forty seven

371 55 94
                                    

-

Hayatım, tamamen bok çukuruna batmış gibiydi. Babamı hiç tanımlamıştım. Annem ise hastalıktan vefat etmişti. Hayatım boyunca benimle gerçekten arkadaş olan üç kişi vardı. Michi, Fuyu ve Kai...

Evet, bir ay öncesine kadar hep bunu diyordum. Fakat artık durum böyle değildi. Neden mi?

Çünkü tamamen tesadüfi bir şekilde hayatıma Izana Kurokawa girmişti. Bana kattığı çok fazla şey vardı. Örneğin; insanlarla daha iyi iletişim kurabildiğimi, artık kalabalıklardan eskisi kadar rahatsız olmadığımı ve dans edebildiğimi fark etmiştim. En önemlisi sevgiyi, gerçek aşkın verdiği kayıtsız güveni ve daha nicelerini vermişti bana Izana. Gerçekten kendimi sevmemi sağlayan tek şey, bana sevgi ve içtenlikle bakan o lavanta gibi görünen gözler olmuştu. Bedenim ve beni bağdaştıran sevgi dolu dokunuşları ve öpücükleri olmuştu. Gülümsediğimde eskisi kadar umursamaz değildim. Evet, bütün bunları düşündükçe fark ediyordum.

İzana'nın bana kattığı bir diğer şey ise asla sıkılmayacağım bir çevre olmuştu. Tanrı aşkına, Izana olmasa asla Baji kardeşleri, Sano kardeşleri, Akashi kardeşleri ve diğerlerini tanımayacaktım. Draken ve ben yolda birbirimizi görsek selam vermeyecek insanlarız sanıyordum ama onunla bu kadar benzer karakterlerde olmamızı beklemiyordum. Ve ya Mitsuya'nın aslında ne kadar cana yakın bir tip olduğunu muhtemelen asla öğrenemeyecektim. Çünkü eğer bu kutlama olmasaydı, Hakkai onu asla davet etmeyecekti. Izana da olmsaydı  muhtemelen bu kutlama olmayacaktı...

Ayrıca Emma'nın bu kadar iconic bir kız olduğunu asla öğrenememek gerçekten üzücü olurdu. Çünkü kız moda ve müzikte şahane zevklere sahipti. Ve evet, Mikey beni eğlendiren ve samimiyetine inandığım nadir insanlar arasındaydı. Şey, çevremi keşfettikçe samimiyetine güvendiklerim listesi büyüyüp gidiyordu ama neyse...

Kısacası, bana bunları katan dolayı yoldan hep Izana olmuştu. Ona gerçekten çok şey borçluydum...

"Yeter artık sulu göz," Ufak bir tebessüm ile elini sırtıma koydu ve beni hafifçe okşadı.

"Hadi, kes artık şu pastayı..."

Gözlerimin dolduğunun ben de farkındaydım. Bu kadar duygusal bir insan olmam bunca zaman içten içe kendimi sevmememden kaynaklanıyordu. Ama artık bu odada olan insanlar sayesinde ben, Hitto Kakucho'yu gerçekten seviyordum.

Kafamı salladım ve üzerinde benim sevimli bir figürüm olan pastayı kestim. Puşt Keira, Izana ona yapmamasını söylemesine rağmen meyveli pasta yapmıştı. Olsun, varlığı yeterdi benim için.

"Sonunda be oğlum!" Mitsuya alkış tuttuğunda onu gören Hakkai'de aynısını yaptı.

"Biraz daha kesmeseydin Keisuke pastaya bodoslama dalacaktı."

Keira gülerek kardeşini işaret etti ve Keisuke'den ters bakışlar aldı.

"Yeni yaşın kutlu olsun Kaku-kun!"

Hina elinde kendisi gibi sevimli bir kutu ile önümde dikildiğinde kalbim küt küt atıyordu. Bana bir hediye almıştı!

Kutuyu elime alıp teşekkür ettiğimde gözleri kısılana kadar gülümsedi. Keira'nın meraklı istekleri üzerine kutuyu açtığımda bana bir kupa aldığını öğrenmiş olmuştuk. Hinata gerçekten sevimli ve kibar bir kızdı.

Sırayla herkes hediye verdiğinde içlerinde en yaratıcı olan her sene yaptığı gibi yine aynı hediyeyi, bana kenardan kurmalı civciv oyuncağı alan Hakkai değildi. Ve ya sırf piçlik olsun Takemichi'nin aldığı kemençe çalan bir hamsi değildi. Ya da beni sinir etmek için benim taklidimi yapan kaktüslerden alan Chifuyu hiç değildi.

Pretty Boy, izakaku✓Where stories live. Discover now