Buz gibi bir ekim akşamında terasta oturuyorum üzerimde incecik bir hırka. İliklerime kadar üşüyor, titriyorum ama bu hissi hep çok seviyorum. Ne zaman kendimi koca bir girdabın ortasında hissetsem buz gibi havada alıyorum soluğu. Kulaklarımda dönen şarkıyla tek tük seçebildiğim yıldızları izlerken hayatımı bir nebze romantize ediyorum. Tir tir titriyorum da çaktırmıyorum.
Yalnızlığımı dayanılmaz bulan en yakın dostum Changbin ortak terasın kapısını kıracak gibi açıp daldığında sandalyemden korkuyla hopluyorum. Gözleri beni arayıp bulduğunda yanıma adımlıyor hızlı hızlı. "İyi misin, noluyor ya?" diyorum ona kaşlarımı çatıp. Yanıma gelip oturduğunda titrediğimi görüyor, hemen üzerindeki deri ceketini çıkarıp omzuma yerleştiriyor. Engel olmaya çalışmıyorum çünkü Changbin durdurulamaz bir dosttur.
"İyi değilim çünkü ilgilenmem gereken bir bebek var" diyor aradan sonra. Minik bir gülümseme verip tekrar gözlerimi gökyüzüne dikiyorum. Beni bebelemesinin cezasını sonra keseceğim. Kulaklığımı çıkardım şimdi birlikte dinliyoruz sad indie playlistimi. En hoşlanmadığı genre olduğunu söylüyor. Çünkü bu sıkıcı ağlak şarkıları sadece ben dinliyormuşum çevresinde. Üzgünken gibi bir şeyler daha ekliyor ama ilgilenmiyorum. Şuan pek üzgün olduğum söylenemez gibi. Sadece yorgunum. Aynen öyle.
Ritme göre kafamı sallıyorum. "Sence de böyle şarkılar ses rengime çok yakışmaz mı fıstık?" diye neşeyle sorduğumda hemen reddediyor. "Sen şarkı söylerken yaşıyorsun o yüzden asla olmaz " Eğer bu tür bir şey söylemeye kalkarsan ortasında sahneyi terk edip kuliste tıpkı bir yıl önceki gibi çığlık çığlığa ağlayacağını biliyorum demeye çalışıyor. Anlayışla kafamı sallıyorum. Geçirdiğim mental rahatsızlıktan dolayı götü zor topladım diyebilirim. Gerçi tam olarak topladığıma çocuklar şüpheli. Ellerimi tutup nefesiyle ısıttığında gülüyorum ona. Aklımı dağıtmaya çalıştığını biliyorum. Dostlarım için kendimle girdiğim savaşlardan galip ayrılmam gerekti ve bu canımı biraz bile sıkmıyor.
Çok üşüdüğümü söyleyip beni dairemize indirirken de daha fazla kalmak istediğimi ve siyah gökyüzünü izlerken biraz ağlamak istediğimi söyleyemiyor ve ona uyuyorum. Asansördeki yansımama bakıp ceketin bana çok yakıştığını falan söylüyor. Çok zor ya, diyorum kendi kendime. Gülümseyerek havalı birkaç poz kestiğimde keyfi sonunda yerine geliyor. Üzerimdeki kasvetli havayı neşeli ayakları keserek söküp atmaya çalışıyorum. En azından onların yanında görünmez olmalıyım.
Dairemize indiğimizde Hyunjin, Jeongin ve Chan hazırlıklarını tamamlamışa benziyorlar. Benim zaten fazla eşyam olmadığı için çoktan yola çıkmaya hazırım. Chan gelip bana ufak bir sarılma veriyor. İş arkadaşı sayılsak bile hala babacan tavırları yerli yerinde. Biz okurken büyük bir şirketin önde gelen gruplarının prodüktörlüğünü yapıyordu şimdi ise bizim amatör grubumuz için her şeyini veriyor arka planda. Onun biraz bile değişmemesine aşığım. Bana eski beni geri getirmem gerektiğini hatırlatıyor hep. Biraz yüreğim burkulsa da hatıralarla eğlenmeyi artık daha iyi öğrendiğimi söyleyebilirim.
Chan'a gülümseyip ayrılıyor ve bavulumla sırt çantamı sürüklüyorum dairenin dışındaki hole. Çocuklar da beni takip ettiklerinde çok geçmeden tur arabamıza binmiş oluyoruz. Şoförümüz olduğunu iddia ettiği ama bizim her zaman amatör menajerimiz olarak gördüğümüz Mark, sürerken bir yandan planları anlatıyor.
"Jeongin sakatlığın yüzünden programlardan haberdar değilsindir diye baştan alacağım. Avrupa'dan bir iki sponsorluk teklifi geldi ama pek sıcak değilim, araştıracağım. Önceliğimiz ülke turu şimdilik. Hanam ve Busan'dan süper dönüşler aldık. Seul'da her ay bir konserimiz hala sabit planda. Turda dahi olsak bunu es geçemeyeceğiz fena para aldık. Şimdi Incheon'a gidiyoruz. Taeyoung deli bir etkinlik alanından bahsetmişti geçenlerde, bize de sonunda oradan davet geldi. Sizden tek istediğim bu dev kalabalığı mahvetmeniz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baby be my lollipop, minsung ✓
FanfictionSokak lambalarının yaktığı yarım gölgeli yüzü, daha önce görmediğim ihtişamdan uzak ama içimdeki kundakçıya yakın görüntüsü, gözlerinin hiç sönmeyen alevi, arabada bekleyen sevgilisi ve her bir köşesini öpmek istediğimi o an fark ettiğim pasparlak y...