Körebe

13 6 85
                                    

Küçüklüğümden beri yalnız büyüyen bir çocuktum. Bir kardeşim yok, bir arkadaşım ya da benimle yaşıt akrabam.. Tamamen yalnızım.. Ama artık değil.

...

Annemle babam bugün evde olamayacaklarına dair mesaj atmıştı. Canım sıkılıyordu. Bilgisayardan ilk biraz film izledim. Sonra ödevlerimi yaptım. Şimdi sıra oyun oynamaktaydı.

Rastgele çok oyunculu oyuna girdim. Sanaldan insanlarla konuşmak ve vakit geçirmek çok iyiydi. Onlarla istediğin zaman konuşabiliyor, istediğin zaman konuşmuyordun.

Oyundan biri mesaj attı.

"Merhaba"

Gülümseyerek "Merhaba" yazdım.

"Beraber oynayalım"

Çok geçmeden oyunda birlikte vakit geçirmeye başladık. Gayet iyi oynuyordu, karşıdaki kişi. Gece yarısına kadar birlikte oyun oynadık.

"Benim çıkmam lazım"

Gitmesine gerçekten üzülmüştüm.

"Oww tek oynamak eğlenceli olmuyor" yazdım.

Bir anda bir link attı. Altına da açıklama yazmıştı.

"Bu gerçek hayatta oynayabileceğin bir oyun ama gerçek insanların olmasına gerek yok. Korkuyorsan açma :)"

Nasıl biri olduğumu biliyormuş gibime geldi. İnsanların bana korkak demesinden hoşlanmıyordum.

Siteye tıkladım. Ve açılmasını beklemeye başladım. Ekranda tam bir yazı ve seçenek belirmişti ki heyecanlandığım için fareye tıkladım.
Neye bastığımı bile bilmiyordum.

Çok geçmeden site açıldı. Kırmızı ve siyahın hakim olduğu bir siteydi. Paragrafın başında koyu kırmızıyla körebe yazıyordu.

Altta nasıl oynandığı yazıyordu. Mumlar vardı. Mumları her bir odaya bir tane olacak şekilde yerleştirip hepsini yakıyorduk. Evin kapısının oraya son mumla gelip o mumu üflediğimiz an da oyun başlayacaktı.

"O seni bulmadan oyunu bitir"

Aşağıdaki not ürkütücüydü. Ama denemekten zarar gelmezdi. Gülümseyerek bilgisayardan kalktım.
Çekmecelerimden bulduğum mumları bütün odalara tek tek yerleştirip yaktım.

Son mumu alıp dış kapının önüne geçtim. Sakince nefes alıp verip mumu üfledim. Şimdi sıra tüm mumları üflemekti ama gelecek olan şeyi çok merak ediyordum.

Bütün odalardaki mumları üfleyip kendi odamdakini üflemeden dolaba saklandım.

Dolap arasından kapıya bakmaya başladım. Kapıdan gıcırdama sesleri geldi. Kapı yavaşça açılmaya başladı.

Kapranlık bir şey orada duruyordu. Boyu kapı kadardı. Yüzü gözükmüyordu. O tamamen siyahtan oluşuyordu. Sonra bir anda etrafa bakınmaya başladı. Korkarak onu izliyordum.

Tam o sırada yanlışlıkla dolaptan askılığı düşürmüştüm. Ağzımı burnumu kapatıp hızla gelen canavara baktım dolaba doğru bakıyordu. Yüzünü dolaba çok yaklaştırmıştı. Göz kısmı iki adet boşluktan ibaretti sadece. Yüzü yanmış gibi duruyordu. Beni göremiyordu. Daha çok bir ses var mı diye kontrol ediyordu.

Nefesimi tutmak zordu. Onun hemen gitmesi gerekiyordu. Beni görmemesi sadece duyması benim açımdan avantajlıydı. Bu beni yakalamasının zor olacağını gösteriyordu. En azından öyle olmasını planlıyordum.

Dolaptan geri çekilip kapıya doğru ilerledi. O sırada kalkıp bana yakın olan muma koştum. Mumu üfledim. Üflemeden önce sırtımda bir ağırlık  hissetmiştim.

Etrafa baktım hiçbir şey yoktu. Oyun.. Oyun bitmiş miydi?

Bir anda açılan bilgisayar ekranına baktım. Site açıktı.

"Tebrikler,kazandınız"

Sonra yavaşça kelimeler sonra da site silindi. Bu site neydi böyle?
Aşağıda oyunumdan bildirim gelmişti.

Bu bana siteyi atan arkadaşımdı.

"Yeni arkadaşınla iyi geçin"

Ne demek istiyordu? Çok geçmeden hesap silindi. Bu önemli değildi. Önemli olan arkadaş demesiydi, ne arkadaşından bahsediyordu. Odada benden başka kimse yoktu. Yoksa öyle değil miydi?

Kapıdan gelen tıklama sesiyle oraya doğru döndüm.

Tamamen beyaz renginden oluşan bir kız, kapının önünde dikiliyordu. Ten rengi, gözü, kirpiği, saçı.. Giydiği elbise bile beyazdı. Benim yaşlarımda görünüyordu.

"Üzgünüm, kapıyı tıklattım ama umarım korkmamışsındır"

Yüzü hafif kızarmıştı. Tamamen bir insan gibi tepkiler veriyordu. Ama ne olduğunu bilmiyordum. Korkuyordum. O canavara dönüşmezdi umarım.

"Korkmana gerek yok, hem sen beni çağırmadın mı?"

Ona sorar gibi baktım. Arkasında sakladığı ellerini önüne doğru getirdi. Avucunda girişte üflediğim mum vardı.

Korkarakta olsa ona doğru yaklaştım. Aklına birşey gelmiş gibi bir anda hiddetlendi.

"Bu oyunu bir daha oynama!"

Yüzü sinirden kızarmıştı. Beyaz gözlerini benden çekip ellerine sabitledi. Üzgün gözüküyordu.

"Oyunu kazanmasaydın.. Benim yüzümden ölecektin"

O yaratık ben mumu söndürmeden beni yakalasaydı, ben.. Ölecek miydim? Bu bir oyun değil miydi? Ve o yaratık o muydu? Yaratıkla tamamen zıttılar.

"O yaratık da bendim ama hapsedilmiştim. Bu oyunla kurtuldum. Ben değilde başka bir yaratık gelseydi.. Çoktan ölürdün. Ben körüm"

O bir yaratık mıydı?

"Sen nesin?" diye mırıldandım.

Gülümsedi ve ellerimi tuttu.

"Ben yıllar önce öldüm. Şu anda bir hayaletim ve bu dünyadan asla ayrılamayacağım. O yüzden benimle arkadaş ol lütfen!"

Çok hüzünlü bakıyordu. Yıllar önce neden ölmüştü acaba? Ama şu anda bende yalnızdım ve bir arkadaşım yoktu. Tamam anlamında başımı salladım. Başımı sallamamla ellerimi bırakıp bana sarıldı.

...

Aradan yıllar geçmesine rağmen o hala aynı. Dediği gibi benim arkadaşım oldu. Ama bazen ondan korkuyorum. Araştırmalarıma göre o son seviye bir hayalet. Maddelerle temasa girebiliyor. Bazen bana dokunduğu zaman dokunuşunu gerçek birinden ayıramıyorum.

Tik Tak Where stories live. Discover now