BİGE MARALArtık onun odasında kalacaktım. Odamız olacaktı. İkimiz aynı yatakta uyuyacaktık. Benden seks bekleyeceğine de emindim. Tek derdi bu bile olabilirdi...
Bana böyle mi eziyet edecekti?
Aybüke yaşlı gözlerimi sildi. Bakışlarım ona dönerken boynumdaki kolyeyi çıkarıp ona verdim.
"Daha iyi hissettirdi. Sağ ol."
Hızla başını olumsuz anlamda salladı.
"Sana hediye verdim ben bunu! Geri almayacağım. Hem çok yakıştı."
Bu kadar pahalı bir hediyeyi kabul etmek içimden gelmiyordu. Aybüke paraya acımazdı, beni düşünüp en iyisini aldığını biliyordum.
"Aybüke al lütfen... Hem eve hapsedecekler beni. Takabileceğim bir davet bile olmayacak, o yüzden almak içimden gelmiyor. Çok güzel ama kendimi buna layık göremiyorum. Çöktüm sanki, hissizleştim..."
Ruh hâlimin ne olduğundan bile emin değildim. Öyle çaresiz ve bitkindim ki tek isteğim aylarca uyumaktı... Keşke mümkün olsaydı. Zorbey'in yüzünü görmezdim o zaman.
"Sana hiçbir takı takmadılar! Çok ayıp gerçekten. Koca konakta oturuyorlar ama bir tane bilezik bile takmıyorlar! Düğün, kına, yüzük... Hiçbir şey yapmadılar! Siyah gelinlik almış bir de şerefsiz..."
Bu sözlerine hem acı hem alayla güldüm.
"O benimle âşık olduğu için evlenmiyor Aybüke! Tek derdi acı çektirmek... Tek amacı bu!" Sesim titredi. "Benim ne günahım var bilmiyorum... Babamın günahı bana ait değil ki... Bana acı çektirince tatmin mi olacak? Belki de amacı intihar etmem..."
Belki de gerçekten tek amacı buydu.
Aybüke hızla beni kendine çekip sarıldı.
"Saçmalama! Sakın düşünme bile bunu! O şerefsize kazandırma bu oyunu! O iğrenç biri! Sırf bir pislik yüzünden bunu yapamazsın!"
Dolmuş gözlerimi yere çevirdim.
"Bu adamın gözü kara Aybüke... İnan bana beni delirtmeye bile kalkabilir. Ben daha önce kimsenin gözlerinde böylesine büyük bir nefret görmemiştim... Öyle yakıcı ki bakışları, sanki kapkaranlık... Karanlığında kayboluyorum, ruhumu daraltıyor. O çok tehlikeli... Ürkütücü, kin dolu..."
Aybüke irkildiğinde onun geldiğini anladım. Arkama hiç dönmedim. Yanılmamıştım da... Tam arkamda nefesini hissettim.
"Aybüke istersen artık evine dön. Seni bıraktırayım, geç oldu."
Ne kadar düşünceliydi!
"O-Onu yalnız bırakamam! Parçalayacaksınız kızı el birliğiyle! Ne günahı var ya? Korkuyor senden! Neden işkence çektirmek istiyorsun bu kıza? Görkem'le mutlulardı!"
Aybüke'ye susması için uyaran bir bakış gönderdim.
Onunla kavga etmek boşuna çenesini yorması demekti. Zorbey Akıncı'nın küçük bir kızı umursayacağnı sanmıyordum.
Zorbey saatine baktı ve Aybüke'ye döndü.
"Saat epey geç olmuş. Ulaş seni evine bıraksın."
O kadar gıcıktı ki!
Aybüke hayretle güldü.
"Benim kuzenim kendini toparlayamıyor! Bige diye ağlıyor senin haberin var mı? Tehdit etmişsin onu!"
Görkem'in timsah gözyaşlarına inanacak değildim. Aybüke olanları bilmiyordu. Ona inanıyordu.
Zorbey'in bakışları sertleşti. Hızla kolunu tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Bana Yasak
RomanceEllerimi ve gözlerimi bağlamışlardı. Nerede olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Hiçbir ses yoktu. Ülkeme gelir gelmez tam arabama binecektim ki bir el arkamdan boynuma sarılmıştı. Kendime geldiğimde gözlerim kapalı bir hâlde öylece oturduğumu anla...