•final

230 36 16
                                    

Yol'a Düş - Penceremin Buğusuna Çizdim Yüzünü
jimin'den
Karliene - The Unquiet Grave
Thurisaz - Years Of Silence
yoongi'den
ShamRain - To Leave

- Beni her şeyin bittiği yere götür.

Ben gözlerimle yağmur yağıyorum
Kaç kez ölesi oldum, gözlerinle korudun beni
Sevgilim, gel bana
Yıllardır seni çağıran ben
Şimdiden senin rengini taşıyorum.

Ben gözlerimle yağmur yağıyorumKaç kez ölesi oldum, gözlerinle korudun beniSevgilim, gel banaYıllardır seni çağıran benŞimdiden senin rengini taşıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dar sokağın ortasında durduğumda önce sol sonra sağ binaya baktım. Adımlarım sakin, uyuşuk, bacaklarım kırılmışçasına...

Sen gittikten sonra ben o gün geri dönmedim, bir daha adım atamam sandım o şehire. Hiç gitmedim evimize, gidemedim, balkonumuza çıkamadım. Kuruttum karanfillerimi, senden sonra bir daha hiçbir çiçeği büyütmedim, sevmedim. Artık karanfil kokmuyorum, toprağım kurudu. Ben o gün gelmedim o sokağa, bilgin büyüyüp koca adam oldu belki ama onu hiç görmedim.

İhtiyarın balkonuna baktım, yine sahte bir kızgınlıkla adımı sesleniyor. Gülüyorum, giden kimseyi unutmadım ben, çünkü onlar hep benimle, her yerde sesleri var. O dar sokağın sağına yönelip merdivenleri çıktım. Bak burada gülüyorsun, sonra bak, Jeongguk kapının önüne oturmuş ağlıyor. Niye ağladığını hatırlıyorum, gözümden aşağı bir damla yaş dökülüyor, ilk kez annem için ağlıyorum ama içimde kalmış bir insanlık hissi yok. Kapının önündeki kasımpatılar sahiden kurumuş sevgilim, yaklaşıp nefesinle büyüttüğün ve kuruttuğun çiçekleri okşuyorum, elimde ufalanıyor renksiz yapraklar. Toprağa bir de benim gözyaşım düşüyor, bir de ben kurutuyorum... Kapıyı açıp içeri girdiğimde gördüğüm her şey ve yaşanmış onca şey gözümün önünde oynadı, ben ağladım, anılar yeniden canlandı, koltukta güldün, daha çok ağladım. Bu defa mürekkep yok.

Koyduğun şarap yıllanmış sevgilim, yastığında ne kokun kalmış ne bir saç telin. Sessizlik savurmuş ikisini de. Sertçe yutkundum yıllardır hasret kaldığım bu eve, anılara, sana karşı. Masanın üstünde bir küllük gördüm, içi izmarit dolu hiç dökülmemiş, tabanına yapışmış küller, kenarında bir defter bir de kalem var. Burada oturup mu yazdın, için en çok burada mı yandı sevgilim? Kırık çocuğum benim, biriciğim, en çok bu deftere mi döküldü gözyaşın? Tekleyen adımlarla yaklaştım sehpaya, bu eşyalar benim değil senindi artık. Bak burada işte oturup da beni beklediğin koltuk, başını ondan hiç çevirmediğin pencere. İşte yıllar önce gelseydim hiç kaybedilmeyecek bir gençliğin gölgesi...

Defteri aldım titreyen ellerimle, ne gücüm var ne de ayakta duracak bir dirhem dermanım. İlk sayfayı açtım, tam ortada '505' yazıyordu. Dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya başladım, çığlıklarım nasıl da yankı yapıyordu bu bomboş evde. Bir zamanlar yuva olan evde. Kenarda duran mavi kalemi de aldım, buğulu gözlerim görmüyordu, içim bunca şeyden sonra soğudu zannediyordum ama nasıl bir yangın vardı boğazımı düğümleyen, bana elimi yüzümü çizdiren, saçlarımı yolduran... Kalemin başını dudaklarıma götürdüm, bir ölüm öpücüğü yükseldi dudaklarımdan lakin ne bir sıcaklık, ne bir ses vardı.

suskun: yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin