2.Bölüm:Batıya Göç

38 5 0
                                    

Bran ile Orion'un kafilesi en nihayetinde Yıldız Geçidinden Lila ormanlarına giriş yaptı, hava çoktan kararmıştı ve ormanın içinde tek gecelik kamp kurmaya, yarın yola devam etmeye karar verdiler. Orion; güzel, zarif, yardımsever, hakkını sonuna kadar savunan, tuttuğunu koparan, kararlı bir kızdı. Tıpkı Manas Piral gibi insanlarında onda gözü vardı, ona sahip olmak istiyorlardı ama bilmedikleri bir şey vardı. Orion görünüşü üzerine hiç de savunmasız değildi, kılıç ve yay kullanımında ustaydı. Az çok dövüş sanatlarına da hakimdi, bu sebeple kimsenin yüreği ona yanaşmaya yetmiyordu. Annesini, doğduğu gün fazla kan kaybından dolayı kaybetmişti, hep merak ederdi annesinin nasıl biri olduğunu. Babasını kaybettiği sırada 13 yaşındaydı, ölüm haberini sarayda eğitimi sürerken almıştı, bu ona çok ağır gelmişti çünkü babasına çok düşkündü. Çoğu diğer kız gibi onunda ilk aşkı babasıydı elbette. Vincent hem Kheal'e hem de Orion'a annelik ve babalık yapmıştı, genelde Orion ile ilgilenirdi çünkü bir hanım olmak bir beyefendi olmaktan çok daha zordu bu yüzden yardıma ihtiyacı vardı, böyle zorlandığı zamanlarda imdadına hemen babası Vincent gelirdi.

Kampta büyük bir sessizlik hakimdi. Yurtlarından sürülmüş, yakınlarını kaybetmiş, tüm her şeylerini geride bırakmış, üstüne bir de başsız kalmışlardı. Kafiledekiler krallarına ve öncülerine son derece bağlı, sadakat sahibi insanlardı. Aralarında gelenek haline gelmiş, krallarının öldüğü seneler yas seneleri ilan edilirdi. Kralın öldüğü sene düğünler, eğlenceler yapılamazdı, bu hem krala hemde Gök Toprakları'nın sakinlerine karşı bir saygısızlık olarak görülürdü. Hatta halk efsanesinde yas senelerinde eğlence düzenleyen kişiler Güneş Tanrısı Mitra ve tanrı Zurva tarafından lanetlenirdi. 

Kamp gecesi nöbette duran Bran, Yıldız Geçidi'nin doğusundan gelen onlarca meşale gördü, aceleyle kamptaki askerleri ve herhangi bir silah kullanabilenleri alıp çevreye konuşlandırarak gelenleri karşılamayı amaçlıyordu. Bekleme henüz devam ederken meşaleliler yaklaşmaya başladı, gelenler geçidi nerdeyse yarılamıştı, kamp onların güneybatı yönünde kalıyordu. Kamp muhafızları ağaçların arasından karanlıklar ardında gizlenerek gelenleri, çembere almayı amaçlıyorlardı. Herkes Bran'in işaretini bekliyordu ve işaret geldi. öncelikli olarak Bran olmak üzere bütün asker ve milisler meşalelileri çevreledi, meşaleliler siyah deri zırhlı askerlerdi, Bran sordu: "Kimsiniz, ne ararsınız keder dolu bu topraklarda?" siyah zırhlılardan biri maskesini çıkararak: "Dostunu nasıl tanımazsın?" der. Bu şahsiyet Karagüller Lejyonunun lideri David Greenbranch idi. Bran rahatlamıştı, David'e sarıldı sonra şöyle dedi: "Nasıl hayatta kaldın?" David etrafına bakarak: "Uzun hikaye ve eğer burda durmaya devam edersek açık hedef haline düşeriz." Bran onları kampa götürür ve ihtiyaçlarını giderip dinlenmeye başlarlar. O gece sakin geçer, ardından Mitra ayı aşağı indirir yavaş yavaş, ve güneşi yukarı kaldırıp güneşe üfler, tutuşmaya başlayıp ışık saçar. O günün sabahının erken saatlerinde kafile ile David'in adamları hazırlanmaya başladılar, batıdaki bilinen verimli topraklara yani Lila Ormanlarının batısı, Yıldız Geçidi'nin çıkışından 4 kilometre ötesiydi. Orion buranın yerleşmeye uygun bir yer olduğunu düşünüyordu ama Bran aynı fikirde değildi. Bran kinci bir yapıya sahip bilgin bir kişilikti onun gönlü intikam almaktan yanaydı fakat intikamı asla alamayacağını biliyordu. Ordusu yoktu, mühimmatı yoktu, müttefikleri yoktu...

Kampı toplamalarının ardından batıya doğru yollarına devam ederken Bran geçen geceki soruyu David'e tekrar sordu: "Nasıl kurtuldunuz?" diye. David anlatmaya başlar: "Düşman ordusu kapıdan içeri girdiği sırada en ön saflarda savaşan birlik bizimki idi, ben ve seçkin adamlarımdan birkaçı kralın etrafındaydık ancak kralımız bundan pek hoşlanmadı, çünkü kralımız bana hep şunu derdi: 'Bir ordunun kalitesi komutanlarından gelir, aynı şekilde bir komutanın kalitesi orduyu disiplin haline sokabilmesinden, eğitmesinden ve onlara yol göstermesinden gelir.' İşte o an o söz aklıma geldi ve kralın izniyle düşman ordusunu karşılamaya, ön saflara doğru ilerledim ve gördüğüm şey karşısında donakaldım. Gri Çağların efsanelerinden olan Dahhak'a karşı savaşan insanların notlarında kötülüğün iki hizmetkarı daha olduğundan söz eder. orda gördüğüm şey yapılan tasvirlere çok benziyordu. Ortalama bir insandan daha uzun, simsiyah giyinimli, yüzü ateşin renginde parlıyordu ama gözleri hariç hiçbir yüz hattı görünmüyordu." Bran karmaşık düşünceler içerisine girdi üstelik duyduğu tasviri kraliyet arşivlerinde okumuştu. Yaklaşık 450 yıllık bir kağıtta okumuştu, şüphesiz ki o yazı Gri Çağların sonlarına doğru Dahhak'ın yenilmesine yakın bir zamanda Yeryüzü Tanrıları Savaşında yazılmıştı. Bran sonrasında neler olduğunu sordu, ardından David'in yüzü bembeyaz oldu, sanki olayı ve o korkuyu tekrar yaşıyormuş gibiydi; sonunda ağzından birkaç kelime çıktı ve şöyle dedi: "Kara ateş kılıcı, havada uçan askerlerimiz, aslan kükremesiyle bir kurdun ulumasının karışımı korkunç bir ses." Bran: "Artık nasıl kurtulduğunu anlatacak mısın?" David aynı hislerle şunu söyler: "O varlık bana doğru yaklaştığında etrafımdakilere sığınaklara doğru ilerlemesini ve onlara kafileyi takip etmelerini benimde peşlerinden geleceğimi söyledim çoğusu direkt olarak kabul etmedi ama sonra gitmeleri için ikna ettim. Adeta ateşten yaratılmış varlık üzerime üzerime geldiği sırada kralımız cesurca bir hareket yaparak o varlığa saldırmaya başladı. Kralın hemen ardından bende saldırıya geçtim. Sandığımızdan daha güçlüydü kralı tek hamlesiyle yere serdi ardından kralı havaya kaldırarak; 'Görevin ve saltanatın burada biter Mitra ve Zurvan'ın oğlu' diye ardından kafasını elleriyle  gövdesinden ayırdı. Ben korkudan ne yapacağımı bilemedim, o beni henüz fark etmeden sığınaklara doğru kaçmaya başladım ve adamlarımın yanına ulaştım" dedi ve omuzundaki yara izini Bran'e gösterdi. Yarası çelik omuzluğunu ikiye bölmekle kalmayıp eritmişti adeta, yarası ise yanmış bıçağın deriye değmesiyle oluşan yanık izli kesik gibi duruyordu. Tek farkı gün o yarayı aldıktan birkaç saat sonra yara morarmıştı ve vücuduna yayılıyordu, şuan sağ kolunun yarısı ve sağ koltuk altı tamamen morarmış, sağ eli sararmıştı. Bran telaşlı şekilde: "Bunun ilacı veya bir tedavisi yok mudur?" David yanıtlar: "Hastalığın veya yaranın ne olduğunu, nasıl bir şey olduğunu bilmezsen tedavisini ve ilacını bulamazsın." Bran onun o haline üzülmüştü ne yapacağını pek bilemiyor, kestiremiyordu.

En nihayetinde Lila Ormanlarının batısındaki göletin etrafını yerleşke olarak seçtiler yaklaşık 400 kişilik bir kafile geldikleri ilk gün tekrar çadırlarını kurarak ertesi günü beklediler. kafilenin bir kısım avcıları ve askerleri ormanlara avcılık yapmaya gitti, bazı kısım insanlar ise ormanda yetişen yiyecekleri toplamak için gitti. Kısımlar halinde birbirlerini desteklemeleri Prenses Orion'u sevindirmişti, ormanda geçirdiği vakitlerden beri ona; prenses, naip kraliçe, Mitra'nın kızı gibi hitaplarda bulunulmuştu ama o gerçek anlamda bir prensesti bu yüzden artık ona prenses makamı ile hitap ediliyordu. Önceden yaşından dolayı ve halkla yakınlığından dolayı soylular arasında ona prenseslik yakıştırılmazdı. Hava kararınca erzak için giden insanlar geri dönerler, gelişleri dolu doluydu ve sevinçliydiler çünkü av beklenenin kat kat üstünde iyi geçmiş üstelik ormandaki meyve çeşitliği fazlaymış. Ziyafetler verildikten sonra Prenses Orion yüksek bir yere elinde şarap kadehi ile konuşma yapmak ister ve şöyle söyler: "Kayıplar gözünüzü boyamasın, geldiğiniz yerde ölüm vardı burada ise yaşamın ta kendisi var. Orada sınıfsal farklılıklar, kölelikler, zorbalıklar ve daha nice günahlarımız vardı. Belkide Tanrı Zurvan bize ikinci bir şans daha verdi hayatımızı düzenlemek için günahlarımızı geride bıraktığımız gibi acılarımızı da geride bırakmalıyız. Geçmişte hapsolanlar özgürlüğü bilemezler ve acının kölesi olurlar." der ve şunları da eklemeyi unutmaz: "Hadi gelin kadeh kaldıralım, kardeşlerimiz ve kralımız için." kralımız dediği yerde sesi titremişti ama fark eden kimse olmamıştı. Kadehler yudumlandı ve ziyafet başladı. Ancak sessiz bir şekilde, aksi takdirde inanışları neticesinde lanetlenirlerdi.

Artık gece olmuştu, etraf toplanmaya başlamış kafilenin ileri gelenleri toplanıp fikir alışverişinde bulunmaya başlamıştı. Orion buraya yerleşmeleri fikrini öne sürdü ama Bran tam aksine bulundukları yerin güney batı tarafının daha iyi olduğunu söyledi. David ise prensese katıldı ve onu destekledi geri kalan soylular yarı yarıya prensese ve Bran'e katıldılar. Bunun üzerine çıkan ortak karar şuydu; ertesi sabah halka sorulacaktır, güneybatıya gitmek isteyenler Bran'e kalmak isteyenler Orion'a katılsın bu karar oy çokluğu ile kabul edildi. Yaptıkları anlaşmanın bir diğer maddesi ise dışişlerinde her zaman birbirlerine bağımlı olacakları ve olası zamanlarda birbirlerine yardım edeceklerdi. Ertesi sabah geldiğinde tekrar aynı yere yani önceki gün prensesin konuşma yaptığı tümseğin orda insanlar toplanmaya başladı. Tümseğin sağ tarafında David sol tarafında ise Bran vardı. Sonra prenses çıkageldi, lafı hiç kıvırmadan direk konuya girdi: "Sayın kardeşlerim, bugün burda bir karar verilecek. Bu karar hem genişlememize hemde soyumuzu devam ettirmemize yarayacak. Öncelikle şunu belirtmek isterim; bulunduğumuz yerin güneybatısında Bran'in dediği üzere burayla eş değer güzelliğe sahip tarıma elverişli ve ağaçların seyrek olduğu bir bölge varmış. Şimdi, güneybatıya gitmek isteyenler sola, kalmak isteyenler sağa geçsin."der ve 400 kişiden yaklaşık 100ü güneybatıya gitmeyi tercih etti geri kalanlar ise kalmayı. Bunun üzerine Bran için yolculuk tekrar başlamış oldu.

Son Kale:YuvaWhere stories live. Discover now