15.bölüm "Riddle Malikanesi"

925 85 17
                                    

Yaz tatilinin üçüncü sabahı da ilk sabah kadar berbat geçmişti. Vernon Enişte, Harry'nin yataktan düşmesine sebep olan bir kükreyişle dalmıştı odaya. Gerekçesiyse, Harry'nin kar beyazı baykuşu Hedwig'in pencereden yüksek sesle bağırarak dalmış olmasıydı. Baykuş sabahın yedisinde bağırarak içeriye girince Vernon Enişte uyanmıştı. Zaten Harry'nin odasından gelen en ufak ses bile onun için bahane oluyordu. Hemen bağırıp çağırmaya, azarlamaya koyuluyordu.

Evde ki üç kahrolası Muggle yetmezmiş gibi bir de kabusları vardı, Voldemort'un yakut rengi ürkütücü gözlerine baktığından beri huzursuzdu. Eski kabusları, karabasanları geri dönmüştü. Geceleri en az üç-dört defa terler içinde uyanıyor, gözlerini her kapattığında kabus başa sarıyordu. Karanlıkla başlıyordu kabusları, derinlerden gelen ürkünç uğultular, tıslamalar. Sonra şefkatli bir sesin bir şeyler fısıldadığını duyuyordu, o kabuslarda sevdiği tek kısımdı bu, ne söylendiğini anlamıyor olsa da o saniyeler süren fısıltılar hayatının en huzurlu anlarıydı. Bu kısa rahatlamadan sonra korkunç bir çığlık kulaklarını dolduruyordu, "Harry!" diye haykırıyordu birisi. Hemen arkasından kırmızı bir ışık patlıyor, saniyeler geçerken Harry yüzünü belli belirsiz görebildiği o adamın asasından kendisine yollanan yeşil ışıkla karşılaşarak kan ter içinde uyanıyordu. Gece boyunca bu döngü devam ettiğinden hiç uyuyamaz olmuştu. Bütün gün uykusuz, kan çanağına dönmüş gözlerle sersem sersem dolanıyordu etrafta. Petunia Teyze onun okulda hastalık kaptığından şüphelendiği için Harry'yi, Dudley'den uzak tutmaya özen gösteriyordu. Harry'de yaklaşmaya meraklı değildi zaten.

O gürültülü sabahtan sonra pek keyifsiz bir kahvaltı yaptılar. Petunia Teyze fırsat bulmuşken küçük(!) oğlunu iyice besliyordu. Ona göre Dudley okul yemekleri yiye yiye süzülmüştü. Halbuki poposu hala sandalyenin kenarlarından taşıyordu.

Harry, Dursley ailesinin sorunlarıyla hiç mi hiç ilgilenmiyordu doğrusu. O kendi sorunlarıyla fazlasıyla meşguldü zaten. Bu sorunlardan biri de Voldemort'tu. Onunla iletişime geçeceğine dair söz vermiş olmasına rağmen ses seda yoktu hala. Harry onu da anlıyordu, Dumbledore tarafından izlendiğinin farkındaydı ve o inatçı bunağın koruduğu bir yere girmek kolay değildi.

Kafasını toparlamak için uykuya ihtiyacı vardı ama o ne zaman gözlerini kapatsa kabus görmeye başlıyordu. Yalnızca bir şişecik Rüyasız Uyku İksiri için her şeyini verebilirdi şimdi. Okuldan kalan ıvır zıvır bu iksiri evde yapmak için yeterli değildi. O da biraz dışarı çıkmaya karar vermişti. Belki de hava almak iyi gelirdi.

Petunia Teyze'ye gideceğini haber vermeden gizlice sıvıştı.

Muggle'lardan nefret ediyordu. Hayatında nefret ettiği bir çok şeyden daha fazla. Sırf okul dışınde büyü yapamıyor olduğu için bu lanet olasıca ailenin onu aşağılamasına katlanması gerekiyordu. Neden? Neden onlardan daha üstün oldukları yerde Muggle'lardan saklanıyorlardı. Harry, hayal etti, büyücülerin değil de Muggle'ların kaçıp saklandığı bir dünya.

"Harry Potter,"

Harry, sokakta önüne bakmadan yürürlen arkasından gelen sesle düşüncelerini bir kenara bırakarak duraksadı. Arkasına döndü. Hiç tanımadığı bir adamla karşılaştı. Yeşil gözlü, siyah saçlı ve uzun boyluydu bu adam, bir evin arkasından ona bakıyordu. Harry'nin dikkatini çeken şeyse adamın siyah bir cüppe giyiyor olmasıydı. Bir büyücüydü bu, Dumbledore'un adamı olabilir miydi?

Bir kaç adım yakına gidip sorgulayan bir bakış attı, adam sinsice sırıtıyordu.

"Beni tanımanı beklemiyordum zaten, gerçek görünüşümü ilk gördüğünde yalnızca on beş aylıktın." dedi imalı imalı.

Harry'nin kafasında dank etti, gözleri büyüdü. "Voldemort," diye mırıldandı.

"Ta kendisi."

*

Rise Of DarknessWhere stories live. Discover now