BİR GÜN

126 13 3
                                    

"Vanilyalı nasıl?"

Dudaklarımı yalayıp başımı kaldırdım. Dondurmasından ısırık alıp bana döndü. Kavunlu yiyordu. Gülümsedim.

"Çok şey kaçırdın." deyip elimdeki dondurmayı gözünün önüne getirerek salladım. Güldü. Omuz silkip dondurma yemeğe devam ettim.

Kızlar bir yere gidip geleceklerini söyleyip yanımızdan ayrılmışlardı. Aklım onlarda kaldı.

"Sinan..."

"Hmm..."

Elimin tersiyle ağzımı silip ona döndüm. Aç gibi dondurma yiyordu.

"Kızlar gelmedi daha. Bi bakalım mı? Ya da ara işte."

"Gelmezler hemen." dedi emin bir şekilde. Dondurmasını bitirmiş.

"Neden ki? Kızlarla alışverişe gidecektik daha. Kahverengi gözlü olan var ya, o demişti."

Duraksadım. Gözlerimi ona çevirdiğimde gülümsüyordu. Önemsemedim. "Onun adı neydi?"

"Sâre..."

"Çok güzel isim." dedim durgunca. Dondurmamı yalayıp ona döndüm tekrar. "Bakalım mı?"

"Bizi yalnız bırakmak için gittiler."

"Yok artık!"

Güldü. "Hadi dondurmanı bitir de gezelim biraz."

"Tamam abi." deyip gözlerimi devirdim. "Bana emir verir gibi konuşuyorsun gözümden kaçmıyor bak."

Sıkıntılı nefes verip arkasına yaslandı. Yüz ifadesini anlamak için kahkülümü yana itip ona baktım. İfadesiz bana bakıyordu.

"Benim mizacım böyle. Sen de kavga etmemiz için yer arıyorsun."

Yüzümü buruşturdum. "Allah kuru iftiradan saklasın."

Güldü. Dondurmamı yemeğe devam ettim. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Çimenlerin üzerinde yatan, oturan insanlar vardı. Gözüme bir çift çarptı. Gülüyorlardı. Sonra kız ile oğlan yakınlaştı. Şaşkınlıkla gözlerim aralanırken birinin beni çekmesiyle başımı çevirdim. Ortalık yerde?

"Bence dondurmayı yürüyerek de yiyebilirsin."

Yürümeye başladık. Gözlerimi ona çevirdiğimde karşısına bakıyordu.

"Sinan... Buralar hep böyle mi?"

Bana döndü. "Genelde gençler geldiği için böyle durumlar olabiliyor. Boş ver."

"İlişkiler sağlıklı olmuyor."

Başını salladı. "Zamansız oluyor." dedi düşünceli hâlde. Aklıma gelenle duraksadım.

"Anlıyorum... Şehirden uzakta yaşadığım için çok kitap okurdum. Çok trajik ilişkiler vardı. Hatta..." Gülerek devam ettim. "Kitap karakterlerine aşık oluyordum. Sarışın bir oğlan vardı. Neydi adı?"

Kaşları havalandı. "Gördün mü bari?"

Gözlerimi devirip düşünmeye devam ettim. Bir taraftan da dondurmamı bitirmek için uğraşıyorum. Neydi adı? Yıllar önce okumuş olmalıyım.

"Çok nahif bir çift. Bir kitapçıda karşılaşıyorlar-"

"Klasikmiş." dedi ifadesiz. Dikkatli dinleyen kendisi mi diyor bunu.

"Önyargılı olma Sinan. Devamını bilmiyorsun... Kız işitme engelli. Arkadaşlarının ve ailesinin kötü baskıları sebebiyle oğlana sevdiğini belli edemiyor. Sıcaklık hissettiği bir insandan kötü muamele görmekten korkuyor. Oğlan da ondan farksız. Çünkü o da işitme engelli. Her salı saat ikide aynı kitapçıya geliyorlar. Birbirlerini izliyorlar uzaktan. En sonunda oğlan bir salı günü sevdiği kız için duygularını yazdığı, aşkını itiraf ettiği defterle yanına gidiyor. Bayramlık kıyafetiyle... Defteri uzattığında kız çok şaşırıyor tabii. Elinden alıyor ve ilk sayfasının ilk satırını okuyor."

Gözlerime bakıyordu. Kitabın tesiri üzerimden gitmemişti yıllar geçse de.

"Uzaklardan kadifemsi sesini duyar gibiyim."

Önüme döndüm. Böyle saf sevgim olsun diye dualar ederdim. Silah sesleri yerine kuş cıvıltılarını duymak isterdim.

Eriyen dondurmamı bitirip gözlerimi etrafta gezdirdim. Kızlar hâlâ yok.

Başımı Sinan'a çevirdiğimde karşısına odaklanmış hâlde yürüyordu. Koluna dokundum. Başını bana çevirdi. Gözleri kızarıktı. Bu hâline tedirgin olurken dudaklarında gülümseme belirdi.

"Dondurmanı bitirdiğine göre ne yapalım?"

Konuşmak için dudaklarımı aralasam da vazgeçtim. Haddim değil.

"Aklım kızlarda kaldı benim. Ne yapacağımız hakkında fikrim yok."

"Arıyorum o zaman." dedi gülümseyerek. "Eminim eve geçmişlerdir."

Telefonunu çıkartıp birkaç hareketten sonra kulağına götürdü. Kısa konuşmanın ardından telefonu kapattığında Sinan'a hak verdim.

"Dediğim gibi. Yorulduk, eve geçtik dediler."

Başımı salladım. "Kardeşlerinden korkulur."

Güldü. Gözlerimi devirip gülümsedim.

"Yarın işe gidiyorum. Gün boyu evde olmayacağım. Akşam yemeğinde olurum yanında. Yabancılık çekmezsin değil mi?"

Omuz silktim. "Yok. Doğru düzgün odadan çıkmıyorum zaten. Kahvaltıda olacak mısın?"

"Erken çıkarım. Ayrıyetten kızlarla bahçede vakit geçirebilirsin. Yaz aylarında çok güzel oluyor. Ne bileyim piknik yaparsınız. Ama dışarı çıkmayın olur mu? Aklım sende kalır. Anlıyorsun değil mi beni?"

"Abartmıyor musun?" deyip sıkıntılı nefes verdim. Başını iki yana salladı.

"Emin ol, abartmıyorum. Lütfen."

Merhametli bakışları kendimi iyi hissettiriyordu. "Tamam ağlama. Çıkmam." dedim umursamazca. Gözlerini devirip güldü. Gülümsedim. Gözlerini bana çevirdiğinde yakalandım.

"Biz anlaşıyoruz aslında. Arkadaş olabiliriz." dedi gülerek. Duygularından emin değilim.

"Belki daha sonra..." deyip gözlerimi kaçırdım. "Eve gidelim mi artık?"

Gözlerimi ona çevirdiğimde başını sallayıp gülümsedi. Düşünceli bir hâli vardı.

"Bu arada dondurma için teşekkürler."

"Lafı bile olmaz."

*****

Bölümde geçen kitap kurgudur.

CEVHERTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang