on iki

1.7K 255 645
                                    

sınır: 65 oy + yorum

UZUN ZAMAN SONRA YENİDEN SELAMLAR ✨✨

─❀*̥˚─────────────❀*̥˚─

"Yani.." diye mırıldandı Suguru, önündeki koltuğun sırt kısmına bakmayı sürdürürken. Bir yandan da birbirine kenetlediği elleriyle oynuyordu, baş parmakları birbirleriyle tuhaf bir yakalamacanın içinde gibiydi. "Filmli cam falan sorduğunuzda başka bir şeyi kastediyorsunuz sanmıştım."

"Ne gibi?" Gözlerini kırpıştırdın ve yumuşacık kekten bir ısırık daha aldın. "Şimdi partide çok fazla davetli var. Dışarıda dertleşsek, ağlamaya kalksan falan bir gören olabilir. Ama arabanın camları filmli, e ses yalıtımı desen o da var. Bu yüzden burada ağlayıp bağırıp çağırıp sinirini atabilirsin." Gülümsedin, onun eline uzandın. Parmak uçlarınla Suguru'nun uzun işaret  pa rmağını kavrar gibi oldun. "Ben yanındayım. Bana anlatabilirsin."

"Çok teşekkürler." dedi Suguru, senin elin onunkine değdiği an elini geriye çekti. Ateşe değmiş gibiydi. Gergin bir şekilde güldü. "Bağırayım o zaman. Çığlığımsı bir şey mi?"

"Yani, tabii. Çığlık istiyorsan çığlık atarsın. Ben eskiden çok yapardım bunu. Ama şimdi evde çığlıklar atsam da babam karışmıyor. Eh, alıştı artık." Kendi kendine kıkırdadın, şekilli minik keklerden yemeye devam ettin. "Kekleri bana aldın değil mi? En güzel doğum günü hediyeleri sende gerçekten. Çok teşekkür derim Suguru."

"Size almadım ki. Megumi'nin." Açıkça blöf yaptı, sonrasında da sırıttı.

"Yalancı, üstünde 'iyi ki doğdun Y/N,' yazmasa inanacağım. Hem sen niye yemiyorsun?"

"Canım istemiyor. Tatlıyla pek aram yoktur aslında. Ama bu kekleri gerçekten size almıştım, afiyet olsun."

"Suguru..." Lokmanı zar zor yuttuktan sonra genç adama döndün tüm vücudunla. "Sana yapılan kabalık yüzünden beni suçlamıyorsun, değil mi? Tamam, kabul ediyorum, ben de en başında sana karşı çok itici tavırlar takındım ama yemin ederim düşüncelerim öncekiyle aynı değil. Bir gün önce olduğum kişiden bile farklıyım. Tamam, Tomio benim tanıdığım olduğu için onunla muhatap olmak zorunda kalıyorsun ama-"

"Merak ettiğim bazı şeylerin olduğunu reddedemem. Ama bu konuda sizi suçlamıyorum."

"Bunları giderelim öyleyse." İçinde hâlâ birkaç kapkek bulunan karton kutuyu koltuğun yan kısmına bırakarak önüne döndün. Tamamen Suguru'ya odaklandığını belli edercesine genç adama baktın.

"Başlamamı ister misiniz?" dedi Suguru, senin meraklı gözlerle onu izlediğini ve kirpiklerini heyecanlı heyecanlı
kırpıştırdığını fark edince sırıttı. "Neden bana karşı olan tutumunuz bir anda değişti?" İnce kaşları, seni sorguladığı bir tür iyi polis-kötü polis oyunundaymış gibi çatıldı. Merak içinde senin yanıtını beklemeyen başladı.

Derin bir nefes aldın. "Çünkü iyi birisin." diye yanıtladın onu, olabildiğince gösterişten uzak bir cevaptı. "Bir insanın maddi durumu onun hakkında hiçbir şey göstermezmiş, çok sonradan anlasam da anladım. Hem bilmemek değil öğrenmemek ayıp olan, değil mi? Ben öğrendim. Çok şey değiştirdin düşüncelerimde... Ne bileyim, kendimi artık o ortama ait hissedemiyorum. Tabii, kısa bir süre öncesine kadar böyle değildi, ne değişti dersen..." Titrek bir nefes verdin, hemen ardından boğulurcasına tekrar nefes aldın. Bir anda için daraldı, soluksuz kaldın. Gözlerin onun gözlerinde geziniyordu, içtenlikle seni izleyen siyah gözler, senden bir cevap bekliyordu. Yutkundun, ne diyeceğini  kestiremiyordun. "Pek çok şey." diye
tamamladın cümleni, gözlerini kaçırdın.

NepentheDonde viven las historias. Descúbrelo ahora