9. BÖLÜM

1.2K 259 271
                                    

Beni ya da Derin'i özlediniz mi diye sorardım ama sanırım alınganlığım üzerimde çünkü özlemediğinizi düşünüyorum. Zira yeni bölüm nidaları işitmedim. Hiç sorun değil.

Bölümle birlikte yaklaşık kırk günlük bir inzivaya çekileceğimi de duyurmak isterim. O esnada ya da daha öncesinde bölüm gelebilir de gelmeyebilir de... Gelmeyecek olması daha olası.

Oğlumun doğum gününe ( 2 Aralık) dek (umarım) aranızda yokum ama oy ve yorumlarınızı görüyor, gelmeyince üzülüyor, gelince cevaplıyorum elimden geldiğince. Hayatımla ilgili bazı kararlar alma arifesinde hem çok yoğun hem de yeni başlangıçlar yapabileceğim bir döneme adım atacağımı umarak, sizi tutulma günü bölümüyle baş başa bırakıyorum.

💋

Derin Köksal tarafından çekiştirilmenin manasızlığını çözdüğünde sınıfların yer aldığı koridoru geçerek araştırma görevlilerinin yer aldığı geniş hole ulaşmışlardı. Bileğini ondan kurtararak bir adım daha atmayı reddetti.

"Koksal ne yaptığını sanıyorsun sen? Nereye sürüklüyorsun beni?"

Hiç konuşmadan sadece aklındaki plana göre hareket ettiğini o an fark etti Köksal ve "Kusura bakma. Bizim sınıftan bir çocuk, Ercan ölmüş" diye açıklamada bulundu.

"Sen telefonda konuşurken o kadarını anladım. Allah rahmet eylesin de benimle ne ilgisi var? Selasını mı vereceğim, cenaze namazını mı kıldıracağım?"

Onun elinden söküp aldığı çantasını koluna takarak sınıfa dönecekken Köksal önünü kesti yeniden. Ellerini onun narin, bluzunun altından bile belli olan kemikli omzunun üzerine yerleştirdi.

"Bizim sınıf ve hocalardan bazıları Ercan'ların evine taziyeye gitmek için yola çıkmış bile. Haliyle vize ertelendi."

Derin biraz evvel gelen haberden sonraki muhtemel tüm sürece anlam verebiliyordu. Okuldaki bir öğrencinin vefatı üzerine sınav ertelenebilir, dersine giren veya girmeyen hocalar aileyi ziyarete gidebilir, sınıf arkadaşları salya sümük ağlayarak cenazeye katılabilirdi. Sorun Köksal'ın Derin'i olaya dahil etme çabasıydı. Ercan'ın ne arkadaşı ne de hocasıydı.

"Eve gidip uyuyabilirim o halde. Beni nereye sürüklüyorsun?"

Köksal fazla sıkı bağladığı topuzunu bir kez daha çözdü Derin'in karşısında. Derin'in üniversiteye başladığı iki yıl öncesinden bu yana toplamda bu kadar konuşmadıkları, liseden beri birbirlerine bir nefes yakınlıkta durmadıkları göz önüne alınırsa ona hak vermesi lazımdı. Karşısındaki kadına yanık olması adını çıkardığı gerçeğini değiştirmeyeceği gibi hesap sorarcasına kollarını göğsünde bağlamış ve o güzel çenesini havaya dikmiş haliyle tepeden tırnağa haklıydı.

Köksal yenilgiyle "Arabam yok, otoparkta motorunu gördüm. Belki beni Sarıyer'e götürürsün diye düşündüm. Ercanlara yani" diye itiraf etti. Sonra onun öldüğüne bir kez daha inanamadı. "Nasıl olur ya? Dün gece birlikte olabilirdik. Vize var diye gitmedim."

Derin hepi topu iki üç kez motosikletlerini park ederken denk geldiği genç adamı düşündü. Tahminince Köksal'dan birkaç yaş büyük olmalıydı ve bunu destekleyecek argümanları sıraladı zihninde hızlıca. Geçen sene ikisi aynı sınıfta değildi. Her seneyi itinayla, sindire sindire çift dikiş okuyan Ercan'ın aksine Köksal bölüme sadece bir yıl gecikmeli girmiş, son sınıfa takılmadan gelmişti. Bu durumda yirmilerinin ortalarındaydı.

Gencecik ölmüş diye hesap ederken ona beklentiyle bakan Köksal'ı daha fazla yolundan etmeye gönlü razı gelmedi.

Köksal'a "Seni götüremem" dediğinde onun yüzünün düşmesine izin vermeden "ama daha iyisini yapabilirim" diye ekledi. Hacimli çantasından Tweety'nin anahtarını çıkararak ona uzattı. Şaşkın bakışlarına rağmen hamle yapmayan genç adamın eline uzanarak avucuna bıraktı sarı anahtarı. Alayla "Motosiklet kullanmayı biliyorsun, değil mi?" diye sordu.

Seni GörüyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin