5

257 31 40
                                    

sanırım bazı şeyleri düşünerek istemem gerek. sonuçlarını tamamen düşünerek. çünkü her günümün aynı olmasını isterken bu kadar aynı olacağını tahmin etmemiştim. öyle ki jisung ve changbin ile kaldığım süre boyunca, tam olarak kaç gün hatırlamıyorum ama o kadar yoğun ve yorucuydu ki nasıl bu kadar hızlı geçti anlamadım, babamla ilgili konuşmamıştık. sanırım benim konuşmayı başlatmamı beklemişler, soru sorup beni üzmek istememişlerdi. her gün garaja gidip çalışmış sonra da yorgun bir şekilde eve dönüp uyuya kalmıştık.

bugün ise büyük gündü, festivalin ikinci günü, sahne alacağımız gün.

hava sıcaktı, güneş tepede tüm gücüyle ısıtıyordu her yeri. herkes neşeliydi, bir yerden bir yere koşturuyor anın tadını çıkarıyorlardı. ben ise gergindim, çok gergin. chan hyung bu kadar düşünmememi, devam edemediğimde ona bakmamı, kendisinin devam edebileceğini söylemişti. ama bu gerginliğimi geçirmek için yeterli olmamıştı.

dışarı çıkıp hava almak istemiştim. sahnenin arkasına gelmiştik çünkü dışarısı gerçekten sıcaktı. ama burası da çok boğmuştu beni, stresimi giderek arttırıyordu. sadece jisung'a haber vererek dışarı çıktım, o an bi' o oradaydı çünkü. çıkarken de biriyle çarpıştım ama onu umursamayacak kadar acele ediyordum. ağzımın içinde bir özür mırıldanıp yoluma devam etmiştim.

geri döndüğümde ise üçününde birileriyle sohbet ettiğini görmüştüm. aslında yanlarına gitmeyecektim çünkü onları tanımıyordum ama Chan hyungun beni çağırıp gelmemi istediğinde gitmiş bulunmuştum.

"işte seungminnie, o bizim tatlı gitarist ve vokalistimiz!!."  yanlarına gittiğimde chan hyung kısaca tanıtmıştı beni. hepsi beni incelemeye başlamıştı ve bu changbin hyungun arkasına doğru saklanmama sebep olmuştu. sonra kısık bir sesle selamlamıştım onları ama duyduklarından emin değildim. chan hyung kulağıma onların arkadaşı olduğunu ve iyi insanlar olduklarını söylemişti.

"bende bizi tanıtayım o zaman. ben minho, dansçıyım. yani hepimiz öyleyiz, neyse. bu bebek jeongin, felix, bu yakışıklı da hyunjin."  onları sadece kısa bir bakış atıp incelemiştim.

havalı görünüyorlardı.

onlar tanışıp, kaynaşmaya(?) devam ederken oturacak bir yer bulup oturmuştum. derin nefesler alıyordum. hayatımda hiç bu kadar gergin hissetmemiştim. belki de hissetmiştim, bilmiyorum. çığlık atıp yapamayacağımı bağırmak istiyordum ama yapmak, gidip şarkı söylemek, başardığımı görüp mutlu olmak, bu korkumu yenmek istiyordum.

annem yukarıdan beni izliyorsa görüp benimle gurur duysun istiyordum.

"seungmin hadi minhoların sırası çıkıp izleyelim." jisung yanıma gelip heyecanlı bir şekilde söylediğinde yerimden kalktım. onlar sahneye doğru giderken biz de sahne arkasından insanların izlemek için topladıkları yere doğru adımlamıştık. çıkmadan önce onlara bir bakış attığımda kendilerinden emin duruyorlardı.

bu beni biraz kıskandırmıştı.

sahneye çıktıkları anda herkes çığlık atmaya başlamıştı. demek ki tanınıyorlardı. müzik başladığında hepsi dans etmeye başlamıştı. sahne hakimiyetleri gerçekten harikaydı. hayran kalmıştım. uzun zamandır çalışıyor oldukları belliydi ki her hareketi aynı anda kolaylıkla yapıyorlardı. sorunsuz geçen sahnenin ardından müzik bitmiş, selam verip inmişlerdi sahneden. bizde tekrar arkaya dönmüştük.

Chan hyung ve Jisung onların ne kadar harika olduğuyla ilgili övgüler yağdırırken onlar da teşekkür ediyorlardı.

"sence nasıldık seungmin?"

"evet sen bir şey demedin. beğenmedin mi yoksa?" onları dinlerken Jeongin ve Felix'in bana yönelttiği soruyla duraksamıştım. şimdi hepsi tekrardan bana dönmüştü.

"hayır, beğendim... gerçekten havalıydı." yüzlerinde oluşan gülümseme güzeldi. umarım bende sorunsuz halleder ve bu övgüleri alabilirdim. sadece umabiliyordum şu an.

"hadi çocuklar hazırlanın son bir kaç kişi kaldı çıkmamıza." hepimiz Chan hyung'u onaylayıp kiraladığımız sahne kıyafetlerini giyinmek için hızlıca hareket etmiştik. önceden denemiştik ama buraya gelince giymemiştik çünkü kirletip başlarına bir şey gelmesini istememiştik.

giyinip çıktığımda sona benim kaldığımı fark etmiştim. daha hızlı hareket edip gitarımı kabından çıkartmış ve son kez akordunu kontrol etmek için bir yere yerleşmiştim. dansçılar merakla izliyorlardı beni. sahneye ve kıyafetlerimize uysun diye kırmızı gitar tercih etmiştik.

"gitarının rengi gerçekten güzelmiş. woah kıskandım, bu daha havalı. minho hyung dans kariyerimi sonlandırıyorum, bende gitarist olacağım!!" Minho hyung, Felix'e kötü bir bakış atmış sonra da gülmüştü bu dediklerine. hayır bu daha havalı falan değildi.

telleri kontrol etmeyi bitirdiğimde etrafıma bakındı. jisung, Chan hyungun göz içine kalem sürüyordu. böyle daha çekiciymiş çünkü. buraya ilk geldiğimizde bana da makyaj yapmıştı. siyahtı, hoş görünüyordu beğenmiştim.

"toplanın çıkıyoruz!" diye bağırmıştı chan hyung adımızın anons edildiğini duyduktan sonra.

herkes bizim yaptığımız gibi iyi şanslar dilemişti bize. hyunjin özellikle gelip bana cesaretlendirici şeyler söylemişti. gerginliğimi anlamıştı sanırım. derin nefesler almış ve içimden onlarca kez yapabileceğimi mırıldanmıştım. ellerim titriyordu, korkuyordum. ama buna rağmen kaçmamış, çıkmıştım sahneye.

ve sanırım başarmıştım.

somebody to love, hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin