9- what a wicked thing to say, you never felt this way

1.3K 177 21
                                    

flechyun:
arka taraftaki bankların
karşısındaki pencerenin
önüne gel

Öğlen arasının başlamasıyla sınıftan koşar adım çıktım. Merdivenleri ikişer üçer inmeye başlarken bakışlarım arada bir telefon ekranına kayıyordu. Birkaç saniye sonra görüldü yazısını görmemle yeni meskenim olan temizlik odasına girip kapıyı kilitlemem bir olmuştu.

Camı açtığımda esen rüzgarla perde hafifçe uçuşmuştu. Düzeltip görüş alanıma giren kişinin beni görmesine izin vermeden yere oturdum hemen.

Postallarından çıkan tok sesler eşliğinde tam önünde oturduğum pencerenin önüne gelip durmuştu. "Bu ne şimdi?" dedi sesindeki bariz sinirle. "Kim bilir beni nereden izliyordur, psikopat."

Sessizce gülüp mesaj kutusuna girmiştim.

flechyun:
psikopat mı
hiç yaratıcı değilsin

"Pardon ya. Adını henüz bilmediğim için böyle lakaplara alışman gerekecek."

flechyun:
sıkıntı yok bana uyar

"Cidden mi?" Ofladığını duydum. "Her neyse, daha kim olduğunu bile bilmediğim birinin hayatımı kaydırmasını hazmedemedim. Zaman ver bana."

flechyun:
eminim mezun olduktan
sonra iyi bir teklif alırsın
dert etme hâlâ sapasağlam iki
bacağın var

Birkaç saniye sessizlik oluşurken oturmasını ve konuşmasına böyle devam etmesini söylemiştim. Her ne kadar bunu inkâr eden bir yanım olsa da sesini duymayı seviyordum.

Birkaç tıkırtı sesi gelirken oturduğunu anladım. Muhtemelen aramızdaki duvar olmasa sırtlarımız birbirine yaslı bir şekilde oturuyor gibi olurduk. Hoşuma gitmişti.

flechyun:
kulaklığın yanında mı

"Evet, neden?"

Bir şarkıya tıklayıp aynı anda dinlememiz için ayarlamış sonrasında linki ona göndermiştim. Kulaklığımın bir tekini takıp linke tıklamasını bekledim. O açtığında ikimiz de aynı anda dinlemeye başlayacaktık.

Kulaklarıma şarkının melodisi dolarken nefesimi tutmuştum. Saniyeler geçip giderken içinde bulunduğum ana inanamıyordum. Şu an oturmuş onunla aynı şarkıyı dinliyor olmaktan hoşlanmam bile kulağa korkunç gelmiyordu artık.

No, I don't wanna fall in love (this world is only gonna break your heart)
No, I don't wanna fall in love (this world is only gonna break your heart)
With you.

Kendiliğinden kapanan gözlerimi yavaşça açıp onun hâlâ yerinde oturup oturmadığını teyit etmek için mesaj atmıştım.

flechyun:
bu şarkıyı daha
önceden dinledin mi

"Hayır," demişti sesini hafifçe yükselterek. "Sadece birkaç yerde melodisini duyduğum için yabancı gelmedi. Güzelmiş."

"Öyledir." diye fısıldamıştım.

What a wicked game you play, to make me feel this way
What a wicked thing to do, to let me dream of you.

Normalde şarkı dinlerken yanımda birinin konuşmasından aşırı rahatsız olurdum fakat şu an o hep konuşsun istiyordum. Saçmaydı.

"Sence şarkılar gerçekten duyguların tercümanı mıdır?" Şaşırdım. Böyle bir şeyi sormasını beklemiyordum.

flechyun:
insanlar duygularını
tek bir cümleyle ifade
edemediği için şarkılar
vardır zaten
tercüman olup olmadıklarına
gelirsek orasını henüz ben de
bilmiyorum işte

"Bana göre sanırım öyleler." Minik gülüşü kulaklarıma doldu. "Daha önce böyle hissetmemiştim ama az önce öğrenmiş oldum."

What a wicked thing to say, you never felt this way.

Dudaklarım aralandı. Ardından yerini buruk bir gülüşe bıraktı. Daha önce böyle hissetmediğini söylüyorsun. Dedikleri tesadüf müydü, yoksa bana yalan söyleyip şarkının sözlerini bildiği için mi böyle demişti anlayamıyordum. Fakat kafamı karıştırmayı yine başarmıştı.

Şarkının bitmesine az bir vakit kala kapatmıştım ve evet onunkisi de yarıda kesilmişti.

flechyun:
bugünlük bu kadar
drama yeter
gidebilirsin

"Pekâlâ," Ayaklanıp pencerenin kenarına sindiğimde onun da ayağa kalktığını gördüm. "Bunu birkaç kere daha tekrarlayalım." demişti üstünü çırparken. "İyi geldi."

Sırıtmaya başlarken onun da güldüğünü gördüm. Temizlik odasından çıkıp sınıfa koşturduğumda az önceki ortamın bana da iyi geldiğini fark etsem de aynı şeyin kalbim için olmadığını anlamıştım.

**

yerim ikinizi de

wicked game, hyunchan✓Where stories live. Discover now