88. Tatsız Karşılaşma

1.1K 70 28
                                    

Hastaneden dönmelerinin üzerinden tam üç gün geçmişti. Bu sürede ikisi de ev de çok sıkılmışlardı ama canları da hiçbir şey yapmak istemiyordu. Günlerdir arayan  Enes'in bir milyonuncu ısrarından sonra bugün okula gitmeye karar vermişti Can. Okuldan önce Mert'le beraber ilk psikolog randevusuna gidecek oradan da beraber okula geçeceklerdi. Can, işlerini halledip üzerine pembe bir sweatshirt geçirdikten sonra alt kata inip Mert'i beklemeye başladı. Beyefendi iki saattir hazırlanmamıştı.

"Merrrrrttttttt! Hadisene ya!" diye evin içinde bağırdı.

"Tamamm geliyorummmm" 

On dakika sonra merdivenlerden yavaş yavaş inip Can'ın karşısına geçti yakışıklı oğlan.

"Nasıl olmuşum?" Gerçekten de çok güzel olmuştu. Üzerine giydiği şeyler ona çok yakışmış hatta baya da havalı göstermişti. Can'ın aksine epey bi özenmişti çocuk. Can kendinin onun yanında çok sönük kaldığını düşündü.  Eski Can olsaydı eğer saçından tırnağına her şeyine fazlasıyla özenerek giderdi okula.

"Alt üstü doktora gidiyoruz. Neden bu kadar abarttın?"

"Canımın içi ilk defa insan gibi seninle vakit geçireceğiz. Tabi ki özenirim." Söylediklerine gözlerini devirip oturduğu yerden ayaklandı sarışın oğlan.

"Hadi çıkalım geç kalacağız." deyip, ondan önce evden çıktı. Yol boyunca arabada bacağını sallayınca Mert en sonunda Can dayanamayıp durması için yavaşça bacağına dokununca sanki elektrik çarpışmış gibi şok geçirdi aptal. 

"Ne oldu neden sallıyorsun bacağını?" diye sorduğunda, bütün dişlerini göstererek güldü yakışıklı oğlan.

"Aşırı heyecanlıyım."

"Saçmala istiyorsan. Sakin olsana biraz. " Can'ın eli hala onun bacağında dururken Mert, oğlanın elinin üzerine elini koyup gözlerine baktı. 

"Olamıyorum. Ben yıllardır hayalini kurduğum bir şeyi yaşıyorum şu an. Biliyorum..."deyip başını önüne eğdikten sonra yüzündeki gülümsemesi solarak konuşmaya devam etti.

"Biliyorum bana karşı hiçbir şey hissetmiyorsun. Seni zorlayarak da duygularını değiştiremeyeceğimi de geç de olsa anladım ama en azından bu kadar yakın olmamız bile benim hayalimdi. Önceden sevgine çok ihtiyacım vardı. Hala daha var ama şimdi arkadaşlığın bile öyle değerli ki benim için o yüzden tarif edemeyeceğim kadar mutluyum şu an.." Gözleri dolmuş, konuşurken artık  Can'a bakamıyordu oğlan.

"Gel buraya" Kolundan tutup ona sıkıca sarıldı Can. Ona iyi gelecek bir cümle bulamamıştı.

"Hep yanında olacağım" dediğinde Mert'in kolları onu daha sıkı sardı. Can, onun yanında fiziksel olarak küçüktü o yüzden kollarının arasında iyice küçücük kalmıştı. Hatta duygusal olarak da onun kadar güçlü değildi ama son yaşadıkları o masum Can'ı götürmüş yerine daha sert bir Can getirmişti. Uzay'ın küçük bebeği gitmişti mesela. Heyecanını, ufak şeylerle olan mutluluğunu kaybetmişti Uzay ile beraber. Şimdi ise kollarının arasındaki adama destek olmak için ondan daha güçlü olmaya zorluyordu kendini.

Duygu dolu yolculuklarından sonra nihayet kliniğe gelmişlerdi. İçeriye girip seansın saatinin gelmesini beklerken gergin  Mert hala heyecandan ayağını sallıyordu. 

"Canımın içi."

"Hııı?"

"Ben içerideyken gitmezsin değil mi?"

"Gitmem! Burada bekleyeceğim seni merak etme." dediğinde, derin bir nefes alıp arkasına yaslandı oğlan. Seansın başlamasına daha on dakika vardı. Mert önündeki sehpanın üzerindeki dergilerden birini almış sayfaları okumadan çevirirken Can da etrafa göz atıyordu. Duvarlardaki değişik tablolar dikkatini çekince kalkıp onları incelemeye başladı. 

KİMSESİZ ADAMLAR [BxB]Where stories live. Discover now