on dört

1.8K 249 695
                                    

sınır 65 oy + yorum

iyi okumalarrr ✨🤎🤎

─❀*̥˚─────────────❀*̥˚─

Karlı, soğuk bir kış gününe açmıştınız gözlerinizi. Dün gece başlayan yağış, gün doğana kadar devam etmişti, bu sayede her yer kalın kalın, pamuğumsu kar tabakasıyla kaplanmıştı. Aradan geçen iki yılın ardından, yaşadığın yere yağan ilk kardı bu, Aynı zamanda minik Gumi'n ilk defa karla tanışıyordu, her ne kadar onu karla oynatmak için özel bir çaba sarf etmemiş olsan da... Üşütmesinden korkuyordun, henüz bir bebek zorlu kış şartlarına nasıl adapte edilir bilmiyordun.

Şişme tulum şeklindeki, içi yünlü kahverengi montu, yeşil beresi, sadece gözleri görünene kadar kafasına doladığın yeşil atkısı, kalın eldivenleri ve minik botlarıyla, küçük kardan adamı karların içine bıraktın. "Hadi bakalım, özgürsün." dedin gülerek, bir adım geriye çekildin ve ne yapacağını izlemeye başladın.

Megumi bir kış bebeğiydi, hatta aralık ayının sonlarına doğru dünyaya gelmişti ve bu sana istemsizce onun kışa dair şeylere ilgisinin olabileceğini düşündürmüştü. Ama hiç de beklediğin gibi olmadı, Megumi, onu kucağına alman için kollarını çırpmaya başladı.

"Aa hayır ama Gumi, çevrene bir bak. Etraf bembeyaz karlarla kaplı.. Keyfini çıkar."

Megumi kollarını çırpmaya ve ağlayacakmış gibi gözlerini kısmaya devam ettiğinde, Toji onu kucakladı. "Velet karla oynamak istemiyor. Zorlamaya gerek yok." dedi ve Megumi'yi sana uzattı. Oğlunu kucağına alırken gözlerini devirdin.

"Bırak da oğlum hakkında neyin iyi neyin kötü olduğuna ben karar vereyim Toji." Hararetle arkanı döndün ve Megumi'yle beraber Suguru'nun geniş gövdesine tosladınız. Minik bebeğin afalladı, ellerini Suguru'nun deri ceketine yasladı. Suguru, bunu bir sinyal olarak algılarken Megumi'yi kucağına aldı.

"Selamlar." dedi tatlı bir gülümsemeyle sana bakarken. "Randevu saatine yetiştim, değil mi?" Bakışları önce senin, ardından Megumi'nin yüzünde gezindikten sonra en son Toji'ye takıldı. Yeşil gözler ve simsiyah irisler birbiriyle çakıştı, öyle ki büyük bir yıkımın gürültüsü kulaklarına ulaşmış gibi hissettin.

Toji, yüzündeki kendini beğenmiş sırıtışla beraber öne doğru bir adım attı. Elini Suguru'ya uzattı. "Toji." diyerek Suguru'nun elini sıktı. "Megumi'nin babasıyım."

Hızla araya girme ihtiyacı hissettin. "Sana bahsettiğim kişi işte, Suguru. Benim eski korumam. Randevu aldığımız doktor, Suguru'nun çok eski bir arkadaşı da... O da o sebeple bize katılmak istedi sanırım."

"Kendimi tanıtabilirdim Y/N." diyerek elini geri çekti Suguru. Çekik gözleri, tamamen yargılayıcı bir biçimde Toji'nin üstünde geziniyordu. "Nedense Megumi'yi size hiç benzetemedim."

Toji ufak bir kahkaha attı, yüzüne düşen tutam tutam diken saçlarını bile isteye düzeltti. "Öyle mi dersin Suguru?"

"Evet." Suguru'nun sağ gözü, art arda birkaç kere seğirdi. "Tabii, babalık hakkında her şey yalnızca ona benzemekle de bitmiyor."

Panikle ellerini salladın ve Suguru'nun kucağından Megumi'yi aldın. "Tanışmanız çok iyi oldu ve görüyorum ki muhabbet de sardı ama.. Gumi'nin randevu saati geldi, hastaneye girelim artık." Ufak bir öksürükle boğazını temizledin ve o gergin ortamdan neredeyse koşarak kaçarcasına hastane bahçesinde yürümeye başladın.

Ve böylece, gününüz büyük bir gerilimle başlamış oldu. Saat henüz dokuz sularıydı ama şimdiden arkanda yürüyen iki erkeğin -özellikle Suguru ismindeki pasif agresif beyefendinin- tepesinin tası atmıştı. Hastanenin bembeyaz, dezenfektan kokan koridorlarında önden önden yürürken onların bir-iki cümlesi kulağına ulaşıyordu. Suguru sürekli Toji'ye 'babalık' kavramının ne olduğuyla alakalı espriyle karışık laf sokuyordu, Toji de gevşek tavırlarıyla onu yanıtsız bırakıyor ve alakasız şeylerden bahsederek sinirini daha çok bozuyordu.

NepentheOù les histoires vivent. Découvrez maintenant