Herkese merhaba,Uzun bir zaman sonra bölüm sonunda tekrar buluşmuş olmak heyecan verici. Her birinizi çoook özledim canlarım! Umarım sonuna kadar birlikte yürüyeceğimiz heyecan dolu, keyifli bir macera olur.✨
Ben fazlaca heyecanlıyım çünkü yorumlarınızı, düşünce ve önerilerinizi çok merak ediyorum. Yazarsınız değil mi?
O zaman nasıl diyorduk, oy ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayın lütfen!✨
Keyifli okumalar.
RUHUMDAKİ YABANCI
Clann, I Hold You
"Unexpressed emotions never die, they are just buried alive, and one day they manifest in a more terrifying way."
İfade edilmemiş duygular asla ölmez sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç bir şekilde tezahür ederler.
-Freud-*
O fark ettirmeden her gece aklıma, kalbime sızan; gizlice ruhumu ele geçiren bir yabancıydı ve ben ruhumdaki o yabancıya aşıktım....
Rüyalarımda bile bazen o iri ellerini boğazımda hissedebiliyordum. Öylesine gerçekti ki terlemiş avuçlarının içindeki nem boğazıma yapışıyordu.
Dışarıdan sanki birileri sesleniyordu ama zihnim boğazımdaki ellere, her soluk alışında kulağıma vuran sıcak nefese o an öylesine odaklanmıştı ki söylenenleri algılayamıyordum. Kesik kesik gelen öksürüğüm bölüyordu gürültüleri. Bağırıp yardım çağırmak istesem de yapamıyordum.
Kana bulanmış o eller şimdiye kadar kimlerin canını yakmış, kim bilir kaçınınkini almıştı. Ecelimdi. Belki her şeyden vazgeçip kendimi bırakmalı son nefesimi kollarında vermeliydim. Zamanı geldiyse eğer direnmenin kime ne faydası vardı? Belki benim için de zaman dolmuştu.
Ne var ki böyle düşünüp hissetsem de her seferinde kendime verdiğim sözü hatırlıyor, başaramıyordum.
Yanıma biraz daha yaklaştı. Başımı geriye yatırarak göğsüne bastırdığında gözlerimden süzülen yaşlar ince bir yol çizip boynumu kavrayan ellerine düştü ve teninin sıcaklığına karıştı.
Her geçen saniye beni yavaş yavaş boğup öldürüyordu ama o bunu yaptığının farkında bile değildi.
Bakmam için zorladığı boy aynasından yüzündeki tuhaf ifadeyi çok net görüyordum.
Tam arkamda duruyordu. Gözlerini kapatıp içine çektiği derin bir nefesle saçlarımı kokladı. Dünyanın en güzel kokusunu alırmış gibiydi. Parmakları usulca hareketlendi sonra. Boynumdan yukarıya doğru yılan misali süzülürken midemin bulandığını hissettim. Tüm bedenim yaprak gibi titriyordu. Elinin tersiyle yanağımı okşarken kulağıma eğilip "Başka hiç kimseye ihtiyacın yok." diye fısıldadı boğuk çıkan sesiyle. "Şışşttt! Endişelenmeyi bırak hayatım. Seni gerçekten seven, koruyan tek kişi zaten benim. Kanatlarımın altında olduğun sürece her zaman güvende olacaksın." Beynime kazımak istermişçesine defalarca aynı şeyi tekrarladı. "Başka hiç kimseye ihtiyacın yok."
Bazen sadece susup her şeye "peki" der ya hani insan ama bu kabullendiği için değil yorulduğu içindir. İşte o an kalbime hançerler saplanıp kirpiğimin ucundan yaşlar birbiri ardına süzülürken ben de aynısını yapıp çaresizce söylediklerini tekrar ettim.
"Evet, başka hiç kimseye ihtiyacım yok çünkü sen varsın."
Ne olurdu biz de normal çiftler gibi olsaydık ama olamazdık, biliyordum. Bu asla mümkün değildi.
Cümlem bittiğinde aynadan beni izleyen gözleri aniden zafer sevinciyle parıldadı. Dudağının kenarında başlayan gülümsemesi genişleyip tüm yüzüne yayıldı sonra.
"Güzeeel! İşte böyle. Aferin sana küçük kız."
Her şey bir ölümle başlamıştı. Duygularımız ölmüştü yavaş yavaş. Ölüm nefreti getirmişti taşlaşmış kalplerimize, nefret de yalan ve intikamı. Acaba tüm bunları hak edecek ne yapmıştık?
Ondan kaçmam gerektiğini biliyordum fakat kendimi daha aldığım yaraları bile saramayacak kadar aciz hissederken bunu nasıl yapabilirdim ki? Üstelik de o attığım tüm adımların sadece kendisine çıktığından emin olana kadar canla başla uğraşıp her yolu kapatıyor, köprüleri yakıyorken...
Zaman... Kimine yara kimine çare olan zaman bende sadece hiçbir şeyin ilaç olmayacağına inandığım silinmeyecek izler, derin yaralar açmıştı. Günler geçtikçe hayat gözümdeki tüm canlılığını yitirmişti. Renklerinden sıyrılmış ve geriye sadece iki şey bırakmıştı. Siyahla beyaz.
O siyahtı şimdi. Karanlığın en saf haline bürünmüş, içi kin ve nefret kokan. Bense onun siyahına bulanıp griye dönmüş, kirlenmiş beyaz. Çektiği acıları iliklerine kadar hisseden, susturulmuş, yapayalnız bırakılmış, bedeninden ruhuna akan ağır izler taşıyan.
©2023 / ade2019
instagram.com / adehikayeleri
~~~~~~~~~~
Yeniden merhaba,
Hikayemizin tanıtımını nasıl buldunuz?
Bölümü oyladınız mı bebeklerim?
Yıldızınızın içi dolu mu? Turuncu mu? Kontrol edin bakalım ✨
Veee tabii ki yorumlar, onlar en önemlisi. Yorumlarınızı okumaya bayılıyorum. O yüzden bir sürü yorum yapın lütfen✨
Sonraki bölümde görüşmek üzere 🙋🏻♀️ Hepinizi çok seviyorum ✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUMDAKİ YABANCI
Mystery / ThrillerAşkta en nefret ettiğim şey insanı zevkin doruklarına çıkarmasıdır. Çünkü aşk devreye girdiğinde mantığınız usulca sizi terk eder ve çoğu zaman hızla zirveye doğru yükselirken ayaklarınızın yerden kesildiğinin farkına bile varamazsınız ya da gözleri...