyla haklıydı.

"Üşüyor musun?" Chris'in sesini duyunca ona döndüm. Burnunun ucu hafif kızarmış ve gözünün içindeki damarları belirginleşmişti. Daha şefkatli bakıyordu.

Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı salladım.

Ellerindeki eldivenlerini çıkardı. Kollarımın altına sıkıştırdığım ellerime uzandı ve giymem için bana yardım etti.

Dokunduğu yerler karıncalanmaya başlamıştı. İstemsizce irkildim. Bunu fark edince eldiven giyme işini bana bıraktı.

Bir şeyler normal değildi.

Onun büyük ellerine tam oturan eldivenler, bende ellerime poşet geçirilmiş etkisi yaratmıştı. Komik duruşlarına karşı dudağımı ısırdım. Daha sonra Chris'le aynı anda birbirimize baktık. Kendimi tutamayıp güldüğümde o da bana katıldı.

Gülüşü çok güzeldi. Öyle sıcaktı ki, kesinlikle artık üşümüyordum.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım.

Başını salladı ama bu kez konuşmayı devam ettirmek isteyen oydu. "Okula gidiyor musun?"

"Diğer dönem başlayacağım." dedim.

Dışarıdan bakıldığında küçük biri gibi göründüğüm için genelde en fazla lisede olduğumu sanarlardı. Bu yüzden de Chris'e diğer dönem başlayacağımı söylediğimde şaşırmasını beklemiştim. Ama hiçbir mimiğini oynatmadı, hiçbir duygu belirtisi göstermedi.

"Anladım."

"Bir dönemliğine eğitim dondurma hakkımı kullanmıştım. O yüzden diğer dönem başlayacağım." hakkımda gereksiz bilgiler verirken onunla konuşmak için can attığımı saklayamadım.

Kahvesine döndü ama içmeden önce dudağını ısırdığını gördüm. Söylediklerime tepki vermemesi biraz canımı sıkmıştı. Bu, benimle ilgilenmediği anlamına gelirdi.

Akıllı kol saatini kontrol etti. Saatin ekran ışığı yanıp söndü ve bir mesaj aldığını gördüm. Mesajı okuma isteğiyle yanıp tutuştum. Öylece oturup kahvesini kafasına dikmesini sonra da eşyalarını alıp ayaklanmasını seyrettim.

"Gitmem gerekiyor." dedi sabırsızca. Mavi gözlerini benimkilere dikti. Bakışları sanki başımı delip geçmiş gibiydi. Şakaklarımda yeniden bir ağrı hissettim. Chris kesinlikle evimin yakınlarında kahve içen sıradan biri değildi. Onda bir şey vardı. Bir his. Tanıdık bir his. "Hoşçakal güzeli-" boğazını temizledi. "Hoşçakal Keyanna."

Merhabaa!

Böyle bir kurguyu birkaç gündür yayımlamayı düşünüyorduum ama cesaret perileri henüz gelmemişti..

Şimdi yeni bir Evans kurgusuyla karşınızdayım!

Umarım bu tatlı minik Keyanna'nın kendisiyle ve Evans'la yaşadıklarına ortak olmaktan keyif alırsınız!

Okuduğunuz için teşekkür ederim!

Eleştiri, öneri ve diğer yorumlarınızı bekliyorum!💕💕

Evocation || Chris EvansWhere stories live. Discover now