Oyun

45 9 60
                                    

Küçüklüğümden beri tuhaf şeylere merak salmış bir çocuktum. Özellikle insanların gözle göremeyeceği şeylere. Hayatım boyunca paranormal diyebileceğim hiçbir olay yaşamadım ta ki o zamana kadar...

...

"Bu sitedeki herhangi bir ritüeli/büyüyü deneme sorumluluğu tamamen size aittir"
Yazının altında onaylıyorum ve onaylamıyorum kutucukları vardı. Onaylamazsanız siteye giriş yapamıyordunuz. Bu sitenin ismi Tik Tak'dı. Ne komik bir isim..

Yazıya alaycı bir şekilde bakıp umursamazca onaylıyoruma tıkladım.
Site sonunda o bembeyaz ekrandan çıkmıştı. Siyah ve kırmızı renkler hakimdi sitede. Arka planı siyahtı ve yazılar kırmızıydı. Kırmızı kendi içinde ayrılıyordu. Sitenin kurucusu kırmızı renklerini kan rengi tonlarıyla yapmıştı. Kurumuş kana benzeyenden tutun koyulaşmış kana benzeyene kadar vardı.

Ama bu şeyler beni korkutamazdı. Rastgele yan taraftaki kutucuklardan birine bastım. "Oyun" yazıyordu.

Nasıl oynandığı talimatları verilmişti. Bu interaktif bir oyun değildi. Yazılanlara göre eve bir ruhu davet ediyorduk ve 10 dakika içinde her yeri kapatmazsak içeri giriyordu. Oyun bitiyordu yani. Devamında ne olduğu yazmıyordu, sadece boştu ama sayfada inmeye devam ediliyordu. Ailem evde olmadığı için deneyecektim.

1. Mavi bir kağıt parçasını dış kapıya yapıştır.

Ayağa kalktım. Çekmeceleri karıştırıp bulduğum mavi elişi kağıtın birini ve bandı aldım. Dış kapıyı açıp el işi kağıtını güzelce kapıya bantladım. Kapıyı kapatıp içeri geçtim.

2. Bir mum al ve yak. Muma onunla oynamak istediğini fısılda. Mum sönerse dış kapıyı açıp mavi kağıda bak. Kırmızıysa oyun başlamıştır.

Mutfakta bulduğum mumu masanın üzerinde dikkatlice yaktım. Sönmeyeceğinden emin olunca yaklaşıp fısıldadım.

"Seninle oynamak istiyorum, ucube yaratık"

Mum şiddetli bir şekilde sönmüştü. Şokla muma baktım. Ne! Yalan, yalan değil miydi? Koşa koşa kapının önüne gittim. Mavi kağıt artık kırmızıydı. Şok içinde titreyen gözlerle bir kaç saniye kapıya baktım.

3. Oyun başladığı anda 10 dakika içinde evde girilecek her yeri kapat.

Dış kapıyı hızla kapatıp kitledim. Odaları tek tek gezip pencereleri kapatmaya başladım. Bir yandan dakikamı kontrol ediyordum. Balkondan pencerelere her yerin kapalı olduğundan emin olup derince nefesimi verdim.

4. O giremezse oyunu kazanırsın.

Odama kaçıp yatağımda örtünün altına girip  kendimi gizledim. Korkuyordum, bir bebek gibi korkuyordum. Reşit bir birey olmak ifade etmiyordu. Bu bir çeşit oyun muydu? Başta neden öyle yazdığını artık anlıyordum.Gelecek olan şey kimdi veya neydi bilmiyorum. Dakikam bitmişti. Tedirgin bir şekilde düşünüyordum. Ne yapmıştım ben?! Kendi kendime kendimi saçma sapan bir işe sokmuştum. Korkuyla etrafı incelemeye başladım. Bir yer açık değildi, değil mi?

O sırada pencerenin camından tiz bir ses duydum. Zihnimdeki birşey onu eliyle çizdiği söylüyordu. Uzun sivri tırnaklar... Derimi koparacak kadar keskin tırnaklar...

Tiz ses kesildi ama artık duvardan bir ses geliyordu. Duvarla bir cismin temas ettiğinde çıkardığı bir ses... Uzun eller, yılana benzeyen ellerin varlığını zihnimde canlandırabiliyordum.

Odaların hepsini penceresini deniyordu, tek tek bıkmadan usanmadan. Onun varlığını kabullenmem için duvarda ellerini gezdiriyordu. Ses tam benim odama yaklaşmışken kesildi. Nefeslerimi sakinleştirip kendime geldim.

Örtüden bulduğum boşlukla etrafa baktım birşey yoktu. Tak tak tak
Tavandan ses geliyordu. Yutkunup tavana baktım. Evin içinden değildi bu ses, dışarıdandı.

Evimiz tek katlı müstakil bir evdi ve tepemde olan şeyleri rahatlıkla duyabileceğim bir evdi. Tak tak tak

Çatıda gezmeye devam ediyordu. Yutkunup beklemeye başladım. Korkuyordum.. Ya bir yeri açık bıraktıysam? Bir anda çatıdaki seste kesildi.

Sessizlik...
Dakikalar geçti ama hala sessizlik hakim. Oyun bitmiş miydi? Kazanmış mıydım? Örtüden çıkıp odamdan elime alabileceğim tek şeyin gitarım olduğunu biliyordum.

Gitarımı alıp tek tek odaları kontrol ettim. Kontrol etmem bitince az kalsın altıma kaçıracağım aklıma geldiği için acil lavaboya koştum. İşim bitince tekrar odama gittim.

Yavaşça sitenin açık olduğu bilgisayarıma yaklaşmaya başladım.

Ha siktir..
Ha siktir..
Ha siktir..

Dolabıma bazen evden kaçmak için kullandığım gizli geçit açıktı. Bunu nasıl unutabilirim. O sırada odanın en dibindeki dolabımdan gıcırdama sesi geldi.

Sıçtım..
Bakmak istemiyorum..
Ölmek istemiyorum...

Yavaşça arkamı döndüm. Dolaptan çıkmaya çalışıyordu. Beni öldüreceğinden emin olduğum sivri dişlerini görebiliyordum. Tüysüz kapkara vücudu çıplak bir insanı andırsa da son derece uzundu. Tırnakları.. Tırnaklarını boğazıma sabitlese kesinlikle oracıkta ölürdüm.
Boş bakan gri deli gözler. Beni yenebileceğini mi sanıyorsun der gibi bakıyordu.

Tüm vücudunu dolaptan çıkarmaya başlayınca geriledim. Elim bilgisayar klavyesine çarpmıştı. Yavasça boş bakan canavar kaçamayacağımı biliyormuş gibi yavaşça geliyordu.

Son umut olarak bilgisayara döndüm.

5. Oyunu fes etmek isterseniz, elinizi bir kez çırpmanız yeterli :)

Dalga mı geçiyordu? Hiçbir çıkış yolum olmadığını mı söylüyordu. Ama denemekten başka şansım yoktu.

Bilgisayara bakmayı bırakıp canava döndüm. Durmuş, bana bakıyordu. Yerde sürünen uzun kolunu bir anda kaldırmaya başladı.

Korkuyla gözümü kapattım ve elimi çırptım. Gözümü açtım. Hala oradaydı. Kolunu tekrardan yere indirmiş ve bana yaklaşıyordu. Titreyerek onun bana yaklaşmasını bekledim. Sonuçta her türlü ölecektim. Sonumun böyle olmasını istemezdim. Gözümü kapattım.

Tam önümde onun hırıltılı nefes alışverişlerini duyuyordum. Ölümün bir kokusu olsa kesinlikle onun nefesi olurdu. Gözümü açtığımda bana kitlenmiş deli bakan gri gözlerle karşılaştım. Ağzını açtı.

"Sen.. sen.. kay.. bettin"

Gözümün önünde saniyeler içinde yok oldu. Bilgisayara baktım. Site de büyük harflerle "OYUN BİTTİ. KAYBETTİN" yazısı çıktı. Ve site yavaşça kaybolmaya başladı.

Şokla titrerken son umut dış kapıya koştum. Bantladığım mavi kağıt oradaydı. Kapıyı kapatıp içeri salona geçtim. Güvende olduğumu hissetmemle yere yığılıp titremeye başlamam bir oldu. Herşey bulanıklaşıp yok oldu.

                                 ...

Gözlerimi açtığımda annem bana bakıyordu. Ağzımı açıp "Anne" dedim ama sesim çıkmıyordu. Annemin gözleri dolmaya başladı.

"Sana ne oldu oğlum, lütfen anlat bana. Benimle burada güvendesin"

Ağlamaya başladım ama hıçkırık sesleri gelmiyordu. Bir çok doktora gittik ama bir daha asla konuşamadım. O sitede ne geçmişte vardı ne de tarayıcı da aradığımda çıkıyordu.

Hala daha o gözleri hatırladıkça krizler geçiyorum ama artık buna alıştım. Konuşamayan bir ucube  olmaya alıştım.

Tik Tak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin