7. Bölüm Yangın

29.7K 1.2K 465
                                    

Yukarıdaki videoyu bölümü okuduktan sonra Elvin ve Efkan oradaymış gibi izleyebilirsiniz. Yorumlarda bu bölüme dair anı da bırakabilirsiniz ❤️

Oy veren, yorum yapan elleriniz, bölümü okuyan gözleriniz dert görmesin dfghjkfghj

İyi okumalar.

Sabah erkenden kalmıştık. Kahvaltı yaptıktan sonra birlikte Paris'i gezecektik. Dün buradan bir story attıktan sonra üniversiteden yakın arkadaşım mesaj atmıştı ve görüşmek istediğini söylemişti. O, mezun olduktan sonra buraya yerleşmiş burada çalışmaya başlamıştı. Genelde insanlar iş için Amerika gibi ülkeleri tercih etse de Burak'ın annesi Fransa'lıydı. Annesi evlendikten sonra kendi topraklarına hasret kalınca Burak da annesinin ömrünün kalan yıllarını kendi memleketinde geçirmesinin doğru olduğunu düşünmüştü.

Evlendiğime dair hiçbir paylaşım yapmadığım için bana dün neden sosyal medyadaki soy adımın yanına yeni bir soy ad eklendiğimi sormuştu. Evlendiğimi söyleyince oldukça şaşırmıştı çünkü ben üniversitede evliliği düşünen son insan bile değildim.

Sana kalırsa hala düşünmüyordun ya neyse.

Evet öyle, bana kalırsa hala düşünmüyordum fakat her düşünceme olduğu gibi bu düşünceme de karşı çıkan bir aileye sahiptim.

Kahvaltıdan sonra birlikte kahve içmiştik ve sonrasında odamıza çıktık. Regl günüm yaklaşmıştı ve daha şimdiden kasıklarıma ufak sancılar giriyordu. Her ihtimale karşı lavaboya gittim ve önlemimi aldım. Çıktığımda Efkan koltukta oturmuş telefonu ile ilgileniyordu. Üzerini çoktan giyinmişti.

"Efkan." diye seslendim.

Telefondaki başını kaldırdı ve "Hmm?" diye seslendi. "Dün üniversiteden arkadaşım mesaj attı, görüşelim diyor."

Telefonu koltuğun yanına koyarak iyice tüm dikkatini bana verdi. "Görüşmek istiyorsan görüş." dedi. Sesinin tınısı neden bunu bana söylüyorsun der gibiydi. E, hiç bilmediğim bir ülkede tek başıma gidemeyeceğime göre o götürecekti ondan söylüyordum.

"İşleri var akşama doğru müsait olur. Sen beni yanına bırakırsın olur mu?" Başını salladı ve "Olur tabi." dedi.

Giyinme odasına giderek bol beyaz elbisemi giydim ve üzerine açık kahve penye şalımı yaptım. Dudaklarıma renksiz bir nemlendirici sürdükten sonra güneş kremini de ihmal etmedim. Odadan çıkarken küçük kahve rengi çantama telefonumu sıkıştırdım ve "Hazırım." diye seslendim Efkan'a.

"Beyaz çok yakışıyor." dedi elbiseme bakarak. Koltuktan ayağa kalkarken mırıldandı. "Gerçi yakışmayan renk de yok." diye mırıldandı.

Utanarak başımı eğdim ve "Teşekkür ederim." dedim.

Şu an öğle saatiydi ve hava bugün şansımıza oldukça sıcaktı. Başıma beyaz hasır şapka taktım. Bir cildiye doktoru olarak Güneş ışınlarının cilde verdiği zarardan ötürü ondan korunmaya özen gösteriyordum.

Efkan birden bire elini uzatarak elimi tuttu. Ellerinin sıcak teması karşısında ilk başta afallasam da onun sıcaklığının bana huzur ve güven vermesi inkar edemeyeceğim bir gerçekti.

"Bugün çok fazla gezmeyelim, arkadaşına saklayacağın enerjin de olsun." dedi asansöre binerken.

Asansör oldukça doluydu, Efkan beni kenara alarak önümü kapatacak şekilde kollarını asansörün demirin doğru uzattı.

"Güneş kremini sürdün mü, hava çok sıcak." dedim Türkçe konuşarak. Asansördeki insanlar duydukları yabancı dil karşısında gözlerini bize çevirdi. Ben bundan rahatsızlık duymasam da Efkan sadece bir kadın dört erkek olmasından dolayı olacak ki tek elini belime atarak" Sürmedim." dedi.

Günahın Koynunda NazeninWhere stories live. Discover now