4. O

48 22 0
                                    

geçmiş

İnsan en çok nereye gideceğini bilmediği zaman yolunu şaşırıyor. Bazen herkesin doğru dediğinin yanlış olduğunu bilsen bile, karşısında dursan bile engel olamıyorsun. Nasıl diyorsun, bunca insan nasıl ayırt edemiyor. Sonra anlıyorsun ki, kör ve sağırlar. Üzerine kendilerinden fazlasını düşünemeyecek kadar fakirlik görüp bencilleşmişler.

Dünyanın en kolay şeyi suçu birilerinin üzerine atmak. Çocukken çoğu kişi anne babası kızmasın diye yapmıştır. Öylesine bir basitliği var. Bazense zaten buna ihtiyacı olan tonlarca insan olur. Öfkesini bir şekilde birilerinden çıkarması gereken kişilerdir bunlar.

Jongin'i bekliyordum.

Ömrüm onu beklemekle mi, geçecekti? Hiç bilemiyorum, üzerindeki üniformayı bile sevemiyordum. Onda duruşu eskiden beri oldukça çekici olsa bile, artık sevemiyorum.

Onun mükemmelliği her zaman başımı döndürürdü.

Onun için hazırladığım masaya baktım, sevdiği ne varsa hazırlamıştım. Üzerine bu güzel çikolatalı pastayı yapabilmek için kaç gündür uğraş veriyordum. Yıl dönümümüzü asla unutmazdı. Her yıl bana sürprizler hazırlayan o iken bu sefer ben bir şeyler yapmak istemiştim.

Ona karaborsadan çok şık bir saat almıştım. Karalamaları için güzel dokusu olan, iç cebinde taşıyabileceği bir eskiz defteri.

Ne kadar zamandır Jongin'i beklediğimi bilmiyordum. Cep saatimi çıkarıp baktığımda iki saati geçtiğini fark ettim. Canım sıkıldığı için kitabımı alarak uzandım. Gelene kadar okuyayım derken uyuyakalmışım.

Yüzümde hissettiğim yumuşak öpücükler ile gözümü açtım.

"Kai Schmitt, bu saate kadar neredeydiniz?" Ona pek sık hesap sormazdım.

"Özür dilerim hayatım, geç geldiğim için. Kızmakta haklısın fakat görevler bir türlü bitemedi."

"Işinden nefret ediyorum." Her zaman onu istediğim kadar görememe sebep olan şey işiydi.

"Üzgünüm," loş ortamın aydınlattığı yüzünü inceledim. Elimi yanağına koyup okşadım.

"Çok yorgun görünüyorsun, kaç saattir uyumadın?"

"Dünden beri uyuyacak zamanım olmadı. Arada bulduğum boşluklarda kestirebildim." Sızlanırken çok tatlı olurdu. Uyumadığı zamanlardan nefret etsem de bu şekilde davranmasını çok severdim. Sadece benim yanımda ortaya çıkan özelliklerinden biriydi. "Yıl dönümümüzü kaçırmak ister miyim? Hele de sen hazırlık yapmışken." Büzülmüş dudaklarına bir buse kondurdum. Uzun süre küs kalamıyordum ki ona.

"Yorgunsan uyuyalım," dedim oturur pozisyona geçtiğimde. Yanıma oturdu, kafamı omzuna yasladım. Sonunda içimdeki huzursuzluk beni terk etmişti.

"Seni çok seviyorum ve yorgun değilim. Benim için hazırladığın yemeklerden yemek istiyorum."

"Lakin yemekler soğudu."

"Sorun değil." Elime bir öpücük kondurduktan sonra birlikte ayağa kalktık.

Jongin yanımda olduktan sonra üstesinden gelmeyeceğim hiçbir sorun yoktu.

Sandalyemi çektiğinde zevkle oturdum. Mumları yaktı ve yemekleri servis etti. Bu onun özür dileme biçimiydi.

Onu çok özlemiştim. Yemek yerken onu izledim. Zaten pek aç değildim.

"Hepsi çok güzel olmuş, eline sağlık hayatım."

"Afiyet olsun," dedim gülümseyerek.

Gülümsedi.

İNFERNO | KaisooTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang