5. BÖLÜM

1K 269 170
                                    

Bir bölümle daha karşınızdayım.

Her ne kadar yorum yapmasanız da ve oylamasanız da... Huyum kurusun.

Hak edene hakkını verenlere keyifli okumalar dilerim.

🛵🏩

Derin VIP tuvalet için sıra beklemeden işini hallettiğinde, ellerini yıkadıktan sonra lavabodaki aksini inceledi bir süre. Görüntüsü bulanıktı sanki ve oraya ulaşırken yürüdüğünden daha çok sallanıyordu. Müziğin değil, alkolün etkisiyle... Gözlerini sımsıkı yumarak dengesini kurmaya çalıştı.

Kulübün bu kısımında göz oyununa sebebiyet veren oynak ışıklar yoktu ancak uzun koridor duvarı boyunca sıralanmış apliklerden yayılan kırmızı ışık öyle yetersizdi ki el yordamıyla bulmuştu yönünü.

"Dünya para alıyorlar girişte, elektrik faturalarını ödeyemiyorlar sanki."

Kendi kendine söylenirken makyajını hiç etmeden yüzüne su çarparak tuvaletten çıkıyordu ki boş olmasına sayıp söveceği bir olayın içinde buldu kendini.

Geçişine izin vermeyen adam "Selam güzellik!" dediğinde Derin neye uğradığını şaşırdı.

Kimdi bu şimdi? Deminki adam dese, değildi. Bunun kirli sakalı vardı, diğeri Kaptan Mağara Adamı'nın yerli versiyonuydu. Bir yerden çıkaracağım ama... On santimlik topuklularla bir seksen ikiye çıkardığı boyuna rağmen, gözlerindeki garip beklentiyle yüzünün röntgenini çeken adama başını epey kaldırarak bakmak zorundaydı. Yok, yine yabancıydı. Daha önce denk gelmişler miydi, adamın kafası mı kıyaktı? Birine mi benzetmişti, yatağa atmanın yolunu mu yapıyordu?

Geçen beş on saniyenin ardından cevabını merak etmediği soruları sorarak zihnini meşgul etmenin manasızlığıyla "Çekilirsen geçeceğim" dedi. Zaten ayakta zor duruyordu bir de sabit bir noktada ayakta dikilmek imkansızdı.

"Selamımı almaman biraz kalbimi kırdı doğrusu. Dün gece epey yakındık."

Dün gece epey yakın mıydık?

Bu kez de bu soruyu yanıtlamamayı seçti allak bullak çalışan zihni. Onu ayaküstü gözleriyle beceren hadsiz heriften kalan boşluğa yöneldiğinde adam da o tarafa çekti iri cüssesini. Geçeceğinden öyle emindi ki sert göğsünün ortasına çarpınca afalladı. Kemirdiği iki dilim kızarmış ekmeğin alkol çekme kapasitesini aşmış olacak midesi de bulanmaya başladı. Ağzına gelen sıvıyı son bir gayretle yutarak tıslar gibi konuştu adamın kendini beğenmiş yüzüne.

"Beni rahat bırak yoksa bağırırım."

"Bağırır mısın?" Gülüşü tehlikeliydi. "Bu müziği bastıracak kadar ses var mı sende?" Başını yana eğip dudaklarını yaladığında Derin yutkundu. Başı beladaydı galiba ve kuytuda kalan kahrolası bölüme gelip de işeyecek kimseleri göremiyordu baktığı koridorda. "Dün gece bundan gayet hoşnuttun" dedikten sonra kıvırcık bir tutamını parmağına dolayıp burnuna götürerek kokladı.

"Ne güzel dedin. Dün geceymiş, adı üstünde. Biz bu gecedeyiz. Zamansal bir sorunumuz var. Şimdi çekil önümden."

Elindeki tutamı bırakırken "Konuşmadığında seni daha çok sevdiğimi fark ettim" dedi adam.

Derin'i bileğinden tutup kendine çekti ve etrafında döndürdükten sonra geri geri gitmesini sağlayarak kapısız bir duvarın böldüğü ufak köşeye sıkıştırdı onu. "Önce dudaklarınla öpüşeceğim" diyerek dudaklarına eğildiğinde Derin içindeki kusma isteğini bir kez daha bastırmak zorunda kaldı. Adamın burnuna dolan kokusu kötü değildi ancak bir şeylere zorlanmak; üstüne sinen adi, iğrenç bir esans gibi. Çöp gibiydi. "Sonra buradakilerle..." diyerek memesindeki dövmeyle buluşturdu alkol kokan nefesini.

Seni GörüyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin