Bir Yıldız Kadar Parlak, Bir Gökyüzü Kadar Uzak

102 3 0
                                    

multimedyaya bir video bıraktım. İzlemenizi tavsiye ederim.

İyi okumalar.

Jungkook.
Bu hayatta değişmesini istediğimiz çok fazla şey var; örneğin kendimiz, yaşadığımız şeyler, hayatımız ve kaderimiz...
Peki ama kaderin değişmesini istersek, değişecek olan şeyleri de tersine çevirmiş olmaz mıyız? Sanırım öyle olurdu.
Ben, hayatımı 2 yıldır değiştirmeye çalışıyorum ama olmuyordu, değişmiyordu hayatım.
Bir umutsuzlukla yaşarken Taehyung girdi hayatıma, bir sebebi olmadan.
Ben, ilk başta onu sıradan biri gibi görsem de Taehyung beni her anlamda değiştiren biri oldu. Ben, şu günlerde hayatımı resmen hızlı çekimde yaşıyordum. Her şey o kadar ani ve hızlı olmuştu ki, anlam veremiyordum bu olanlara. Taehyung, gerçekten iyi biriydi. Beni önce işe, sonra da evine almıştı. Onun yaşadığı zorlukları gözünden görememiştim, çünkü gizlemişti gözlerini bir sisle. O sisi biraz açtığımda ise, o gözlerin ardındaki sırları gördüm.
Hayatım, onunla beraber değişecekti ve ben buna hazır değilken merak ediyordum sonunu.
...
Yataktan kalkıp aynanın karşısına geçtim ve ellerimle saçlarımı karıştırdım. Yeni uyandığım için yüzüm şişti. Aynanın karşısından çekilip kapıyı açıp odamdan çıktım ve tuvalete girip dişlerimi fırçalayıp yüzümü yıkadım. Saçlarımı da taradıktan sonra tuvaletten çıkıp salonla birleşik olan mutfağa girdiğimde Taehyung'un çoktan uyandığını gördüm. Siyah takım elbiselerini giymiş, pencereden arkası bana dönük bir şekilde telefonla konuşuyordu hararetle. Karşı taraf ne demişti bilmiyorum ama Taehyung çok sinirlenmişti ve şöyle dedi;
"O belgeleri hemen istiyorum, aksi takdirde şirketimiz batar. Çok büyük kayıplar vermeden bu işi halletmek istiyorum, gerekirse 7/25 çalışın ama o belgeleri bulun bana. İngiltere'deki şubemiz batmanın eşiğinde."
Derken bir elini pantolonunun cebine koyup bana döndü yüzünü. Bana bakıp duraksadıktan sonra konuşmaya devam etti.
"Bu işi kayıpsız halletmek istiyorum. İngiltere'deki mağazamıza indirim yapın, bizi çok büyük zarara uğratmayacak bir indirim. Ayrıca o bahsettiğim belgeleri getirin, Richard Benson ile de bir görüşme ayarlayın. Ayrıca sözleşme de hazırlamanızı istiyorum. Şimdi kapatmam gerek hoşça kalın." Dedi yine bana bakıp ve telefonunu bana bakmayı kesmeden kulağından çekip kapattı ve cebine koydu.
Hâlâ bana bakarken yürüyüp masaya oturdu.
Ben ise ayakta durmuş onu izliyordum.
Bana neden bakmayı kesmiyordu ki?
"Bir sorun mu var?" Dedim bir sandalye çekip masaya otururken.
Taehyung, bana baktı uzun bir süre. Sonra, dudaklarını yalayıp konuştu bakışlarını benden ayırmadan.
"Evet, şirketle ilgili bir sorun var; İngiltere'deki şubem iflasın eşiğine geldi." Deyince ne diyeceğimi bilemedim.
"Şey... üzgünüm." Dedim sadece.
Taehyung, gülüp bana bakıp.
"Üzgün olma." Deyip cebinden sigara paketini çıkardı ve bir tane sigara alıp dudaklarına götürdü.
O daha çakmağı çıkarmadan yanına gidip dudaklarının arasındaki sigarayı aldım. Kaşlarını çatıp anlamayan gözlerle bana baktı.
"Ne yapıyorsun? Yoksa yine beni, dün akşamki gibi öpecek misin?" Deyince utandım. Yaptığım şeyi yüzüme vurması gerçekten yüzümün kızarmasına neden oldu.
"H-Hayır, sadece çok fazla sigara içiyorsun. Endişeleniyorum." Dedim kekeleyerek.
Taehyung, "Kahvaltını et, sonra da çıkacağız." Dediğinde kafamı sallayıp karşısına geçtim. Taehyung, masadan kalkıp buzdolabını açtı ve kahvesini alıp dolabı kapatarak masaya geldi. Ben de masadan kalkıp dolabı açtım. Yiyecek çok fazla şey vardı, ama canım istemiyordu. Dolabı kapatıp, raflara bakmaya başladım.
"Ne arıyorsun ?" Diye sordu Taehyung düz bir sesle.
Ona dönüp baktım.
"Kahve arıyorum" dediğimde güldü.
"Kahve, en soldan üçüncü dolapta. Mor kapaklı kasede." Dediğinde teşekkür ederek tarif ettiği dolabı açıp kahve dolu kaseyi aldım. Bir bardak çıkarıp içine soğuk su attım ve kahveyi de içine atıp karıştırdıktan sonra masaya geldim ve Taehyung'un karşısına oturdum yine.
"Şey... benim pozisyonum ne?" Diye sorunca, Taehyung, telefonunda olan bakışlarını bana çevirdi.
"Sen stajyer tasarımcısın. Ana tasarımcı olarak bir başkasını bulduk." Dediğinde kafamı salladım.
Kahve fincanımı elime alıp ağzıma götürmüştüm ki Taehyung'un sorduğu soruyla durdum.
"Beni dün neden öptün?"
Bu soruyla boğulacak gibi oldum. Fincanı masaya koyup ona baktım. Dudaklarımı yalayıp konuştum.
"Şey... ben... ben sizi öptüm, çünkü o an içimden bir ses bunu yapmamı söyledi." Diye cevap verdim.
Taehyung, yüzüme bakıp konuştu.
"Bak, ben homofobik biri değilim. Eğer bana karşı hislerin varsa, söyleyebilirsin. Kızmam ya da bir şey söylemem."
Ona bakıp derin bir nefes alıp verdikten sonra konuştum.
"Size karşı hislerim yok, gerçekten. Merak etmeyin o yüzden."
Taehyung, bakışlarını benden ayırıp kahvesini eline aldı ve bir dikişte bitirip ayağa kalktı. Bardağı yıkadıktan sonra bana döndü.
"Ben dışarıdayım, az önce engel olduğun sigara keyfimi yapacağım. Sen de bu sırada kahveni içip giyin. Sonra da gidelim." Dediğinde başımı salladım. Taehyung, salondan çıkıp koridoru geçti ve evin kapısını açıp dışarıya çıkıp kapattı.
Bende kahvemi içip bardağı yıkadıktan sonra salondan çıkıp odama girdim. Dolabı açıp baktığımda kıyafetimin olmadığı aklıma geldiğinde odamdan çıkıp koridoru geçtim ve evin kapısını açıp dışarıya çıktım.
Taehyung, hâlâ sigara içiyordu. Beni duymuş olmalıydı ki kafasını bana çevirdi.
"Giyinmemişsin?" Dediğinde onun yanına gidip cevap verdim.
"Maalesef tüm kıyafetlerim evimde kaldı, daha doğrusu babamın evinde. Ve ben, oraya gitmek istemiyorum."
Taehyung, dudaklarının arasındaki dumanı üfledikten sonra izmariti yere attı ve ayağıyla üstüne basıp söndürdükten sonra bana bakıp konuştu.
"Güzel. Şimdi, arabaya atla. İlk önce sana kıyafetler alalım." Dediğinde şaşırdım.
"Buna gerek yok."
Taehyung, "Gerek var, hadi geç arabaya." Dediğinde bir eliyle arabanın kumandasını çıkarıp arabaya uzatıp açtı. Bende bir şey demeyip derin bir nefes alıp verdikten sonra kafamı öne arkaya sallayıp arabaya bindim. Taehyung'da şoför koltuğuna binip kapıyı kapattı.
Az önce, açık hava olduğu için belli olmuyordu fakat sigara kokusu Taehyung'un üstüne çok yoğun bir şekilde sinmişti. Ama bu koku, ben sigaradan nefret etsem bile nedensizce çekici gelmişti. Belki de Taehyung içtiği içindi.
Taehyung, arabayı çalıştırıp gaza bastı ve uzaklaştı.
Taehyung, arabayı kullanırken ben onun araba kullanırken ne kadar havalı olduğunu düşünmeye başladım. Ama aklıma gelen soruyla ona dönüp konuştum.
"Şey... çok fazla dikkatimi çekti. Acaba neden evinde hiç hizmetçi yok veya evin dışında korumalar yok ya da neden bodyguard'ların, şoförlerin veya da yardımcıların yok?"
Taehyung, bir elini direksiyona koyup bana baktıktan sonra önüne bakıp konuştu.
"İhtiyacım yok onlara." Dediğinde şaşırıp kaşlarımı çattım.
"A-Ama nasıl? Siz milyardersiniz?"
Taehyung, söylediğim bu şeyle gülüp konuştu bakışlarını yoldan ayırmadan.
"Bende toplam 12 tane silah var. 2 tanesi de arabalarımda." Dediğinde şaşkınlıktan gözlerimi açtım.
"Gerçekten mi?"
Taehyung, "Bence bunları konuşmak yerine, sana kıyafet almaya odaklanmalıyız." Dediğinde sustum.
5 dakika sonra Taehyung, bir mağazanın önünde durup arabayı park etti ve kapıyı açıp indi. Bende kemerimi çözüp kapıyı açıp indikten sonra kapıyı kapattım. Arabanın arkasından dolanıp Taehyung'un yanına geldiğimde o arabayı kilitlemişti.
Yürüyüp mağazaya girdik. Kapıda, bizi karşılayan mağaza çalışanları "Hoş geldiniz sayın Kim Taehyung bey" deyip 90 derece eğildiğinde anlamamıştım bunu neden yaptıklarını.
Mağazanın içine girdiğimizde de herkes aynı şekilde 90 derece eğildi.
Taehyung, bir şey demeyip bana döndü.
"Sana bir takım elbise alacağız, bir de günlük kıyafet" dediğinde benden ayrılıp takım elbiselerin olduğu reyona gitti. Hepsinde elini gezdirdikten sonra mağazanın çalışanlarından birine işaret etti gelmesi için. Mağaza çalışanı yanımıza geldiğinde Taehyung, "Mağazadaki tüm takım elbiseleri ve tüm normal kıyafetleri, ayakkabılar da dahil olmak üzere arkadaşımın bedenine göre paketleyin."
Dediği şeyle şaşkınlıktan dondum.
Tanrım, resmen mağazayı boşaltacaktı.
"Şey... gerek yok aslında." Dediğimde Taehyung, bana baktı.
"Burası benim markamın bayiisi, Jungkook." Dediğinde bunun benim şaşkınlığımın geçmesi için söylediği belliydi, ama yine de bir şey söylemedim.
Taehyung, önüne dönüp kızla konuştu tekrar.
"Sen, şimdi giymelik bir şeyler ver." Dediğinde kadın, başını eğip reyondan bir takım elbise çıkarıp bana döndü.
"Bu size olur, isterseniz deneyin efendim." Dediğinde şaşkınlıkla takım elbiseyi elime aldım.
Taehyung, bana bakıp konuştu.
"Hadi, giyin." Dediğinde önüme geçti ve onu takip etmemi söyledi.
Kasanın yanından geçtiğimizde gördüğüm kapılarla deneme kabinine geldiğimizi anlamıştım.
"Hadi giyin" dediğinde bir kabinin kapısını açıp tutmuştu.
Şaşkınlıkla hâlâ ona bakarak içeriye girdim. Taehyung, elini kapıdan çektiğinde kapıyı kapatıp kilitledim.
Aynadan kendime bakarken, elimde tuttuğum takım elbisenin markasına baktım.
Vante's Design
Markasını görünce dudaklarımda buruk bir gülümseme oluştu. Çünkü bu markadan bir kravat bile almak benim hayalimken, şimdi bu şirkette çalışıyordum. Üstelik sahibi de arkadaşım olmuştu.
Ters duran etiketi çevirdiğimde gördüğüm fiyat karşısına dondum.
Çünkü bir takım elbisenin fiyatı 1 Milyon Won'du.
Ama Taehyung, bu markanın sahibiydi diye düşünüp rahatladıktan sonra elbiseyi askılıya asıp aynaya döndüm. Giydiğim siyah ceketi çıkardığımda dövmelerle kaplı olan kolum meydana çıkmıştı. Ceketi askılığa asıp uzun siyah tişörtümün uçlarını tutup yukarıya çekip başımdan çıkarıp askılığa astım. Kabindeki sandalyeye oturup pantolonumun kemerini açıp çıkardım çekerek ve onu da askılığa astım. Pantolonumun düğmesini açıp fermuarını açtım ve iki ucundan tutup aşağıya çektim. Kalçalarımdan indirdiğinde uçlarından çekip çıkardım ve ayağa kalkıp pantolonumu astıktan sonra takım elbiseye baktım.
Hâlâ askılıktayken ceketin tek düğmesini açıp çıkardım. Beni karşılayan beyaz gömleğin düğmelerini açıp askılıktan çıkardım ve ceketi tekrar askılığa koydum.
Gömleği iki kolumdan geçirip omzumda oturttuktan sonra düğmelerini ilikledim. Sonra askılıktaki kravatı alıp boynumdan geçirip bağladım. Pantolonu da giyip kalçalarıma oturttuktan sonra fermuarını çekip düğmesini ilikledim ve kemerimi alıp bağladım. En son olarak da siyah ceketi giyip tek düğmesini ilikledikten sonra aynada kendime baktım.

Meddle About - TaekookWhere stories live. Discover now