| 2|

333 33 3
                                    

Jungkook'un dilinden.. ~

Yepyeni bir güne açmıştım gözlerimi. Artık acılarımla yeterince yüzleştiğime inanıyordum. İçimdeki acının hiçbir zaman eksilmeyeceğini bilsem de buna alışmak zorundaydım. Ellerimle gözlerimi iyice ovuşturup bi hamleyle doğruldum yatağımdan.

Mutfaktan gelen tıkırtılarla teyzemin kahvaltı hazırlama telaşıyla biriyle konuşma sesini de duyuyordum. Mutfağa doğru yürüdüğüm sıra, kapı eşiğinden baktığımda Jimini de teyzemin yanında olmasına şaşırmamıştım ancak, bu kadar erken geleceğinden haberim yoktu. İkisi bir yandan kahvaltıyla uğraşırken bir yandan fısır fısır konuşuyorlardı, taa ki beni görene kadar. Susmalarına elbette şaşırmıyordum, konu ben ve benim hayatımdı bunu belli edecek kadar acemiydi ikisi de.

Jimin gözlerindeki sevinçle bana doğru yaklaşıp yine her zaman ki gibi kocaman sarıldı bana "Günaydın Kookie, artık yarıda bıraktığın okul hayatına başlamak üzereyiz" dedi, bir yandan da sırtımı sıvazlamaya çalışıyordu. Neler döndüğüne dair bir fikrim yoktu kafamın açılmamasından sebep, çok da üstünde durmamayı tercih ettim o an.

Teyzem ikimizinde kolundan çekiştirip yerlerimize oturmamız için söylendi. Yine her zaman ki teyzemdi işte.

Yemeğin başına geçtiğimizde ikisinde de birbirlerine attığı garip bakışları yakalamıştım. Tuhaf olan birşeylerin olduğunu bana birşey söylemek istediklerini anlamıştım. Teyzemin gözlerine sorgular gözle baktığımda oda ondan birşeyleri beklediğimi anlayıp omuzlarını dikleştirdi, ardından iki elini de masanın üzerine birleştirmişti. Yüzüme gülümser halde bakarak "Artık işlerime buradaki ofiste devam edeceğim, birkaç güne kadar eşyalarımı buraya getirecekler. Bundan sonra bizi çok çok güzel günlerin karşılamasını ve hepimizin mutlu bir şekilde hayatımıza yön vermemizi istiyorum" dedi.

Eun teyzemin bu sözleri beni şaşırtsada ne diyeceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu. Sadece ona bakmakla yetinecek gibiydim. O süre içinde cevap vermemeyi içimde birşeyleri ölçüp tartmayı daha uygun bulmuştum sanki. Kafamı yine yemeğime döndüğümde onlar da bana uyum sağlamak için sessizce yemeğe döndüler. Ancak bu sessizlik çok da uzun sürmedi, teyzem meraklı bakışlarını yüzüme çevirip "Bu konuyla ilgili pek birşey söylemedin, yoksa aldığım bu karardan memnun olmadın mı?" dedi, ancak demin ki gülümsediği yüzün yerine biraz burukluk geçmişti.

Ben yalan söyleyebilen veya sahte kelimeler kullanan biri olmamıştım hiçbir zaman. Ne hissediyorsam onu dile getirmeyi tercih ederdim. Benden cevap bekleyen o buruk bakışları daha fazla cevapsız bırakmamak için yemeğimden kafamı iyice kaldırıp "Ne diyeceğimi bilmiyorum teyze, seni hayatının en yoğun telaşında bunca yükle birlikte savaşmak zorunda bıraktığım için kendimi çokca küçülmüş hissediyorum sadece. Bunlar benim hayatımdaki şanssızlığım olsa gerek, seni de içine sürüklüyor gibiyim. Başka ne düşünebileceğimi bile bilmiyorum şuan" dedim.

Daha teyzemin konuşmasına fırsat dahi vermeden saate baktığımda okul saatimin yaklaştığını görüp konuyu masada yarım bırakır gibi kalkıp üstümü giyinmek için odama geçmiştim. Ben odama geçtiğim sıra teyzemle Jimin'in yine konuşma fısıltıları geliyordu kulağıma ince ince. Ama umursamamıştım, çünkü yine aynı konuydu ve benden çekiniyorlardı sanki birşey demek için..

Kafamı öne eğip saçlarımı sallaya sallaya odama geçmiştim. Okul için herşeyimi hazırlayıp güzelce giyinmiştim. Sonuçta içim paramparça olsa bile bunu başka insanlara yansıtacak kadar basit biri değildim ben. Herşeyi içimde yaşardım son raddesine kadar.. Odamdan çıkmadan önce aynaya takılmıştı gözüm. İyice yaklaşıp kendime baktığımda zayıflamış çökmüş yüzümle karşı karşıya kalmıştım. Buda bana hayatın iyi vurdum darbesinin somut bir örneği gibi olmuştu. Ama toparlayacağımı eskisinden bile daha iyi olacağımı biliyordum zamanla. Çantamı sırtıma atıp saçlarımı da düzelterek dış kapıya doğru yürümeye başladığım sıra Jimin'e "çıkıyoruz artık" diye seslendim.

Dance School • TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin