4

104 25 5
                                    

Carolina knows
Why for years I roam

🦉

Gece uykumu engelleyen bir şey vardı.

Gözlerimi kapattığım anda kulağımda dolaşan fısıltı beni uyutmuyordu. Söğütün hışırdayan yapraklarının sesini duyuyordum, söğüt ağacı huzursuzdu.

Fısıltı kesildi, söğütün yaprakları durdu ancak sessizlik kısa sürdü.

Fısıltı daha da yoğundu şimdi ve yine aynı şeyleri söylüyordu. "Gümüş ateş yükseliyor. Baykuşu gözle."

Maggie'nin doğum günümde ördüğü battaniyeyi üzerimden çekip yatakta doğruldum ve yatağın yanında duran kütüğün üzerindeki muma uzandım. Parmağım değdiği anda yanmaya başlamıştı.

Yataktan kalktım. Sandalyeme bıraktığım örme hırkamı geçirdim üzerime. Beyaz geceliğim inceydi ve yaz aylarında bile gece serin oluyordu.

Aralık duran kapıyı açıp salona ilerledim. Whisper mutfak tezgahında oturuyor ve pencereden dışarı bakıyor, bir şeye kilitlediği gözlerini başka hiçbir şeye çevirmiyordu.

"Whisper." diye seslendim ancak bana bakmadı. Yaklaştım yavaşça yanına ve eğilip neye baktığını görmeye çalıştım.

İki kişi vardı yolda, ellerinde bir kağıt vardı, ya da bir defter, bir peçete...bilmiyorum. Ona bakıyorlar ve bir şeyler tartışıyorlardı.

Gözlerimi kapattım ve enerjilerini hissetmeye çalıştım.

Onlardı. Esmer oğlan ve arkadaşı. Ancak arkadaşının enerjisi yeniydi, onunla daha önce hiç konuşmamıştım demek ki.

Ellerindeki şeye bir kez daha baktıktan sonra onu cebine koydu o esmer olan ve yolun aşağısını gösterdi. O yöne doğru yürümeye başladılar sonra.

"Whisper." dedim yaşlı kedime bakarken. Eğildim ve başını öptüm. "Ev sana emanet."

Geceliğimin ve örgü hırkamın üzerine mantomu giydim, üzerimi değiştirerek vakit kaybetmek istemiyordum. Onları kaçıramazdım.

Metal mum lambasının sapını tutup evden çıktım. Hızlı adımlarla gittikleri yöne giderken pelerini andıran mantomun geniş kapüşonunu da kapatmıştım başıma.

Enerjilerini takip ediyordum nereye gittiklerini anlamak için ama zaten nereye gittiklerini biliyordum.

Fısıltı ve söğütün yaprakları benimle bu yüzden konuşuyordu.

Ona gidiyorlardı. Söğüte gidiyorlardı.

Onları yolun aşağısında yakaladım. Saklanarak takip ettim onları.

Söğüte gidene dek hızlı hızlı adımlar atan ayakları söğütü görünce durmuşlardı. Devasa söğüt onları korkutmuştu. Gitmeye çekiniyorlardı.

Bir şeyler konuştular ama duyamadım. Sonra ağır adımlar atarak söğüte doğru yürüdüler. Onlar söğüte varana dek bekledim.

Yolun sonunda yaşlı bir dut ağacı vardı, onun arkasına saklandım onları izlemek için.

Bir ışık parladı sonra, söğütün gövdesini aydınlattı. Ellerindeki fenerin ışığıyla söğütü aydınlatıp gövdesine dokundular ama söğüt onları bilmezdi. Söğüt onlarla konuşmazdı.

Esmer olan fenerini kapatıp elini cebine attı ve o kağıdı tekrar çıkardı. Kağıdı açtığında kağıt bir kitap ya da defter sayfası kadar büyüdü. Arkasını çevirdi, kağıdı kaldırıp gökyüzüne, aya doğru tuttu. Sonra arkadaşına bir şey gösterdi kağıtta.

CarolinaWhere stories live. Discover now