won't accept your silence, beg me for forgiveness

1.1K 140 95
                                    

Hayatımın kontrolünü hangi anda kaybettiğimi hatırlamıyorum. Bu zamana kadar aklım, zekam ve anksiyetemle gelmiş, bir şekilde kendi güvenli dünyamda kalmayı başarmıştım. Bir an oldu. Minho'nun anı. Hikayemin kontrolü o zaman benden alındı. Artık ben başrol değil, aptal bir yan karakterdim. Minho'nun hayatının bir parçasıydım ve bunu da kabul etmiştim. Çabalamaktan yorulmuş, güvenli limana sığınmıştım. Dertlerimi geriye ittim, o kadar ittim ki varlıklarını unuttum. Tek arkadaşımı unuttum. Bana yaşlı gözlerle bakan arkadaşımı unuttum.

Felix, onu son gördüğümden beri epey değişmişti. Sarı ve uzun saçları, sarılığını kaybetmişti. Zor bir dönemden geçtiğini gösterir gibi saçları azalmıştı. Siyah saçlarını gevşekçe tepeden toplamış, saçlarına uygun tarzda siyah kıyafetler giyerek tamamlamıştı yeni kişiliğini. Ben karşısında dizleri çıkan şortum ve Minho'ya ait olan, ona bile büyük gelen, bir tişörtle ona bakıyordum. Soluksuz ve sessiz bakışlarımıza sadece ağaçların arasındaki sincap ve çeşitli kuşların sesi eşlik ediyordu.

Minho'nun evi çöplükteydi. Şehrin dışına doğru bir köprü vardı, o köprünün altında ağaçlık alan var, pis olduğu her halinden belli bir alandı, kimse gitmezdi buraya. İşte Minho burada minik bir kulübede yaşıyordu. Kapının biraz ötesinde dereye akan çöpler vardı. O dere bile sessizdi şu an. O bile şaşırmıştı belki Felix'e ya da şaşırdığı konu bendim belki de.

Felix, bu eve bilerek gelmişti. Minho'ya gelmişti. Neden? Şaşkınlıktan kurtulduğuma zihnim de çalışmaya başladı ve ben soğuktan titredim. Felix, beni omzumdan itti.

"Hasta çocuk, içeri gir." O arada gördüm onun yaralı ellerini, kolundaki sargıları. Geriye doğru bir-iki adım attım. Ona girecek alan açıldığında içeri girip kapıyı kapattı. Yeterince bakmadı bile salona. Daha önce buraya girdiğini anladım böylece. O koltuğa otururken ayakta onu izledim.

"Felix." Sesim titredi sanırım. Başkasının yanında da güçsüz olmaya başladım. Toparlanıp karşısındaki masaya oturdum.

Koca salonda bir kanepe, çaprazında bir koltuk bir de kanepenin karşısında masa vardı. Odanın en köşesinde yıkık dökük bir ranza vardı. Minho ve ben altta kalıyorduk.

"Neredeydin?" Sesim daha iyi çıktı.

"Orada, burada."

"Neler olduğunu biliyor musun?"

"Haberim var biraz."

Nefes verdim. "Senin yüzünden başıma gelenlerden de haberin varsa bana bir açıklama yapmak zorunda değil misin?" Felix, güldü.

"Sen sadece şükretsene. Minho, ne zaman gelir?" Ayağa kalktı. Burada, benimle durmak istemediği aşikardı.

"Bilmiyorum, nerede kalıyordun? Evine baktım, ailenle konuştum. Kimse-" Felix, umursamaz ses tonuyla böldü beni.

"Burada," Ranzanın üst yatağını gösterdi. "Üstte."

"Minho'yla mı kalıyordun? Başından beri, onunla mıydın?"

"Evet. Minho, beni buraya sakladı.", " Hala hastasın." Parmağıyla titreyen bacağımı gösterdiğinde duraksadım. Uzun süredir uzaktım ne yapacağını bilememekten. "Minho'ya söyle. Geldiğinde beni arasın." Kırık aynadan görünüşünü düzeltip kapıya ilerledi. Beynime çok fazla bilgi girmişti ve ben onları sindiremeden Felix çıktı. Kapının kapanma sesi beni toparlarken hızla ayağa kalkıp peşinden atıldım.

Dere uçurumunun ucuna motorunu park etmişti. Binmeden durdurdum. "Benimle konuş." Felix, kolunu kurtardı.

"Neden?"

"Bana borçlusun."

"Ne?"

"Bilmediğim her şeyi öğrenmek istiyorum, Felix. Yoksa delireceğim."

"İyi." Tek bir kelime. Daha sonra her şeyi anlattı bana. Hyunjin'le tanışmasındna başladı. Zaten bildiğim hikayeyi bir daha dinledim. Hatırlamadığım geceyi anlattı. Minho'nun beni tecavüz edişini ve videomun varlığını. Kendi yaşadıklarını anlattı. Ben, her şeyden habersiz derslerimi dert edinirken Hyunjin'in ona yaşattıklarını anlattı. Ondan sürekli para istemesini ve çalışmak zorunda olduğu işini anlattı. Her gece bir kadınla geçirdiği için kustuğunu anlattı. Bütün bunların sonunda Hyunjin'in babasının onun varlığını öğrenmesini anlattı.

Minho, babasının pis işlerini yaparmış. Felix, Minho'nun yaptıklarına tanık olmuş daha önce. Minho, göstermiş ona. Babasının Felix'i ortadan kaldırması emrini söylemiş Felix'e. Öldürmeliymiş aslında, babası böyle işlerden suçlanmazmış. Minho da reşit olmadığından ve ilk suç indirimiyle çok yatmazmış. Ama Minho yapamamış. Felix'i buraya getirip saklamış bir süre, sonra da Felix kaçmış onun elinden. Bu güne kadar da gelmemiş.

"Senden neden nefret ediyorum, biliyor musun?" Felix, hikayesinin sonuna gelmişti. "Beni sen sattın. Her gece birine sen yolladın beni. Sonra da ne yaptığımı bilmez gibi güldün yüzüme." Omzumdan itti. Yerdeki taşa takılıp düştüm. "Sen şimdi beni merak ettiğini mi zırvalayacaksın?" Yerden kalktım. Felix, toparlanmamı beklemeden çoktan motoruna binmişti.

"Biraz adam ol, kendine bile bakamayan şu çocuğa ayak bağı olma. En kaldıramadığım bu, Ji." Motorunu çalıştırıp gittiğinde duyguları birbirine girmiş olan beni bıraktı ama haklı olduğunu kabul ettim. Minho'dan ayrılmalıyım. Aramızda bir ilişki yoktu ama bugün onu hayatımdan çıkarmak için birçok neden öğrendim. Sinirlerim parmak uçlarıma vurduğunda toprağı avuçlarımda sıkarak yerden kalktım. Büyük ve hızlı adımlarla eve ulaşıp kapıyı arkamdan kapatmadım bile. Getirdiğim çantama bütün eşyalarımı doldurdum kısacık sürede. Çoğu ders kitabıydı çünkü sınavlar başlayacaktı. İçimdeki kişiliklerden biri Minho'dan intikam almamı söylüyordu ama biliyorum ki sinirle alınan her kararın sonunda pişmanlık vardı. Mantığımı kullanarak buradan gitmek en doğrusuydu.

Peki neden gözlerim yaşlıydı kaşlarım çatıkken ve neden artık Minho'yu düşündüğümde mideme saplanan ağrı başımın etrafını sarmıştı, neden bu evden ayrılırken son birkaç saatin yaşanmamış olmasını diliyordum da aynı zamanda Minho'yla hiç yakınlaşmamış olmayı diliyordum.

Felix, haklı. Haklı ama ben bunları gerçekten hak ettim mi? Sevdiğim ve tek arkadaşım olan kişiyi korumak için asla gitmeyeceğim bir yere gidip orada güvendiğim ama kalbimi kıran birinin tecavüzüne uğramayı hak ettim mi? Daha sonra Minho'nun tekrar bana yaklaşmasını ve elimin kanlarıyla sıvayarak kurduğum kalemdeki taşları tek tek indirip beni kalemden mahrum ve yapayalnız bırakmasını hak ettim mi?

•••

Minho'nun evinden ayrılalı çoktan bir hafta oldu. Eve döndüğünde beri görmediği andan beri telefonum susmuyordu ama ilgilenmem gereken en son kişinin o olduğunu fark ettim. İş telefonum ortalıkta yoktu. Felix, ne yaptığımı buradan öğrenmişti belki ama hala kapıma dayanan bir polis de yoktu. Günlerimi ders çalışmaya çalışarak yatağımda geçirdim. Felix'e attığım mesajda yalvararak ağladım. Telefonuma ulaşmak için ona vereceğim paralardan bahsettim. İki güne kadar bir cevap almamıştım. İki gün önce Felix, bana konuşmak istediği saati ve yeri söyledi. Şimdi, bugün gireceğim iki sınava hazırlanıyorum. Birinciliğimi hala kaybetmemiştim, kaybetmek gibi bir niyetim de yoktu.

°°°

villain ㄲ MINSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin