5: peter pan and wendy

521 63 198
                                    

mecburen duz yazı.

hos deil.

🧷

kamp yapmaktan nefret ediyordum. evet, tam anlamıyla nefret. özellikle bu kampın kış günü, ormanın ortasında olması beni daha çok öfkelendiriyordu.

ah bir de taehyung vardı. gerçi o öfkelendiğim bir konu değildi.

"oo, luna hocanın grubu sonunda teşrif edebildiniz." dedi yeonjun dalga geçerek.

"ne o? iki sarı üç tam yumurtanı bizsiz yiyemedin mi yeon." dedi hyunjin.

"oralara hiç girme amına koyayım. şafak operasyonuna gidiyoruz sanki. kargalar bile bizi gördüğünde daha biz bokumuzu yemedik siz hayırdır amına koyayım dedi, hissettim."

jimin, "boş boş konuşma yeon. hoca nerede?" dedi, bir yandan da gözleriyle bahçeyi tarıyordu. aradığı kişiyi elbette biliyordum ama salağa yatıp onu sinir etmek her daim hoştu.

"hayırdır," dedim aynı onun gibi bahçeye bakıp. "birini mi arıyorsun."

jimin hızla bana döndü. o kadar hızlı dönmüştü ki az daha yere düşüyordu, salak. "ne münasebet canım. hocaya bakıyordum ben."

eminim öyledir bakışımı atıp otobüse yöneldim. okulumuz dağ başında olduğu ve merkezden uzak olduğu için fazlasıyla soğuktu. hatta buraya yaz, ilkbahar mevsimi uğramazdı. daima soğuk ve yağmurluydu.

sanırım changbin haklıydı. kampı okulun bahçesinde de gayet yapabilirdik.

"evet arkadaşlar, hepimiz toplandığımıza göre otobüslere geçebilirsiniz." dedi sehun hoca. iyi, hoş hocaydı ama her etkinlik düzenlendiğinde ona verilen grubu sabahın beşinde okulun bahçesine dikiyordu.

"yan yana oturuyormuşuz," dedi jungkook bir elini belime sarıp. "iyi bari, oturduğum kişi hyunjin'de olabilirdi."

hyunjin kafama vurup, "sen bana kurban ol bir kere." dedi ve kıvırtarak muavinlik görevini sanki devlet başkanı görevi gibi üstelenen namjoon'un yanına gitti.

otobüse binip, koltuklara oturana kadar taehyung'u görmemiştim. kampa geleceğine emindim ama hâlâ ortalarda görünmüyordu.

"amına koyayım yeonjun. neden koltuğu ısırıyorsun, manyak mısın lan sen." dedi namjoon öfkeyle. bir yandan da garip bir şekilde yeonjun ve hâlâ ısırmakta olduğu koltuğa bakıyordu.

"ben bu deli manyakla oturmak istemiyorum," dedi soobin korkuyla. "merak edip beni de ısırırsa?"

"yeon beş yaşında mısın sen? hayır yani beş yaşında çocuk bile ısırarak bir şeyleri keşfetmeyi bırakmış oluyor da." dedi namjoon ve yeonjun'u ısırdığı koltuktan ayırdı.

hyunjin omzumu dürtüp, "şuna bak hele yeni gelin triplerine girmiş. çantasını da kucağına koymuş güya çaktırmadan namjoon'a bakıyor." dedi gülerek. hatta kahkaha atıyordu. gözlerim jimin'e döndüğünde, gerçektende yeni gelin gibi oturduğunu fark ettim ve ben de gülmeye başladım.

"siz var ya, arkadaş değil düşmansınız orospu çocukları." dedi jimin, "ayrıca dediğini duydum hyunjin, bi inelim seni bağırta-" jimin'i bölen namjoon'un yanına gelmesi olmuştu.

ne tesadüftür ki yan yana oturacaklardı ve yine ne tesadüftür ki aynı gruba düşmüşlerdi.

tesadüfler, tesadüfler.

arkada oturduğumuz için otobüsü rahat bir şekilde görebiliyordum. seungmin, göz bandını takmış çoktan uyku alemine geçiş yapmıştı. chan ise telefonuyla uğraşıyordu. jeongin... ona değinmek bile istemiyordum çünkü ne yaptığını tam olarak anlayamamıştım.

blue&purpleTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang