16 1 0
                                    

Kalabalık otobüsün koltuğunda yayılmış bir şekilde otururken birden otobüse açık kumral, dalgalı, uzun saçlara sahip zarif biri binmişti ve benim çaprazıma, iki koltuk öteme oturmuştu. Aşırı gergindi ancak camdan ona vuran, batmakta olan güneşin ışığı saçlarının ve gözlerinin rengini aydınlatırken büyüleyici görünüyordu gözlerime. O an içimden "Ona sahip olmak için her şeyi yapardım." dedim bir nevi aldığım alkolün de etkisiyle. Uzun zamandır hayatımda bir kadın olmamıştı ve öğleden sonrayı ortağım ile dışarıda geçirmiş, ısrarı üzerine birkaç kadeh içki içmiştim. Otobüs ilerlemeye başlamıştı, ama benim gözlerim aynı yerde kalmıştı. Onun güzelliğinde. Öyle gergindi ki elleri titriyor, camdan dışarıyı temkinli bir şekilde süzerken tırnaklarını yiyordu. Güneş zamanın etkisiyle aydınlığını yitirmişti. Güzelliğinden çok bu gergin tavırları dikkatimi çekmişti belki de, ancak farkında değildim bunun.

Aniden otobüsün durmasıyla şoför yolunu kesen arabaya korna çalmaya ve sinirle sövmeye başlamıştı. O ise panikle başını eğip saklanmaya çalıştı. Her ayrıntı gözüme batıyordu bana görünmeye çalışırmış gibi. Dudaklarından kelimeler çıktığını görmüştüm ama sesten duymamıştı kulaklarım. Dudak okuma becerilerim ise "Lanet olsun" diyordu, lanet olsun. Sonrasında otobüse kilolu, takım elbiseli bir adam bindi ve şoföre, aynı zamanda yolculara elindeki fotoğraf kartından onun resmini gösterdi.

"Bu kişiyi gören var mı?"

...

"Bu otobüse bindi mi?"

Adamın sesi bile çok sertken bu ülkede bu tür sorulara genelde kimse cevap vermezdi, insanoğlu beladan uzak durmak isterdi. Ancak içimdeki koruma içgüdüleri beni ayağa kaldırmıştı, bu herifin hayırlı olmadığı belliydi.

"Otobüse binmişti ancak üç durak önce indi bahsettiğiniz bayan."

Adam bana şüpheyle bakıp başını sallamıştı aynı zamanda gözleriyle yolcuları süzerken. Otobüsten inmeye yönelirken ise gözlerini bana çevirdi.

"Görünüşü sizi yanıltmasın, bayan falan değil, sahtekar adamın teki."

Adam otobüsten indiğinde yüzümde şaşkın bir ifade vardı. Bu sefer beni süzen kişi oydu. Güzel. İnanamayarak ona baktım. Gözlerim bana aksini söylerken nasıl doğru olabilirdi bu. Şoför iyice geriliyordu, durağa gecikmişti. Henüz hareket etmemiştik. Adam hâlâ ayakta oluşuma bakıyordu demek ki. O ise bana korku dolu gözlerle bakarken başını iki yana sallıyordu ve dudakları titreyerek "Lütfen" diyordu.

"Lütfen, otur."

Onun dediklerini dinledim ve otobüs yürümeye devam etti. Büyük bir riskten dönmüş gibi sinirleri boşalmıştı ve başını koltuğa bırakıp gözlerini örtmüştü göz kapaklarıyla. Sanki ölümden dönmüştü. Ona bakmaya devam ettim. Belliydi. Kaçıyordu. Ama neyden kaçıyordu? Kimden? En kötüsü de beni otobüse bindiği andan itibaren güzelliğiyle büyüleyen kadın aslında bir kadın değil miydi? Anlayamıyordum. Önüme döndüm, kendim tarafından kandırılmış hissediyordum. Bedenim o kadar yalnız olmalıydı ki zihnim bir erkeği çekici göstermişti gözlerime. Bir daha yol boyunca başımı o tarafa çevirmedim. Mekanda otururken aldığım içkiden olmalıydı bütün bunlar. Yoksa bir adamı nasıl kadın sanabilirdim.

Otobüs ineceğim durağa yaklaştığında şoförden durmasını istedim. Kalan yolu yürüyecektim. Belki de bu yürüyüş alkolle bulanan zihnimin açılmasına yardım ederdi. Ayrıca sokakları son bir kez kolaçan etmiş olurdum. Ayaklarımın dibindeki evrak çantamı kavrayıp ayağa kalktım ve ön tarafa yürüyüp ücretle birlikte para üstünü de bırakıp aşağı indim. Sigaramı yaktım ve yürümeye başladım. Dönemin en kaliteli tütünüydü dudaklarımın arasındaki. Bu şeylere harcayacak param olmasına rağmen hâlâ bir fakir mahallesinde kalıyordum. Yürürken, botlarım yerdeki su birikintileriyle ve çamurla kirlenirken otobüsten başka birinin de indiğinin farkında değildim.

03Where stories live. Discover now