10

44 12 3
                                    

"seungmin, felix bana onları izlemeye gelip gelemeyeceğimi sordu ve size de sormamı istedi. changbin hyung bakarız dedi, sen de gelmek ister misin?"

jisung'un bana seslendiğini duyduğumda telefonumla ilgileniyordum, odamın kapısına dikilip cevabımı beklemişti sonra da. canım sıkıldığından ve yapacak bir şey bulamamış olmamdan kabul etmiştim, o da bana acele etmem gerektiğini söylemişti. pek özenle hazılanan biri olmadığımı bildiği halde bunu söylemesi komikti ama yine de oyalanmayıp hızlıca uygun bir şeyler giymiştim.

şimdi ise tam 10 dakika 33 saniyedir onu kapının önünde bekliyordum. bana acele etmemi söylemişti ama yine bekleyen bendim. sanırım birine güzel gözükmek istiyordu, belki sonra bununla ilgili onunla dalga geçebilirdim.

ben bunları düşünürken koşarak ve bir kez düşme tehlikesi atlarak indi aşağıya. ben gideceğimiz yerin tam neresi olduğunu bilmediğimden ona bakarken çok uzak bir yer olmadığıyla ilgili bir şeyler söyledi. o sırada changbin hyung da gelmişti yanımıza. jisunga güzel olduğuna dair bir şeyler söyledikten sonra bana da dönerek ikimize yönelik konuşmaya başladı.

"chaeryeong beni görmek istediğini söyledi onun yanına gidiyordum, sizi de bırakayım mı?"

jisung gideceğimiz yerin yürüyerek gidilemeyecek kadar uzak olduğunu söylediğinde changbin hyungun bizi görürmesini kabul etmiştik.

gideceğimiz yere vardığımızda changbin hyungla vedalaşıp önünde durduğumuz kocaman ve oldukça yeni duran binaya baktım. kocaman yazılarla dans akademisi yazısını okuduktan sonra buranın adını duyduğumu ve sadece yetenekli kişilerin bünyesinde bulunabildiğini duymuştum.

"felix bana kaçıncı katta olduklarını yazdı, hadi gidelim!"

jisung beni çekiştirmeye başlamış, bende beni asansöre yönlendirmesine izin vermiştim. asansöre binip sekizinci kata basmış ve beklemeye başlamıştık. bir süre sonra asansör durmuş, kapıları açılmış ve hyunjin güler yüzüyle karşılamıştı bizi.

"hoş geldiniz, gelin hadi."

beni bir kolunun altına alıp onunla birlikte yürümeme sebep olurken jisung da yanımızda yürüyordu. bana bakarak göz kırpmıştı ama ben daha ne olduğunu anlayamadan bir kapının önünde durup içeri girmiştik bile.

"işte geldik."

"jisung! seungmin! hoş geldiniz."

içeri girdiğimiz anda felix koşarak atladı üzerimize. sanırım bizi gördüğüne çok mutlu olmuştu ve bu beni gülümsetmişti.

"hoş bulduk." küçük bir tebessüm edip konuştuğumda ilk bir kaç saniye duraklasalar da jeongin'in çok tatlı olduğumu söyleyip bana hoş geldin sarılması verdiğinde hiçbir sorun olmadığını hissettim. bu iki taraf için de yeniydi.

"hoş geldiniz çocuklar, diğerleri yok mu?" ikimize de sırayla sarılırken sorduğunda jisung başını olumsuz anlamda sallamıştı.

felix ayaklanıp "chan hyung'u görmek istemiştim oysa..." dediğinde ise birbirimize şaşkın bir şekilde bakmıştık sadece.

"o meşgul bir adam." jisungun dalga geçerek söylediği şeyler güldürmüştü bizi.

"hadi ama ne zaman başlayacaksınız, izlemek için can atıyorum." diye ekledi sonra

ona katıldığımı belli ederek heyecanla kafami salladım, bu hyunjini güldürmüştü. sonra da müziği ayarlamak için bilgisayarın başına geçmişti. minho hyung felix'e yerine geçmesini söylerken hala yerde uzanıp uyuklayan jeongin'i tembellik yaptığı için azarlayıp ayağa kaldırmıştı. onları daha iyi izlemek için aynanın karşısına oturmuştuk bizde.

onları ikinci defa izleyecektik. ilk izlediğimde ne kadar harika olduklarını düşünmüştüm ve yine öyle olacağından emindim.

müzik başladığında hepsinin danslarına odaklanıyor, hata yapmamak için dikkatlice müziğe ayak uyduruyorlardı. komik, ben gitar çalarken bir sürü şey düşünürdüm ve galiba bu yüzden bir sürü hata yapardım. sürekli bu yüzden baştan başlamak zorunda kalırdık.

hayranlıkla onları izlemeye devam ederken yandaki jisunga kaydı gözlerim. ağzı açık bir şekilde izliyordu elimle çenesine vurup ağzının kapanmasını sağlandıktan sonra geri önüme döndüm. müzik bittip onlar da dans etmeyi bitirdiklerinde jisung alkışlamaya başladı ben de ona eşlik ettim. o ayağa kalkıp felix ve jeongine ona da bir şeyler öğretmelerini isterken hyunjin yanıma gelip oturdu. omuzlarımız birbirine değerken saçları terden ıslanmış ve nefes nefeseydi. yandaki havlulardan birini ve bir su şişesi alıp ona uzattım. gülümseyip teşekkür ederek aldı elimden.

jisungu izlemeye geri döndüğümde dans etmeye çalışmasının çok komik olduğunu fark ettim. o görmeden gülmeye çalışırken hyunjin koluyla kolumu ittirdiğinde dikkatimi ona verdim.

"bugün bir şeyler yapmak ister misin, ikimiz?" diye sorduğunda biraz düşündüm. bakışlarım diğerlerine gittiğinde "sorun olmaz mı?" diye sordum ben de

gülümseyip olmayacağını söylediğinde kafamı onaylarcasına salladım. onu burda beklememi söyleyip gittiğinde diğerleri yanıma gelmişti.

"birlikte dışarı mı çıkacaksınız?" diye sordu felix.

ben daha cevap vermeden jisung "oha date resmen çok heyecanlı." dediğinde kaşlarımı çatıp ona baktım.

hyunjin gelene kadar benimle biraz daha uğraşmışlardı. hyunjin sonunda geldiğinde beni elimden tutarak kaldırmış ve diğerlerine gideceğimiz hakkında haber verip beni çıkışa yönlendirmişti. nereye gideceğimizi merak etmiştim.

merhabalar herkese

fici yeni yorum gelmesiyle hatırladım ve taslakta bölüm olduğu için atmaya karar verdim. ama maalesef bundan başka bölüm yok. yazar mıyım bilemiyorum ama hiç de belli olmaz... yani beklettiğim ve bekleteceğim için üzgünüm

yazım yanlışlarını falan da kontrol edemedim kusura bakmayın:((

umarım beğenirsiniz !!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

somebody to love, hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin