8. Bölüm; Sarıl bana

7.4K 461 82
                                    


Gözlerim kapanmadan önce son gördüğüm annemin kapı pervasına yaslanmış hala izliyor olduğuydu.

🍃

Tüm vücuduma küçük iğneler batıyormuş gibi hissediyordum. Her yerim ağrıyordu. Öksürerek gözlerimi aralamaya çalıştığımda karanlıkla karşılaştım. Sol gözümün üstünde bir ağırlık vardı. Ağrıyan kolumu yavaşça kaldırıp inleyerek gözümün üstündeki ağırlığı aldım. Buzdu. Aklıma dün gece dolarken dudağımın sızısını umursamadan gülümsedim. Etrafıma baktım. Tabii ki hastaneye götürülmemiştim. Odamdaydım. Evin içindeki sessizliğe bakılırsa babam olacak, dün gece beni öldüresiye döven herif gitmişti.

Yavaşça yataktan doğruldum. Derin bir 'Ah' çekmekle yetinmiştim. Kendi acıma çığlık atacak halim kalmamıştı. Ayağa kalktım. Karşımdaki boy aynasına yaklaştım. Yüzüm berbat durumdaydı. Sol gözüm mosmordu, dudağım patlaktı, yanağımdaki kızarıklık geçmemişti, kaşım patlamıştı, alnımda büyük bir morluk vardı. Tenim hassas olduğu için onun ertesi günü unuttuğu olayların izi vücudumdan çabuk silinmiyordu. Zorlukla kollarımı kaldırıp üstümdeki tshirtü çıkarttım. İki kolumun da bazı yerlerinde morluklar vardı. Muhtemelen kollarımı sıktığı için olmuştu. Arkamı döndüm. Sırtımda da bir morluk vardı. O tekme gerçekten acıtmıştı.

Morluklarla çevrelenmiş gözümden benden izinsiz düşen yaşı yanağıma düşmeden sertçe sildim. Ağlamayacaktım. Derin bir nefes alıp, yerdeki yakası kana bulanmış tshirtümün üzerine basarak dolabımdan yeni bir tshirt çıkardım. Üstüme bir hırka geçirdim. Altımda siyah bir tayt vardı. Çantamı, telefonumu, şarj aletimi, kimliğimi ve cüzdanımı alıp evden çıktım. Evde kimse yoktu. Annem muhtemelen mahalleye dedikodu yapmaya çıkmıştı.

Nereye gidecektim, nerede kalacaktım bilmiyordum ama daha fazla bu evde kalamayacağımı biliyordum. Kafam düşüncelerle doluyken ayaklarım beni her zamanki tepeme getirmişti. Mahallenin üstünde kimsenin bilmediği ormanın ilerisinde bir tepe vardı. Denizi görüyordu. Burası bana iyi geliyordu. Yine buraya gelmiştim işte. Gidecek hiçbir yerim, kimsem yoktu. Gözlerimden akmaya başlayan yaşlara izin verdim. Tepenin ucuna oturdum ve ayaklarımı aşağı sarkıttım. Burada beni kimse duyamazdı. Dudaklarımın arasından çıkan hıçkırıklarla ellerimi yüzüme kapattım.

Allah'ım ne olur yardım et. Ne olur. Ne olur kurtar beni. O adamdan, kalpsiz annemden, bu sevdadan. Ne olur.

Ne yapacaktım ben bir başıma? Bir evim yoktu. Kimsem yoktu. Kapısını çalabileceğim bir akrabam yoktu. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Bir şey düşünmem gerekiyordu. Telefonumdan yükselen bildirim sesiyle gözlerim ekrana döndü. Gülümsedim. Hissediyor muydu bilmiyordum ama en kötü anlarımda yazmayı başarıyordu.

Egemenvarol61: Yazmadın hiç?

Siz: İşlerim vardı.

Egemenvarol61: Ne işiymiş o?

Siz: Önemsiz.

Egemenvarol61: E ne diye yazmadın o zaman?

Siz: Yorgunum Egemen.

Egemenvarol61: Ne oldu sana? Bir şey olmuş.

Siz: Bir şey olmadı. Sana öyle gelmiş.

Egemenvarol61: İsmini, görünüşünü bilmiyor olabilirim ama az çok tanıdım seni. Olmuş bir şeyler. Belli. Anlatmak ister misin?

Siz: Hayır, kişisel algılama.

Egemenvarol61: Tamam... peki iyi misin?

Siz: Hayır.

Egemenvarol61: Konu ne?

Masum tutsak (Yarı texting mahalle kurgusu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin